Okulların kapanmasına az bir zaman kala okul yönetimleri “MEZUNİYET BALOLARI”  telaşına girdi.
 
Mezuniyet baloları üniversite, lise, ortaokul derken; anaokul ve kreş  çağına  kadar indi. 18  yaşında ki kız öğrencilerin 30 yaş görünme çabası, ortaokul çocuklarının 18 yaş görünme  çabası, kreşteki çocuklar zaten bir vaka.

Otobüs bekliyorum yanıma minik bir kız çocuğu geldi.

Adın ne?  dedim,“Hansa”  dedi.

Elbisen çok güzel ama kocaman kız gibisin  Hansa  nereye gidiyorsunuz dedim.

“Şey annemle ben benim baloma gidiyoruz” dedi.

Mezuniyet mi? Nerden mezun oluyorsun ki? dedim. 

Kreşten dedi ve az sonra annesi geldi, şaşırdım. Annesinin  pür tesettür kıyafeti Hansa’nın  6 yaşında olup, küçük bir hanımefendi görünümü beni iki kat yaraladı.

Başındaki kendinden büyük topuzu, ustaca yapılmış makyajı  ayağında ki pabuçlardan tutunda, elindeki çantaya kadar küçük bir kadın görünümündeydi.

Biz bu zihniyete nasıl geldik.

Lise ve üniversitedeki baloları hiç anlatmak istemiyorum bile.

Hepsi birer Oscar sanatcısı gibi.

Oysa yaşlarının gereği güzel giyinseler,  zaten yaşları  gelince bir hanım görünümünde olacaklar.

Suç ebeveynleri  olarak bizde.

Suç okul yönetiminde, Milli Eğitim Bakanlığın  da.

Kanaatim o ki Milli Eğitim Bakanlığı  bu konuda acil tedbirler almalı ve okul yöneticilerine emir telakki  etmelidir.

Özenle geleceğe hazırlanan gençler bir gece de heba edilemez.anneler ,babalar, öğretmenler daha  duyarlı olmalı, bir geceden ne  çıkar  zihniyetiyle hareket etmemelidir. 

Bir gecede; Gelecek mahvolur umutlar kırılır, yıkılır.  Hayaller altüst olur. Gençlerin geleceği MİLLETİN geleceğidir.

İnsan yönünü ne tarafa dönüyorsa, o tarafa göre hareket ediyor, o tarafa göre düşünüyor, o tarafa göre bakıyor.

Türkiye, İstiklal Harbinin akabinde batılılaşma hareketinin içine girmiş, yönünü batıya çevirmiştir. Batıya doğru bakınca göz, gönülde batıyla meşgul oluyor. Batı gibi giyinme, gibi düşünme, batı gibi eğlenme yollarını öğreniyor.

Bu yollar aynı zamanda “MEZUNİYET BALOLARI” denilen BALO kelimesi dahil olmak üzere bize ait olmayan unsurları da  yerleştirmiş oluyor haliyle. Meseleye bu pencereden bakarsanız nereli olduğumuz, kime öykündüğümüz, kimlerden yana olduğumuzu belirlemiş olur.

Oysa biz, yönümüzü kendi topraklarımıza, kendi toplumumuza, kendi uygarlığımıza  köklerimize çevirirsek bu tür kutlamalarda yerli hale gelecek.

Kep fırlatma olayları dahil olmak üzere yediden yetmiş yediye bu ülkenin köklerinden uzaklaştığını gösterir.

En basit,en sıradan “MEZUNİYET BALOLARI”, gencecik yavrularımıza neler yaptığı, nelerle karşılaştıklarını, orada verilen ikramların, sofraların, içkilerin çocukların hayatlarını “modernleşme” adına nasıl altüst ettikleri görülmektedir. Aile büyüklerinin olmadığı bu ortamlarda neleri geleceğe doğru taşıdıkları da.(Sanıyorum bütün bunlar toplumun nereye gittiğini gösterecek önemli bir belirleyicilik olur.)

Ama beni sevindiren güzel şeylerde oluyor. Tüm yasaklamalara rağmen, artık eğitimleri serbest olup sayıları hızla artan sıbyan mektepleri, kreş yaşındaki o yavrularımızın KUR’AN-I KERİM eğitimi almaları ve onun yanında normal müfredatı uygulamaları ülkem için gelecek nesil için çok umut verici.

Burada tek sorumlu büyükler.

Anneler bir milleti yetiştiren en önemli unsurdur. O, İslam nazarında o kadar mukaddestir ki, zira anne bir milleti yoğuran el ve toplumun ilk hücresini teşkil eden yuvanın kurucusudur.

O zaman lütfen anne babalar ve ebeveyenler, eğlence anlayışlarımızı kendi örf ve adetlerimiz ve dini kurallarımız üzere tanzim edelim.

Sevgili öğrenciler, mezuniyetlerinizi kutlar, hayatınız boyunca Rabbimden  muvaffakiyetler dilerim.                            

Saygıyla Kalınız...