İstanbul ve Ankara gibi iki metropol şehirde art arda meydana gelen bombalı saldırılar, yitip giden canlar ve kurtulmalarına karşılık hafızalarında derin izler kazınan yaralılar... Diğer tarafta ise doğu illerinde terörü bitirmek için mücadele ederken şehit düşen askerlerimiz... Tüm bu yaşanan acılar, toplumu büyük bir üzüntüye sevkederken, artık kalabalık ortamlarda durmak, nüfusun yoğun olduğu bölgelerden arabayla bile olsa geçmekten korkar hale gelinmesi "Çözüm nasıl olmalı?" sorusunu doğurdu. Bu konuda sorularımızı yanıtlayan Düzce Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Metin Kılıç, birlik ve beraberliğin çok daha önem kazandığı şu günlerde bu zorluklarla ruhen nasıl başedilmesi gerektiği noktasında önemli öneri ve tavsiyelerde bulundu. İşte Sosyoloji Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Metin Kılıç'ın dikkat çekici tespit ve analizlerini içeren o röportaj...

"ALINACAK ÖNLEMLER, TERÖRÜ DÜNYA ÜZERİNDEN TAMAMEN YOK EDEMEYECEK"

- Son dönemde yaşanan terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ortamından kurtulmanın yolları nelerdir?

21. yüzyılın salgın hastalığı olarak adlandırdığımız terör tüm ülkeleri tehdit eden, dili, dini ve rengi olmayan bir hal almıştır. Bu tehdidin en çok hissedildiği yerler ise kuşkusuz demokrasiler olmuştur. Terör bu tür ülkelerde toplumsal yaşamın psikolojisini bozduğu gibi siyasal düzeninde temel taşlarını oynatmıştır. Terörün yarattığı korku, tehdit, belirsizlik, kaos ve karmaşa ortamının önlenmesi için devletler yeni politikalar geliştirmeye çaba göstermektedir. Terörizmle mücadele devletin, teröristlerin taleplerine, terörün yayılma riskine ve teröristler tarafından geliştirilmeye çalışan şiddet yöntemlerine karşı kendini savunmak için siyasi, ekonomik, kültürel, güvenlik ve toplumsal tedbirleri içermektedir.

Teröre karşı alınacak önlemler, terörün yaratacağı olumsuz etkiyi azaltmasına rağmen, terörü dünya üzerinden tamamen yok edemeyecektir. Çünkü terör amaçları doğrultusunda her güçlük karşısında kendini değiştirmeye odaklı pragmatist bir hareket sergilemektedir.

HALKTA İHBAR MEKANİZMASININ OLUŞTURULMASI OLDUKÇA ÖNEMLİDİR

Sorduğunuz sorudan hareketle terörle mücadele esasında, devletlerin pragmatist politikaları ile toplumun desteğini arkasında hissetmesi şarttır. Çünkü, günümüzde artan terör olaylarının etkisi 30 yıldır yoğun olarak güneydoğuda yaşanılan lokal bir bölgenin ötesinde tüm Türkiye’ye yayılmaya başlamıştır. Bu durum terörist politikalarında radikal değişmeleri göstermekte, toplumsal kaos ve karmaşayı tırmandırmaktadır. Devletin toplumdaki terör karşıtı kitlenin desteğini sürekli güncel tutması ve terör sempatizanlarının örgütle bağlarını zayıflatacak önlemler alması şarttır. Toplumda oluşan korku ortamından kurtulmanın temel unsuru kuşkusuz terörizme karşı toplumun net bir şekilde bilinçlendirilmesidir. Halkta ihbar mekanizmasının oluşturulması oldukça önemlidir. Bu durum suiistimallere açık olduğundan kaygı düzeyi yüksek kitleler yaratmamak ve asılsız ihbarları sınırlandırabilmek adına kamuoyunda yapılan propagandalara önem verilmelidir.

TOPLUMDA OLUŞAN KORKU KÜLTÜRÜNÜN ÖNÜNE NASIL GEÇİLİR?

Ayrıca terör olayları nedeniyle toplumda oluşan korku ortamının ortadan kaldırılmasında devletin antiterörist politikaları etkinleştirmesi gereklidir. Antiterörizmde çeşitli savunma önlemleri alınarak, toplumun terör eylemlerine maruz kalma riskinin azaltılmaya çalışılması söz konusudur. Son zamanlarda arttırılan güvenlik önlemleri bu tür yönteme iyi bir örnektir. Bundan sonraki süreçte de kuşkusuz kolluk kuvvetlerinin toplum içerisinde görünürlük seviyesini yükselterek insanlar arasında güvende olma hissiyatının arttırılması amaçlanacaktır.

Terörist faaliyetlerin önceden öğrenilip gerekli tedbirlerin alınması, güvenlik önlemlerinin önceden planlanması, toplumun buna karşı etkili bir şekilde haberdar edilmesi, önceden müdahale planlarının yapılması, sabotaj tehlikesi taşıyan yerlere yönelik güvenlik önlemleri alınabilmesi ve terör eylemlerinin önüne geçilebileceği kanısının oluşması, toplumda oluşan korku kültürünün önün geçmek adına kuşkusuz önemlidir.

"RİSK FAKTÖRLERİNE KARŞI HASSASİYETLERİNİ KONTROL ETMEK YANLIŞTIR"

- Vatandaşlar, kendilerini daha güvende hissetmek adına kişisel olarak nasıl tedbirler alabilir?

Siyasal bir sorun olmanın ötesinde sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkan terör karşısında alınacak tedbirlerin, uygulanacak politikaların, cezaların sınırları net bir şekilde çizilmesi gereklidir. Bir kere şu algı kesinlikle teröre hizmet eden ve kitle psikolojisini olumsuz etkilemeye kanalize eden bir algıdır. İnsanların gündelik yaşamlarını sürdürürken risk faktörlerine karşı hassasiyetlerini kontrol etmek yanlıştır. Günümüzde teröründe ötesinde gün içerisinde o kadar farklı olayla karşı karşıya gelmemiz mümkün ki, her birini göz önünde bulundurursak paranoyak kişilikler ve hasta toplumlar yaratmış oluruz. Bu hususta sosyal yapı içerisinde hayatımızı idame ederken günlük pratik eylemlerimizi doğal akışı içerisinde sergilememiz gereklidir. Şunu demek kesinlikle yanlış bir söylem olur: Kalabalık yerlerde gezmeyin, kitlesel gruplar içerisine girmeyin. Bu söylemler terörizmin yaratmak istediği algılardır. Bu noktada terörizmle en büyük mücadele daha fazla birlik içerisinde günlük rutin davranışlarımızı sergilemektir. Bu söylemimin terör olaylarını yok sayın ya da normalleştirin anlamlarına gelmediğini de kesinlikle belirtmem gerekir. Yaşanan toplumsal sıkıntıların farkında olmak ve bu sürecin muhakkak sonlanacağını kabullenmek gerekir. Devletin terörle mücadele hususundaki çözüm kararlılığına her zamankinden daha fazla inanmak ve birlik olmak gereklidir.

KORKU KÜLTÜRÜ YARATILARAK SUNULAN ÇÖZÜMLERİ KESİNLİKLE DESTEKLEMİYORUM

Son günlerde Ankara ve İstanbul olaylarından sonra, sosyal paylaşım sitelerinde ya da günlük sohbetlerinde insanların farkında olmadan bilinçsizce yaptıkları ve korku kültürü yarattıkları çözümleri kesinlikle desteklemiyorum. Terörist tipolojilerini çözümlemeye çalışan paylaşımların sadece toplumsal kaygı seviyesini arttıran gereksiz uğraşlar olduğunu belirtebilirim. Çünkü yüzyıldan fazla bir zaman diliminden bu güne kadar kriminolojik araştırmalarda araştırmacıların terörist kişiliğini ve tipolojisini çözümlemede fikir birliğine varamadığını söylemek mümkündür. Bu tür paylaşımlar sadece toplumsal kaygı düzeyini artırır. Bu tür paylaşımlara insanların riayet etmemesi, trafikte araç sürerken nasıl dikkatli olmaları gerekli ise gündelik yaşamlarını sürdürürken de toplumsal olaylara dikkat etmeleri gereklidir.

EVE KAPANMA DÜŞÜNCESİ DOĞRU BİR DAVRANIŞ DEĞİL

- Her an 'Başıma bir şey gelir mi?' endişesi nasıl aşılır? Eve kapanmak ne kadar doğru bir davranış?

Bu tür davranış kalıplarını biz sosyolojik olarak toplumsal yaşamda “sapma” olarak değerlendiriyoruz. İnsanların kaygı kültürü içene girmeleri, anti-sosyal davranışlarda bulunması daha çok psiko-somatik bir yaklaşım olarak görülmektedir. Sosyal bir varlık olan insanın kendini toplumsal yaşamdan izole etmesi, eve kapanma düşüncesi doğru bir davranış olarak adlandırılamaz. Bu tür terör olaylarının dışında gündelik yaşamda risk faktörü diye görebileceğimiz birçok unsur söz konusudur. Eve kapanmak çözüm olarak görülse idi ev kazalarından söz etmek mümkün olmazdı herhalde. Aynı şekilde insan unsurunun söz konusu olmadığı deprem gibi doğal afetlerinde hayatımızda yeri olduğunu göz önünde bulundurursak bu tür düşüncelerle yaşamı idame etmenin zor olacağını söylemek mümkündür. Bu tür düşüncelerin ve davranışların önüne geçmek için sevdiğimiz insanlarla birlikte sevdiğimiz sosyal aktiviteleri yapmaya, paylaşımda bulunmaya çaba göstermemiz ve içinde bulunduğumuz psikolojik çöküntüden uzaklaşmamız şarttır. Türkiye’de yaşanılan terör olayları her ne kadar derinlerde bir yerlerde acı hissettirse de sevginin bağlayıcı gücüne inanmalı, sevdiğimiz insanlarla daha çok vakit geçirmeli, ayrıştırmaya yönelik bu tür politikaları inat birbirimize daha sıkı sarılmalıyız.

Toplumsal yaşamda birey sosyalizasyon sürecinden uzaklaşırsa en büyük terörizmi kendi kendisine yapmış demektir. Bu açıdan hayata tutunmak ve gündelik yaşamları devam ettirmek gereklidir.

TOPLUMSAL ALGI ARTIK TERÖR OLAYLARININ KESİN ÇÖZÜME KAVUŞMASINI BEKLEMEKTEDİR

- Bu üzücü olayların topluma yansımasını ve etkilerini nasıl değerlendirirsiniz?

Kuşkusuz bu süreç toplumsal yaşamda insanların güvende olma duygusunu zedeleyici bir görünüm sunmaktadır. Güvende olma ihtiyacı insanların beklentilerinin yüksek seviyede olduğunu göstermektedir. Terörle mücadelede ister siyasi isterse toplumsal olsun yaratılan algı net bir şekilde gözükmektedir. Toplum olarak gelinen noktada insanların terör konusunda artık kalıcı çözümler beklediklerini söylemek mümkündür. Toplumsal algı artık terör olaylarının sürüncemede kalmamasını, kesin çözüme kavuşmasını beklemektedir.

Terör algısının önüne set çekmek için toplumsal düzenin yeniden inşası ve halk arasında yayılan korkunun yok edilmesinde, içinde bulunulan koşullara uygun önlemler alınması zorunludur. Bu durum bazen mevcut hukuk kuralları çerçevesinde başarılamayabilir. Burada önemli olan ise, yeni düzenlemeler sonucunda hukuk devletinin olmazsa olmaz ön koşulunu oluşturan bağımsız yargının zayıflatılmaması ve hükümetin sorumluluğu ile denetimin tam olarak sürdürülmesidir. Bu sürdürme halkın desteğini aldığı ölçüde, terörün toplum içerisinde yer edinme arayışlarını engellediği gibi diğer mücadele yöntemlerinin etkinliği ve uygulanabilirliği açısından ciddi bir destek sunmaktadır.

Haber:C.ÜSTÜNER