50 yıl önce Ülkücü Hareket’le tanışan ve bir daha kopmayan Düzce Küçük Sanayi Sitesi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Bakan, MHP’nin Kurucu Genel Başkanı Alparslan Türkeş’in vefatının 22. yılında Öncü Haber’e özel açıklamalarda bulundu. Alparslan Türkeş’in Düzce’de değişmeyen yol arkadaşı olan Bakan, Rahmetli Başbuğ ile yollarının nasıl kesiştiğini şöyle anlattı:



Her şey 1969 yılında başladı

“Takdiri ilahi 1969 senesinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin genel başkanı oldu Sayın Başbuğ’umuz. O günlerde resmi olmasa da teşkilatın içinde yer aldık. Zamanla yönetim kurulu üyeliği, değişik kademelerde yer aldık. Yol, dava arkadaşlığımız böyle başladı.”

Başbuğ Alparslan Türkeş’in genel başkan olması ile Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)’nin yeniden yapılanma sürecine girdiğini belirten Bakan, “Orhan Bayraktar ağabeyimiz vardı. Onun başkanlığında, yönetiminde Düzce’de çalışmalar ve gençlerle temaslar başladı. Ben de partiye dahil oldum. Ondan sonra Milliyetçi Hareket Partisi olarak partinin adı değişti. O günden beri yönetim kurulu üyeliği, gençlik kollarında, Ülkü Ocakları’nda çeşitli faaliyetlerde bulunduk. O zamanlar yoğun bir siyasi çalışmalar yaptık. Oy yüzdemiz düşüktü. Araba eksiğimiz vardı. Bir arabaya 15-20 kişi bindiğimiz zamanlar oldu.” dedi.



“Hiçbir zaman için partimi terk etmedim”

1994 yılında MHP’den Düzce Belediye Başkan adayı olduğunu anımsatarak sözlerine devam eden Ülkücü Mehmet Bakan, “Sonra belediye meclis üyeliği yaptım. Genel kurul delegeliği yaptım yıllarca. Sivil toplum kuruluşlarında da yer aldım. Ama hiçbir zaman için partimi terk etmedim. Devamlı görevdeydim. Yeri doldurulamayacak bir insandı Başbuğ. Tabii çok değişik yorumlara da maruz kaldık. 5 kişiyle 10 kişiyle politika yaptığımız zamanlar oldu.” diye konuştu.



“Vatan mevzu bahisse gerisi teferruattır”

Bu 50 yıllık dava yolculuğunda kimlerle mücadele edildiğini ise şöyle anlattı:

“Tehlike çoktu o zamanlarda. Polis, memur, işçi bölünmüş vaziyetteydik. O zamanlar POL-DER, TOB-DER, İGD’ler gibi bir sürü dernekler vardı. Hepsi değişik amaç taşıyordu. Bunların karşısında tek ülkücü camia her zaman ayakta duran Ülkü Ocakları vardı. Başbuğ mahkemede çok suçlamalara maruz kaldı. Ama Allah’a şükür hepsinden alnının akıyla çıktı. Bizde bazı sorgulamalardan geçtik. “Vatan mevzu bahisse gerisi teferruattır” derler ya kişisel hesap yapmadan çoluk çocuğumuzun rızkını dağıttık. Bu dava uğruna harcadık ki gene aynı duygular içerisindeyiz.”



“Çok şahsi olaylar öne çıktı”

"Günümüzde şahsi hesapların ön planda olmasını eleştiren Bakan, sözlerine şöyle devam etti: “Şahsi hesaplar çok yapılıyor gibi geliyor. Tabii istişare çok önemlidir. Sayın Başbuğ bizi topladığı zaman ama buraya gelirdi ama başka yerlerde fikrimizi dinlerdi. Bize sorardı “Ne düşünüyorsunuz?” diye, dinlerdi ve hep birlikte karar verirdik. Verdiğimiz zaman da kat’i surette suistimale maruz bırakmazdı. Çok katı, disiplinli bir durum içerisinde olurdu. Lafımı kimseyi kastederek söylemiyorum. Sosyal hayatta da ticari hayatta da. Çok şahsi olaylar öne çıktı.”



“Bizim hedefimiz Dünya Türk Birliği’ni bir çatı altında toplayabilmek”

“Bazı değerler suistimale maruz kaldı.” diyen Ülkücü Mehmet Bakan, şunları kaydetti: “İnsanlar, mevki için, makam için gülünecek hale düştüler. Ama neticede hüsrana uğradılar. Bizi lekeleyecek şeyler dediler, yaptılar. Görüyorsunuz orada bir rejim değişikliğinden ki tam olmamasına rağmen 5-6 tane Türk Devleti çıktı. Bugün yeraltı, yerüstü kaynaklarının çok büyük bu kaynaklara sahip ülkeler bunlar. Bizim hedefimiz Turancılık. Dünya Türk Birliğini bir çatı altında toplayabilmek.”



Siyasilere önemli mesaj: Yapıcı muhalefet olmamız lazım

Bugün gelinen noktada siyaseti analiz etmesi istenen Bakan şu ifadeleri kullandı:

“Kavganın kimseye faydası yok. Adeta herkes birbirinin altında bir şey arıyor. Müslüman Müslüman kardeşinin ayıbını örter.  Bu bakan için de geçerli, başbakan için de geçerli, vatandaşlar, esnaflar herkes için geçerli. Bir de istişareyi hiç bırakmamalıyız. Her partinin her kişinin bir amaç gayesi vardır. Bugün herkes maddi geleceğini düşünerek bazı değerlerden yoksun bırakıyor kendini. Netice itibariyle kırıcı ve dökücü oluyor. İnsan yükseldikçe makam olarak, maddi olarak bir o kadar daha mütevazi olması gerekir. Saygılı, sevgili olması gerekir. İstişare, istişare, istişare… Peygamberimiz de böyle söylemiştir. İstişarede fayda vardır. Tamam muhalefet olalım. Ama yapıcı muhalefet olmamız lazım. Sonuç olarak ben şunu söylüyorum tabii ki herkesin kendine göre bir değeri vardır. Şuan ki siyasi liderlerin de kendilerine göre değeri vardır ama bazı kişiler bazı kişileri teraziye çıkartması lazım.”

Haber: H.DURNA