Bölge insanı ilk acıyı 17 Ağustos gecesi yaşadı. Saatlerin 03.02'yi gösterdiği sırada Gölcük merkezli bu depremde Marmara bölgesinde binlerce kişi hayatını kaybetti. Ülkemiz sanayisinin can damarlarından biri olan Tüpraş'daki yangın günlerce söndürülemedi. Devlet yaraları sarmak için hemen harekete geçti. Bütün dünya yardım için adeta sıraya girdi. Yıllardır “düşman” olarak tanıdığımız Yunanistan bile sağlık ekiplerini gönderdi ülkemize ve bu birinci depremin Düzce'ye yansıması ise, 270 ölü, 1157 yaralı şeklinde oldu.

O günlerde ABD Başkanı Clinton Türkiye'yi ziyaret edecekti...

17 Ağustos gecesi yaşananlardan korkarak evlerine girmeyen Düzceliler, hangi akıla hizmet edildiyse bu ziyaret öncesi o zamanlar bağlı oldukları Bolu Valiliğinden gelen talimatla evlerine sokulmuştu. Aslında bu zorlamanın altında Clinton'un, Düzce'yi de ziyaret etme ihtimaline karşılık “işgüzarca” bir tedbirdi. Güya, kendimizi çok acınacak durumda göstermeyecektik.

Sonra Clinton ülkemize geldi...

İzmit'deki depremzedeleri ziyareti sırasında objektiflere yıllar sonra bile unutulmayacak olan “Erkan Bebenin” Clinton'un burnundan tutma görüntüleri yansıdı. Ama Düzce'yi ziyaret etmedi ABD Başkanı. Aradan çok geçmeden, bugün 11'nci yıldönümünü üzüntü ile andığımız 12 Kasım gecesi geldi. ABD Başkanının ziyareti yüzünden evlerine girmeye mecbur tutulan ve yaşadıkları çadırlardan zorla çıkarılan Düzceliler cehennemi yaşadılar o akşam... Saatlerin 18.58'i gösterdiği sırada 7,4 şiddedinde ve yaklaşık 45 süren bu sarsıntıda, evlerine zorla sokulan Düzcelilere mezar oldu... Ve bu depremin Düzcemize bilançosu 710 ölü 2 bin 679 yaralı şeklinde oldu. Her iki depremde kaybettiğimiz can sayısı ise 980'e, yaralı sayımız ise 3 bin 836 kişiye ulaştı. İşte o tarihlerde ben de Hürriyet Haber Ajansı'nun Bolu Büro Şefi olarak görev yapıyordum. 12 Kasım gecesi depremin merkez üssünün Kaynaşlı olduğunu öğrendikten sonra, çocuklarımı ve eşimi sokakta bırakıp önce Düzce'ye, gelirken bir de büyük tehlike atlatmıştım. Düşündükçe hala tüylerim diken diken olur. İsterseniz sırası gelmişken onu da paylaşayım sizlerle: Düzce'ye doğru hızla yol alırken, Abant sapağında önümde bir Jandarma ekip otosu belirdi. Tepe lambası da yapan bu ekip otosu, Bolu Dağı Bölge Trafik İstasyonunun önünden itibaren sol şeride geçti. Önce ben bu duruma anlam veremedim. Karşı yönden bir trafik akışı da olmadığı için “Jandarma'nın bir bildiği vardır” diye düşünüp ben de aynı şeyi yaptım.

İyi ki de öyle yapmışım...

Çünkü Varan Turizm'in yakınında yolun yarısı o sarsıntıda aşağı uçmuştu. Ben gece karanlıkta ve sol şeridi kullanarak Düzce'ye indiğim için o durumu fark edememiştim. Düzce'ye geldiğimde şimdi yıkılmış bulunan o hükümet binasının önünde yaktıkları ateşin çevresinde ağlayan Düzceli hemşehrilerim vardı. Onların da Bolu Dağının durumundan haberleri yoktu. O insanlar sadece “Clinton gelecek diye, bizi evlerimize zorla soktular. Ailemizden kayıplar verdik” diye ağlıyorlardı. Düzce bu olayın ardından Bakanlar Kurulu kararı ile ülkemizin 81'nci ili yapıldı. Ancak kaybedilenler, yaşananlar unutulacak gibi değil.

Allah bir daha yaşatmasın böyle acıları ülkemize.

Haber; O. UÇAR