Halkın iradesini temsil eden Cumhuriyet rejimini mecliste bulunan 314 vekilin 158 oyuyla ile seçtik.

Cumhuriyet derken önce kelime anlamına bakalım.

Cumhuriyet = Hükümet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli yetkilerle seçildiği yönetim biçimidir.

Yani Cumhuriyet Arapça kökenden gelen bir kelime olup halk ve halk çoğunluğunun temsilini ifade eden bir yönetim şekli.

Ve Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’te Meclis’te bulunan 158 milletvekilinin oylarıyla kabul edilir.

Mecliste olması gereken milletvekili 287 kişidir.

Bu karardan 15 dakika sonra ise Cumhurbaşkanı seçimine geçilir ve M. Kemal 158 kişinin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçilir.

Halbuki Mahmut Goloğlu’na göre Meclis 287 milletvekilinden oluşuyordu.

Dursun Gök ise “İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi (1923-1927)” isimli çalışmasında Meclis’e seçilenlerin 287 kişi olduğunu belirledikten sonra istifa ve yeniden seçilmelerle bu sayının 314’e kadar çıktığını açıklamakta ancak hemen ardından II. TBMM mebuslarının mesleki dökümünde Mehmet Turhan’ın “Siyasal Elitler” kitabından yaptığı alıntı ile bu oranı 333 olarak göstermektedir.



***

Peki diğer milletvekilleri neredeydi?

Cumhuriyet rejimine geçildi. Atatürk böyle istedi. Bir referandum falan yapılmadı. Zaten cumhuriyet, milletvekillerinin ancak yarısının gece meclis oturumuna katılıp müzakeresiz oylanıp kabul edildi.

Diğer yarısına o oturuma katılmamaları için haber gönderildikten başka, gelmemeleri için evlerinin önüne polis dikildi. 1923 meclisi milletvekili sayısının, Cumhuriyet için oy verenlerin iki misli olduğu rakamların belâgati ile açıktır.

Üstelik bu, İkinci Meclis’tir. Yani oylamaya meclisin ortalama yüzde 50’si katıl(a)madı. Buna rağmen rejim değiştiriliyor ve reis seçiliyor.

***

Hükümet başkanının halk tarafından seçildiği cumhurbaşkanını yıllarca halk seçti mi? Hayır.

Peki, neden halk seçmedi? Seçtirmediler.

Peki Cumhuriyeti ilan ederken meclisin yarısından fazlasının olmaması ve meclise katılacak milletvekillerinin evinden dışarıya çıkarılmamasına ne demeli?

Diyoruz ya; bu memleket için canını kanını feda edenler, şehit olanlar Nizam i Devlet için yola çıkıp şahadet şerbetini içtiler.
Sütçü İmam, hamamdan çıkan Müslüman kadınların başörtüsüne sataşan Fransız Askerlere ilk mermiyi sıkarak şehit oldu.

Bu memlekette İşgalci Fransız düşman askeri gibi yıllarca başörtülü kadınımızın kızımızın örtüsüne sataşıldı. Laf söylendi hakaret edildi.

Emzikli bebesinin üstünden örtüyü alıp, cepheye giden cephanenin üstüne örten annenin örtüsü cumhuru yönetenler tarafından cehalet ve gericilik olarak anıldı bilindi uygulandı.

Bu millet aç sefilken çıkarılan şapka kanunu ile Vitali Hakko denilen Yahudi Avrupa’nın çöplüklerinden topladığı şapkaları temizletip misli misli fiyata satarak Vakko markasıyla Türkiye’de zengin oldu.

Çarığına şalvarına kıyafetine yabancı misyon şefleri görür ayıp olur diye Ankara’nın bazı caddelerine girmesi yasaklandı bu cumhurun.

Yahudi kökenli Reşit Galip’in yazdığı andımızla büyütüldü bu cumhur. Yahudi Reşit Galip’in yazdığı Türkçe Ezan’la tanrının ululuğunu dinledi yıllarca.

Milliyetçiliği Kürtk Kökenli Ziya Gölkap’ten öğrendi.

Milletvekilini seçti bu halk. Gizli tasnif açık oyla seçti.

Bu halk cahildi okuma yazma biliyordu. Gericiydi yobazdı milletvekilini seçmeyi bilemezdi. Milletvekilini seçecek delegeyi seçebilirdi seçti de. O delegelerde milletvekilini seçti.

Delegeler ise Ankara’dan gelen vekil listesini o ilin valisinin makamında kurulan sandığa attı. Vekil seçildi bitti gitti.

***

Bir akşamda asırlık geçmişi unutturulup 13 milyonluk halk Latin alfabesiyle çağdaş modern harflerle cahil bırakıldı.

Yunanlılar, Çinliler, Japonlar, Ruslar asırlardır atalarının yazdıklarını okur bilirken Türk Milleti atasının yazdığını okuyamayacak kadar ileri gitti. Medeniyetin ‘Mdeine’ kökenli olmasını unutup Muhasır medeniyet seviyesine Latin alfabesiyle çıktık.

Suriye halkının % 95 oranı Sünni iken bizdeki karşılığı Alevi Suriye’de ki karşılığı Nusarilik olan baasçı Esad rejimi ile yönetildi.
Irak halkının % 80’ni Şii iken Baas Rejimi ile % 20’lik Sünni kesime yönettirildi.

Çünkü bu ülkelerin sınırı cetvelle çizilmişti. Cetvelin diğer tarafında ise Türkiye vardı.

Türkiye’yi tanıyan devletler bizi bize bırakmadı.

İngiltere Lozanı Halifelik kaldırılmadan imzalamadı.

Cetvelle çizilen sınırlarda nizamı kendileri kurdular. Agoplar Yakup oldu Hanslar Hasan oldu.

Adına Beyaz Türk dediler ama ne Türklerdi ne de Müslüman. Türk bilindiler Müslüman anıldılar çağdaş, modern, laik oldular.

Bu milletin asaletindeki değerleri, imanını, Devleti ebedi müddet ayarlarını değiştirdiler ama bozamadılar.

Emre itaati öyle kullandılar ki millete okla, kazıkla  hükmettiler.

Arapça kökenli Cumhurdan hayat bulan Cumhuriyetimiz kutlu olsun.

İktidar olup muktedir olamayanların muktedirlik zamanı geldi.