Şuurlu Öğretmenler Derneği (ÖĞ-DER) Düzce Şubesi tarafından 2012-2013 eğitim-öğretim döneminin sona ermesi dolayısıyla yazılı bir açıklama yapıldı.

Karne hepimizin karnesi

2012-2013 eğitim-öğretim dönemini tamamlandığını belirten ÖĞ-DER Düzce Şube Başkanı Şafak Duman, “Öğrencilerimizin bir yıllık emekleri karşılığında aldıkları karneler aslında onlardan çok veli, öğretmen, idareci, eğitim sistemini düzenleyenler olarak bizimdir. Ortada bir başarı varsa bu öğrencilerimizin başarısıdır; başarısızlık ise onlardan çok bizimdir. Dolayısıyla düşük notlardan ötürü yavrularımıza incitici bir söz bile söylenmemelidir. Yaptığımız hataları gözden geçirerek, başarı için şimdiden tedbirler almalıyız. Bu dönemde eğitime hizmet vermiş tüm arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Öğretmenlik mesleğinin itibarsızlaştırıldığı, eğitimin gündeme alınmadığı-getirilmediği bir dönemde kim ne derse desin öğretmenlerimiz büyük fedakârlıklarla görevlerini en iyi şekilde yapma gayretindedirler. Velilerimiz de kendilerine düşen görevi yapmakta, kendilerinden beklenildiği gibi en değerli varlıkları olan evlatlarının okula devamını sağlamaktadırlar. Haklı olarak da vatanına, milletine, kültürüne, ailesine bağlı, iyi bir meslek sahibi olmalarını beklemektedirler” ifadelerini kullandı.

Tek bir yavrumuzu dahi gözden çıkaramayız!

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de eğitim sorunlarının her geçen gün büyüdüğünü savunan Duman, şunları kaydetti: “Dolayısıyla her türlü imkânı sağladığımızı, en iyi eğitim sistemiyle yetiştirdiğimizi düşündüğümüz gençlerimiz beklentilerimizin aksine davranışlar sergilemektedir. Elbette çok olumlu gelişmeler de olmaktadır. İşte geleceğimizin teminatı diyerek gıpta ile baktığımız gençlerimizle gurur duyuyoruz. Ancak tek bir gencimizi bile gözden çıkarma lüksümüz yoktur. Hepsi bizim evladımızdır, bizim geleceğimizdir. Son araştırmalar alkol, sigara, uyuşturucu gibi zararlı alışkanlıkların ilkokullara kadar girdiğini, okul önlerinde pazarlandığını, çetelerin oluştuğunu göstermektedir. Cinsellik, yabancı hayranlığı, dilimizin yozlaşması, gelecek kaygısı-kaygısızlığı, ahlaki yozlaşma, sapık inançlar… şeklinde olumsuz örnekleri sıralayabilir, arttırabiliriz. Aslında her 3-5 yılda bir “en bilimsel, falan Avrupa ülkesinde çok başarılı olmuş…” diyerek transfer ettiğimiz eğitim sistemimizdeki değişikliklerin neticesinin yine o Avrupa ülkelerine benzemesinden daha doğal bir şey olamaz. Yani her geçen gün kendi kültürümüzden uzaklaşıp Avrupa’nın yozlaşmış yaşam tarzını benimsiyorsak bunun sebebi yine bizleriz. Şikâyet ettiğimiz gençlerimiz, bu olumsuzluklardan en az sorumlu olanlardır”