17 Ağustos depreminin 20. yılı ile ilgili Düzce Depremzedeler Derneği’nden yazılı bir açıklama geldi.

“Doğa olayının nasıl bir toplumsal felakete dönüşebileceğini gördük”
Afetlerde hayatını kaybeden herkese Allah’tan rahmet dileyen Dernek Başkanı Ayşegül Şenol Can, açıklamasında şunları kaydetti:

 “Başta 17 Ağustos ve 12 Kasım depremleri olmak üzere tüm depremlerde, 17-18 temmuz 2019’da meydana gelen sel felaketinde ve tüm sellerde su baskını heyelan v.b. doğal afetlerde yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz. Marmara Bölgesi, 17 Ağustos 1999'da sabaha karşı 03.02'de yakın tarihinin en uzun 45 saniyesini yaşadı. Merkez üssü Kocaeli-Gölcük olan 7.4 büyüklüğündeki deprem Kocaeli, Adapazarı, Düzce, Bolu, Yalova, Bursa ve İstanbul'da büyük bir yıkıma neden oldu. 18 binden fazla kişi hayatını kaybettiği binlerce kişinin yaralandığı sakat kaldığı, 400 bine yakın konutun hasar aldığı depremde önceden önlem alınmadığında doğa olayının nasıl bir toplumsal felakete dönüşebileceğini gördük. Fay hattının geçtiği yerlerde bu 45 saniyenin izi yıllardır silinemedi.”
“Depremden ders almadığımızın açık göstergesidir”

Depremden önce önlem alınmaması nedeniyle yıkım ve yaşanan toplumsal travmanın büyüklüğüne rağmen aradan geçen 20 yıl boyunca deprem ve benzeri afetlerle karşı karşıya kalındığı halde hazırlıklı olunması konusunda ilerlenmediğini söyleyen Başkan Can, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz iki depremi ardı ardına yaşadık 17 Ağustos sonrası 12 Kasım Düzce depremini yaşadık. 17 Ağustos depreminde hasar tespiti yapılan ve sağlam diye düşündüğümüz binalarda insanlarımızı kaybettik. Ne acıdır ki buna benzer bir durumu 2011 yılında Erciş ve Van depremlerinde de yaşadık yani yetkililer binalarınıza girin dediler ve ikinci bir deprem daha geldi. Bu durum dahi tek başına depremden ders almadığımızın açık göstergesidir.”
“Mevcut yapı stoku elden geçirilmeli”

Meydana gelen felaketlerin nedenlerinin iyi tespit edilmesinin ve gereken önlemlerin alınmasının altını çizen Düzce Depremzedeler Derneği Başkanı Ayşegül Şenol Can, şunları aktardı:
 “Bunları tek tek vatandaşların yapması mümkün olmadığından devletin bu konuda gereken önlemleri alması planlamaları yapması gerekmektedir. Şehirlerin coğrafi konumları itibariyle deprem, sel heyelan vb. afetlerdeki riskleri analiz edilip gerekli planlar yapılmalı yapı denetimi hizmeti almayan binaların oluşturduğu riskler giderilmeli mevcut yapı stoku elden geçirilmelidir.”

Bugüne kadar bunlar önlemlerin alınmamasının sorgulanması gerektiğini vurgulayan Dernek Başkanı Can, sorulması gereken en büyük sorunun bu olduğunu söylerken şöyle devam etti:
“Depremin afete dönüşmesindeki en büyük sebeplerden biri olan yanlış yer seçimi kararları elden geçmedi, ikinci en büyük sebep olan işlemeyen  yapı denetim hizmetindeki aksaklıklar neden giderilmedi neden kamusal olması gereken yapı denetimi ticari şirketlere devredildi. Bunun cevabı aranmalı. Bu yanlışlardan dönülmelidir.”
“Artık unutmamak ve unutturmamak yetmez doğrudan hesap sormamız gerektiğini bilelim”

Kaçak yapı ruhsatlandırılmalarından vazgeçilmeden afetlere karşı önlem alınamayacağının altını çizen Düzce Depremzedeler Derneği Başkanı Ayşegül Şenol Can, şöyle konuştu:
“Başta ülke hafızasında büyük yer tutan 17 Ağustos depremi olmak üzere her deprem sonrası ilgili ve yetkililerin yetersiz açıklamalarla geçiştirdiği depremler sürekli olacak ve ülke hem insanlarını kaybedecek hem de büyük ekonomik varlıklarını kaybedecektir. Bu nedenlerle öncelikler genel olarak ülkenin afetlerle mücadele politikasızlığından kurtulup gerçekleşmesi mümkün  afetlerle mücadele planı hazırlanması gerekmekte olup ve 20 yılda ne yapıldığının bilgisinin toplumla paylaşılması gerekmektedir. Bu nedenle artık yalnızca unutmamak ve unutturmamak yetmez doğrudan hesap sormamız gerektiğini bilelim.”

Önlemlerin alınması temennisinde bulunan Can, mesajını şöyle noktaladı:
“Bu düşüncelerle her yıl olduğu gibi bugünde bir daha aynı acıları yaşamamak için; afetlerle nasıl mücadele etmemiz gerektiğinin konuşulduğu ve gereken önlemlerin alınmasını talep ettiğimiz bir gün olması dileğiyle..”