“Kurşun yer haram yemez” demişti dönemin milletvekili, Dursun Ay için. Üç aday arasından seçilirken, geçmiş bilgisi, gelecek güveni kriter alındı. Dursun Ay'ın karşında aday olarak gösterilenlere ya “likayatsız” denildi yada “FETÖ” bulaştırıldı.
 

Göreve gelir gelmez, uslu bir yaklaşımla herkesi mutlu etmeye çalıştı. Dönemin İl Başkanı Hikmet Keskin ile derde derman, et kemik oluverdi. Et, kemiğe ilik lazımdı belediye şirketlerinin başındaki Kenan Gökmen ilik oluverdi. Öyle bir ilik ki; Hikmet Keskin'e can oldu, derman oldu, güç oldu, kuvvet oldu. Yeypaş'ın tonunu 18 liraya alacağı asfalt malzemesini, bir inşaat firmasından 23 liraya satın aldıracak kadar bir kuvvet. 
 

Rakam küçük gelebilir ama binlerce ton malzeme olunca aradaki fark ne kadar önemli, bunu binlerce ton olunca daha iyi anlıyoruz. Belediye şirketlerinin Müdürü Kenan Gökmen baktı ki papuç pahalı, iş sarpa sarmaya başladı, istifasını verip adeta kaçtı gitti Düzce'den. Giderken bazı basını dolaşıp, çok özel şeyler anlattı. Bu özel şeylerden dinleyenler faydalandı mı, faydalandı. Nemalandı mı, nemalandı. Kimler faydalanmadı ki kimler nemalanmadı ki, Dursun Ay'dan Düzce Belediyesi'nden…
 

Kenan Gökmen gidince, Dursun Ay'ın özel kalemi, özel işlerini takip ettirdiği Beytullah Yılmaz çıktı sahneye. 18 ay boyunca Beytullah koordine etti belediyeyi. Adeta yönetti. Şirketleri de Lale Çakır'la birlikte yönettiler. “Ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranamaz” misali bir yönetimle, hayat verdikleri, imkan verdikleri, risk aldıkları adamlar, makamlar, rantçılar tarafından hep zelil edildiler. Ramazan Ayında bir organizasyon yaptılar milyonlar harcadılar. Aynı organizasyon bu seneki Ramazan Ayı'nda, binler gibi rakamlarla bitti.
 

“Tuvaletleri ücretsiz yaptık” dediler. Tuvalate peçete ve temizlik malzemesini, başkan yardımcısının ilişkili olduğu şirketten aldılar. Ücretsiz tuvalet Dursun Ay'ın en önemli icraatı idi. Ne kadar hısım, akraba, eş, dost varsa belediyede işe aldılar. Ama il başkanının referans olduğu, işe alınmasını istediği adamları seçimden sonra, devir teslimden sonra, alınca Başkan Özlü tarafından işlerine son verildi.
 

Dursun Ay, Hikmet Keskin tarafından itildi, kakıldı, çekildi, dokunuldu. Fevai Arslanı dinledi. Ayşe Keşir'i takip etti. Bakan Faruk Özlü'nün karşısında esas duruşa geçti. Son günlerde Fahri Çakır abisini dinlese de İl Genel Meclis Başkanı olmasına kifayet vermedi. Belediyeyi 190 milyon lira borca soktu. Belediyeye gelip, gidenin haddi hesabı olmadı. Alacaklılar alacağını alamadı. Dursun Ay borcunu ödeyemedi.
 

Yahudi geleneğinde bir anlayış vardır. Tüm günahkarlar günahı keçiye yükler. Sonunda da o keçiyi kesip, pişirip yerler. Dursun Ay'ın da hali ona benziyor. 

Bir şirketten 800 milyon ödünç para alınmış, Dursun Ay tarafından. Bu para şirket müdürü ve özel kalem tarafından teslim alınmış. Adam fellik fellik alacağını tahsil etmek için çabalıyor. Belediyede ve şirketlerde kimle muhatap olduysa, hediye ve hakkedişlerde tüm hassasiyetiyle gereğini yapmış. Şimdi parasını istiyormuş. Parasını direk alamazsa dolaylı şekilde tahsil etmeye razı. Ama dinleyeni yok, herkesten aman, derman diliyor.

Biz gelelim 190 milyonluk borca...

Bu borcu, bu inisiyatifi Dursun Ay kendi iradesi ve idaresi ile yapması mümkün mü? Değil tabiki. Sormadan, olur almadan, danışmadan yapması mümkün değil. Gel gelelim günah keçisi yaptılar Dursun Ay'ı…
 

Kim nereye nasıl olur verdi? Geçtiğimiz günlerde belediye başkanı Faruk Özlü 190'lık bombayı attı ortaya. Şimdi bunun kalem kalem açıklanmasını bekliyor, Düzce kamuoyu... Müteahhitlerden alınan ödünç paradan, destek hizmetlerine kesilen faturaya kadar. 

Hani inceleme komisyonu kuruldu ya; o komisyonun yasal ve resmi bir sıfatı yok. İdarenin başında bulunan, irade sahipleri bu konuda yasal ve yetkilidir. Kim kimden ne kadar ödünç para almış? Bekleyelim görelim.
 

Kim kimden nasıl nemalanmış? Rıza ile mi, baskı ve tehdit ile mi bekleyelim görelim…