Öncü TV'de yayınlanan Günlük programı bu hafta 30 Ağustos Zafer Bayramı özel gündemiyle ekrana geldi. Kayseri Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Keskin'in konuk olduğu programda 30 Ağustos Zafer Bayramı ve günümüze yansımaları konuşuldu.

Hür ve müstakil yaşamış bir millet: Türk milleti

“30 Ağustos Türk milletini İslam izzetinin kurtarıldığı yere serilmişken ayağa kaldırıldığı çok kutlu bir günün adıdır.” diyerek ilk olarak 30 Ağustos Zaferi'ni özetleyen Kayseri Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Keskin, konuşmasına şöyle devam etti: “30 Ağustos’a gelen süreç şöyle; 1912-1922 arasında cereyan eden ve hepsinde de isteyerek ya da istemeyerek müdahil olduğumuz, katıldığımız bir dizi savaşlar var. Bu savaşlara dayanmak, bu savaşların içerisinden çıkabilmek ve ayakta kalkmak da herhalde Türk milleti gibi bilinmeyen zamanlardan beri hür ve müstakil yaşamış bir millet tarafından gerçekleştirebilirdi. Çok şükür de bunu milletimiz gerçekleştirmiştir.”

En güzel O tanımladı”

30 Ağustos'u en güzel tanımlayan Türk düşünürün Yahya Kemal Beyatlı olduğunu ifade eden Keskin, Beyatlı'nın 26 Ağustos 1922 adlı mübayesini okudu: “Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi. Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi. Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın, Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın.Bu dörtlünün üzerine söz sözlemeye hacet yoktur.”

Kuzey Afrika’da son kaybettiğimiz kale Libya'dır”

Kuzey Afrika'nın Osmanlı Devleti'nin öz toprağı olduğunun altını çizen Kayseri Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Keskin, şöyle devam etti: “Libya, Tunus, Cezayir, Mısır... Bunlar tedrici olarak Osmanlı mülkü iken 1940'ta batılı bir ülkenin sömürgesi ya da yarı-sömürgesi durumuna geçtiler. Bizim Kuzey Afrika’da son kaybettiğimiz kale Libya'dır. Türkiye’nin Libya ile ziyadesiyle meşgul olmasın sebebi de budur.”

Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları İslam'a açılmıştır”

Malazgirt Zaferi ile Doğu Roma İmparatorluğu'nun çok ağır bir darbe aldığını söyleyen Keskin, “1071 Malazgirt yenilgisini asla kabul edememişlerdir. Onu bilirler çünkü Malazgirt Zaferi ile Anadolu’nun kapıları İslam'a açılmıştır. Malazgirt Zaferi ile Doğu Roma İmparatorluğu ağır bir sarsıntı geçirmiş ve yine Türkler marifetiyle tarihten silinip gönderilmiştir.” dedi.

İstanbul’un fethini içlerine sindiremediler”

Gezi olayları patlak verdiğinde yaşadığı ilginç bir anı da paylaşan Prof. Dr. Mustafa Keskin, şu ifadeleri kullandı: “Gezi hadiselerinde duvarlara yazılmış bir yazı vardı: “Zulüm 1453’te başlamıştır.” İstanbul’un fethini içlerine sindirememişlerdir.”

Ecdadın kalplerimize üflediği dem”

“Tarihi olan devletler çok zor duruma da düşseler o müşkilleri yenme kabiliyet ve becerisini tarihlerinden alır.” diyen Keskin, konuşmasına şöyle devam etti: “Çünkü ona Alparslan sesleniyordur. Kanuni, Kılıç Arslan, Ertuğrul, Yavuz Sultan Selim Han ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk sesleniyordur. 15 Temmuz 2016 akşamı meydanları dolduran ruh işte bu ruhtur. Başka türlü bunu izah edemezsiniz. İşte bu ecdadın kalplerimize üflediği demdir.”

Çok tehlikeli bir söz: “Türkiye, Türklere bırakılamayacak...”

15 Temmuz darbe girişiminin altında yatan ana unsuru bir yazarın sözünden yola çıkarak anlatan Keskin, “Bir yazarımız geçmiş zamanlarda “Türkiye, Türklere bırakılamayacak kadar önemli bir ülkedir.” demiştir. Bu, çok tehlikeli bir sözdür. 15 Temmuz kalkışması budur.” şeklinde konuştu.

Bu tehlikelidir ama bu yapıldı”

“İki Mustafa kavga ettirilmiştir; biri Peygamberimiz Muhammet Mustafa'dır, ikincisi de Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Paşa'dır.” diyerek dikkat çeken bir söyleme imza atan Prof. Dr. Keskin, şunları kaydetti: “Bu tehlikelidir ama bu yapıldı. Sanki bunlar çelişkili ve birbirine alternatifmiş gibi. Böyle yaparsanız sizin azminiz kırılır, imanınız sarsılır. Devlete düşman olmaya başlarsınız. Bir ülke için en tehlikeli olan şey onun kurucu iradesinin ona yabancılaşmasıdır. Bunları yaşadı Türkiye.”

Bizi lime lime kessinler ama Allah Ankara’nın ışığını söndürmesin”

Keskin açıklamalarına şu sözlerle nokta koydu: “Bir söz vardır vecize gibi, şöyle derler; 'Bizi lime lime kessinler ama Allah Ankara’nın ışığını söndürmesin.' Bundan daha kapsamlı anlamlı bir dua olamaz. Bana Ohri’de koluma biri girdi. Arnavut emekli bir öğretmen... “Hocam” dedi, “Burada namaz kılabiliyorsak Ankara’nın sayesindedir.”


C. ÜSTÜNER