MEB'in çalışma takvimine göre, birinci kanaat dönemi 22 Ocak 2016 Cuma günü sona erecek.15 günlük sömestr tatili, öğrencilerin akademik, psikolojik ve fiziksel gelişimleri açısından çok önemli. Hem veliler hem de öğrenciler açısından bu tatili etkili kullanabilmek için yapılması ve yapılmaması gereken konular Erol Tayhan’ın sunduğu Günlük programında masaya yatırıldı. Düzce Üniversitesi Eğitim Bilimleri Öğr. Üyesi Doç. Dr. Engin Aslanargun, 15 günlük tatilin verimli şekilde geçirilmesi için önemli tavsiyelerde bulundu.

Ciddiye alınmalı

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) okullara gönderdiği 18 Ocak tarihli yazıyla yarıyıl tatilinde öğrencilere ödev verilmemesini kararı ile ilgili konulan Aslanargun, şunları söyledi:

“ önümüzde bir dönemin muhasebesini yapacak 15 günlük bir ara tatil var. Biz öğrencilerden ne bekliyoruz. Niçin tatil verme ihtiyacı hissediyoruz. Eğer öğrencileri ödeve, kurslara boğacaksak ve sürekli ders çalış diye telkin edeceksen neden tatil ediyoruz? Bakanın bu kararını ciddiye almak gerekiyor. Bakanlık ödev vermek için vermeyin diyor. Bence öğrencileri sistemle çok fazla baskı altına alıyoruz. Ödevler, müfredat yoğun. Sistemde sıkıntılar var. Tüm bunlar düşünüldüğünde öğrencilere bir de aile ve öğretmenlerin ödev sınav test başarı baskısı yapması yeni yetişen nesil için riskli bir gelişim dönemi karşımıza çıkarıyor.”

Ödev, vermek için verilmez

Öğrencilerin dinleyip iyi bir zihinle ikinci döneme başlamasının da bir ödev olduğunu belirten Aslanargun; sözlerine şöyle devam etti: “ödev vermek için verilmez, okulda öğrenilenlerin pekiştirilmesi için verilir. Öğrenmek için ödev verilirse okullar ne için duruyor. Öğrenciler en verimli saatlerini uzman öğretmenlere teslim ediyouz. Okulda öğrenemediklerini evde nasıl öğrenecekler.”

Öğrenciler günah keçisi değil!

Öğrencilerin sürekli başarı baskısı altında olduğunu işaret eden Aslanargun, “ sistemin günah keçileri olarak sadece öğrenciler üzerine yüklenmek insafsızlık.” ifadelerini kullandı. Aslanargun, baskı altına kalan çocuğun içine kapanabileceğinin de altını çizdi.

Aslanargun,” İçene kapanabilir, bir daha sizinle iletişime geçmez. Sizin tepki göstereceğimiz konuları sizinle paylaşmaz. Aldığı zayıfı söylemez. Anlamadığı dersi size, öğretmenine arkadaşına sormaz. Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Eksik kaldığımız noktaları işbirliği içinde çözmek isabetli olur. Başarı istiyorsak” başarırsa ne olacak, başarmazsa ne olacak” örneklerini göstererek yönlendirme yapmalıyız.”diye konuştu.

Aileler çocukların yansımasıdır

Aslanargun,başarı için çalışma programının bir sisteme oturtulması ve ailenin de çocuğa örnek teşkil etmesi gerektiğini dile getirdi.

Aslanargun,” Aileler çocukların yansımasıdır. Çocuğunuzdan dolayı kmseyi suçlama hakkınız yoktur. Çocuk= sizdir. Çünkü küçük yaşlardan itibaren sizi gözlüyor. Ne görürse onu yapıyor. Siz evde okumuyorsanız, Çocuğunuz da okumaz.Siz evde yazıp çizmiyorsanız o da yapmaz. Anne babası ilgilenmeden başarılı olan çocuk sayısı çok azdır.”dedi.

İletişimi düzeltin

Çocukla iyi iletişim kurulduğunda daha şeffaf olacağını belirten Aslanargun, sömestr tatilinde ailelere bazı tavsiyelerde bulundu: Aslanargun, “1. Dönem notlarını başarı durumlarını ders ders bakın. Niye böyle oldu, ne yapılabilir. Sıkını neydi, dersi mi anlamadın okulla yada öğretmeninle ilgili sorunun mu var bizden ne bekliyorsun ne yapalım” gibi soruları yöneltin. Günümüzde bu kadar uyarının ve bilginin olduğu ortamda çocuklar hızlı büyüyor. Çocukları dinlemeden başarılı olmanız mümkün değil. İletişim kötüyse hiçbirşey yapamazsınız. Bir kere iletişimi geliştireceksiniz.”ifadelerini kullandı.

haber;S.KAŞKIR