Depremler öncesinde yeşil ve şirinliği ile bilinen Düzce'ye il olduktan sonra birşeyler oldu.
Önce göçler başladı. Nüfus artışı hızla yükseliyor. Teşvikle birlikte sanayinin gelişmesine rağmen başta iş beğenmeme alışkanlığı olmak üzere çeşitli bahanelerle en önemliside deprem zamanında yapılan yardımlarla yaşamlarını sürdürmeye alışan ve bu alışkanlıklarından işin kolayına kaçtığı için bir türlü vazggeçmeyenlerin oluşturduğu işsizler sokaklarda dolaşmaya devam ediyor.
Deprem öncesinin işsizlerinin binlercesi ise organize sanayi bölgeleri başta olmak üzre ne iş bulursa yapmak için sabahın erken saatlerinden itibaren sokaklara düşerek evinin nafakasını çıkarmaya çalışıyor.
Kıt kanaat geçinmenin çaralerini arayanlar boğazından çoluk çocuğunun nafakasından keserek evlerine eşyalar alıyorlar veya başka bir birikim yapmaya çalışıyorlar.
Onlar namusuyla çalışıp didinirken sokaklarda başıboş gezenler ise bu insanların evlerine işyerlerine nasıl girip hırsızlık yaparımın hesapları içine giriyor. Kafaya taktımı bir kere kurtuluş yok mutlaka çalacak.
Özellikle son bir iki aydır Düzcede hırsızlık olayının olmadığı gün yok.
Şehir merkezi mahalle köy kasaba ev işyeri hiç önemli değil ne bulurlarsa alıp gidiyorlar.
Birde kavgacı bir yanımız oluşmaya başladı
Geçmiş yıllarda da kavgalar tartışmalar olurdu ancak insanlar birbirilerini tanıdığı için bir büyüğü bırakın ayıptır dediğinde bırakın sanademeyi utanıp ayrılırlardı.
Günümüzde ise sokakta insanlar biribirlerini tanımaz hale geldi ve hemen her gün düzce sokaklarında kavgaların önüne geçilemiyor.
Gençlerin kız kavgası yetişkinlerin alacak verecek kavgası büyüklerin ise miras kavgaları bitmiyor.
Hırsızlık ve kavgalar sonucu adli makamlara sevkedilenlerin ya ceza almaması veya küçük bir cezayla kurtulması bu tür olayların her geçen gün dahada artamasına neden oluyor.
Cezalar caydırıcı olmadığı sürece ne hırsızlık nede kavgalar bitecek gibi görünmüyor