TMMOB Düzce İl Temsilciliği 12 Kasım Düzce Depremi’nin yıldönümü dolayısıyla bir basın toplantısı düzenledi. Yaptıkları basın açıklaması ile yapıların karar, denetim ve planlama sürecinde bilimden uzaklaşılmaması gerektiğine dikkat çeken mimar ve mühendisler gündemine “İmar Affı”nı aldı. TMMOB Düzce Temsilcisi Sedef Buçgün, “'İmar Barışı' adı altında kaçak yapılaşma affı ile denetimsiz ve mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getiriliyor. Kaçak ve güvensiz yapılaşmaya özendiren politikalardan bir an önce vazgeçilmeli” dedi.
 
Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası (TMMOB) Düzce İl Temsilciliği 12 Kasım 1999 Düzce Depremi’nin 19. yıldönümü dolayısıyla bir basın toplantısı düzenledi. Mimarlar Odası Başkanı Sedef Buçgün, İnşaat Mühendi̇sleri̇ Odası Başkanı Bahri Gürel, Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yavuz Öveç, Elektrik Mühendisleri Odası Başkanı Abdurrahman Güneş, İç Mimarlar Odası Başkanı Zülal Kahruman basının karşısına geçerek yapılaşmanın bilimden kopmasından yakındı.
Topluluk adına açıklamada bulunan Buçgün, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ölümünün 80.yıldönümünde saygı, özlem ve rahmetle anarken, dün Hakkari’nin Şemdinli’deki askeri üs bölgesinde meydana gelen patlamada yararlanan tüm askerlerimize de acil şifalar diledi.

“‘Denetim hizmetleri’ yok edilmeye çalışılıyor”

12 Kasım 1999 tarihinde Düzce’de meydana gelen, 782 vatandaşı kaybettiğimiz, 2 bin 678 kişinin yaralandığı ve 15 bin civarında yapının hasar gördüğü büyük depremin ardından 19 yıl geçtiğini hatırlatan Buçgün, şöyle konuştu:
“Aradan geçen onca yıla rağmen üzülerek görüyoruz ki, kentlerimizin gelişim sürecinde giderek yalın gerçeklikten, bilim alanından kopulmakta, bilimsel ve teknik doğrular göz ardı edilmektedir.'İmar Barışı' adı altında topluma sunulan kaçak yapılaşma affı ile denetimsiz, mühendislik hizmeti almamış yapılar yasal hale getirilmekte, toplum güvenliği, sağlığı görmezden gelinmekte, hukuksuzluk, mühendislik, mimar ve şehir planlama hizmetleri olmaksızın yapılı çevre üretimi ve kaçak yapılaşma olağanlaştırılmaktadır. İmar Affı ile meşrulaştırılan yapıların afetler karşısında yaşayacağı yıkımın sorumluluğu sadece başvuru sahibine yüklenmekte, toplumsal güvenlik hiçe sayılmakta, bir vatandaşın canı bir diğerinin beyanına emanet edilmektedir. Yapı ruhsat formlarından proje mükelleflerinin ıslak imzalarının olduğu bölümler kaldırılarak mimarlık ve mühendislik hizmetlerine ilişkin işlemler bürokratik engel olarak görülmekte, mimar ve mühendislerin bilgisi dışında ruhsat hazırlanmasının zemini sağlanmakta, mesleki hak ve yetkilerimiz, telif hakları, mükelleflik haklan, sağlıklı ve güvenli yapı üretiminin ana bileşenlerinden biri olan ‘denetim hizmetleri’ yok edilmeye çalışılmaktadır.

“İmar Affı gibi kaçak ve güvensiz yapılaşmaya özendiren politikalardan bir an önce vazgeçilmeli”

Bu sebeplerin ışığında TMMOB Düzce Oda Temsilcileri olarak karar süreçlerinde bilimin rehberliğinde kamu ve toplum yararının esas alınması gerektiğine dikkat çeken Buçgün, şu ifadelerde bulundu:
“Kentsel dönüşüm olarak sunulan politikanın değil, kentsel sağlamlaştırma politikasının temel alınmasının; İmar Affı gibi kaçak ve güvensiz yapılaşmaya özendiren politikalardan bir an önce vazgeçilmesinin; Yaşam alanlarımızın pazarlanılacak bir meta olarak görülmemesinin; Kent ölçeğinde rantsal anlayıştan uzak, arazi kullanım planlarının yapılmasının; Afetlere yönelik planlama süreçlerinin, yoksulluğun ve eşitsizliğin azaltılması hedefi ile ele alınmasının; Başta merkezi ve yerel yönetimler olmak üzere tüm toplumsal kesimlerce, kent yönetimi, planlama, mühendislik ve mimarlığın bütüncül bir süreç olarak algılanmasının; Afet ve afet sonrası süreçlerin yönetimi hakkında, merkezi yönetimlerce geliştirilecek politikaların, bilim insanlarının, meslek odalarının, akademik kuruluşların ve ilgili tüm kesimlerin dikkate alınarak oluşturulmasının, insan eli ile afete dönüşen depremin zararlarının azaltılmasına yönelik yapılacak eylemlerin olmazsa olmazları olduğunu vurguluyor ve hatırlatıyoruz.”

“Mesleki deneyim, birikim ve bilgilerimizi her koşulda toplum yararına kullanacağız”

Artık, her afetten sonra sık sık yapılan ‘yara sarma’ anlayışından vazgeçilmesi gerektiğini vurgulayan Buçgün, şunları kaydetti:
“Bilimin, tekniğin yol göstericiliğinde afet öncesi alınacak önlemlerle, afet zararlarını kabul edilebilir sınırlara indirmek hedeflenmelidir. Mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı gerçekleştirilen planlama ve yapılaşma gerçeği karşısında kimlikli, yaşanılır, sağlıklı ve güvenli kentlerin oluşturulması için, mesleki deneyim, birikim ve bilgilerimizi her koşulda toplum yararına kullanacağız”