Kültür insanın toplumsal yaşamının her alanındaki kendisini ve kendisinin olanın ifadesidir; çünkü kültür, insanın kendi yaşamını, geçmişten gelen tecrübeler ve birikimlerle ve kendinin nasıl ürettiğini anlatır. Kültür bir toplumun tarihsel süreç içerisinde ürettiğini gelecek nesillere aktardığı maddi ve manevi özelliklerin bütününe verilen isimdir.
Kültür, aslında bir toplumun ruhunun köküdür. Gençlik ise bu ruhun yaşatılmasını sağlayacak yegâne ve en önemli unsurdur. Eğer bu unsur benliğini kaybeder ve zamanın girdabına kapılırsa bu bir toplum için en büyük felaket olur.

Kültürleri çözülen toplumların “kaynakları” kurumaya, gençliği yok olmaya, “çınarları” tarih olmaya mahkûmdur.

Şüphesiz günümüzde teknolojinin hızlı bir şekilde gelişmesiyle birlikte imkânlar, uzakları yakın etti. Eski dönemlerde çok uzak mesafeler olarak kabul edilen Okyanusların kat edilmesi en fazla saatleri alıyor. Aralarında kilometrelerce yol olan, halklar tarihte hiç olmadığı kadar etkileşim içerisindeler.

Popüler kültürün, ortaya çıkışı daha eskilere dayanmakla birlikte, özellikle teknolojik gelişmelerle günümüzde önem kazanan bir olgu olmuştur.20.yy’dan sonra özellikle toplumsal modernleşmeyle yayılan günlük uygulamaları kapsamaktadır. Önceden kesilip biçilmiş paketlenip sunulmuş bir kültürdür. Özellikle popüler kültürü en iyi açıklayan sözcüklerin başında taklit gelmektedir. Peki, Popüler olan yani herkes tarafından bilinen, herkes tarafından kullanılan, herkes tarafından en iyi görülen şey doğru bir şey midir?

Bugün modern toplum en az veba kadar yıkıcı ancak ondan çok daha sinsi ve komplike bir tehditle karşı karşıya. Adına popüler kültür dediğimiz yaşam biçimi, insanların hem bedenlerini, hem kazançlarını, hem de ruhlarını hedef alan bir sömürü mekanizmasına dönüştürülmüş durumda.

Köksüz değerleri, yüzeysel, derinliği olmayan fikirleri, kitlelerin zihin dünyalarına işliyor. Zihinlerine popüler kültür işlenen bu insanlar hemen hemen aynı şeylere inanıyor, benzer hayatlar yaşıyor ve tıpa tıp aynı gelecek hayali için hayatlarını harcıyor.

Peki Ya Gençlik Nereye Gidiyor!

Popüler kültürün etkisi altında yetişen gençlik farklı alanlara yönlendirilerek düşünmekten yoksun bir yaşam tarzına itilmektedir. Gençler arasında özellikle ‘’popüler kültür ‘’zamanla bir yaşam tarzı haline gelmektedir. Bugün gençleri anlatan en önemli popüler kültür ürünü hiç şüphesiz ki marka bağımlılığıdır. İnsanların dış görünüşleriyle kendilerini anlatma yoluna gitmeleri de bu kültürün birer ürünüdür.

Popüler kültür, aslında aynı tip insanların oluşmasına olanak sağlamaktadır. Elbette sadece marka bağımlılığı bu yaşam tarzı içerisine girmemektedir. Sadece popüler kültürün ürünlerinden herhangi biridir. Aynı tarz giyinen, aynı şekilde saç tarayan, aynı şekilde düşünen, olayları aynı şekilde yorumlayan birer birey olarak yetişmelerinden kendilerini alıkoyamadıklarını görmekteyiz.

Bu yaşam şekli gençlerimizin sorgulama, analiz yapma gibi yeteneklerini olumsuz yönde etkilemektedir. Mevcut eğitim sistemimizin ezberci yapısı göz önünde bulundurulduğunda durum çokta iç açıcı gözükmemektedir.

Modern çağ tüm hesaplarını gençler üzerine yapmaktadır, neden çünkü gençler en büyük tüketen kesimi oluşturmaktadır. Çünkü gençler tüketmeye ayarlanmış bir kitle olarak görülmektedir. Gençliğin her zaman sorunları, problemleri olmuştur ama bugün gelinen nokta çok daha acıdır.

Sömürgeci ve zihni körleştirici eğitim sistemi; yozlaştırıcı kültür hayatı; kültürel dinamiklerimizi yok eden medya rejimi çocuklarımızı ruhsuzlaştırırken aynı zamanda elimizden de alıyor. Müslüman bir toplumda yaşamamıza rağmen çocuklarımızı Batı kültürünün etkisinden korumakta zorlanıyoruz. Tv’lerde gençliğe yönelik yapılan dizilerde işlenen konulara bakıldığında ne demek istediğim açık bir şekilde anlaşılır.

Türkiye genç nüfusu her geçen gün hızla artan bir ülke. Fakat biz ülke olarak genç nüfusumuzun kıymetini gerçekten biliyor muyuz? Sürekli bir şekilde önceki nesillerin gençlerin mevcut durumundan şikâyet ettiğini görüyoruz. Gençlerin değer tanımadığını, sınır tanımadığını söyleyip duruyorlar acaba neden?

Biz gençlere gösterilmesi gereken ilgiyi, sevgiyi gösterdik mi? Medyadan siyasete, toplumdan bireylere kadar üzerimize düşen görevleri yerine getirebildik mi? Bu soruya evet demeyi çok isterdim ama maalesef diyemiyorum.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) raporu diyor ki: 2017 yılında, Türkiye’den göç eden insan sayısında, bir önceki yıla göre %42,5’lik artış olduğunu açıkladı. Yani yaklaşık 250 bin kişi göç etmiş ülkemizden. Göç edenlerin büyük bir bölümünü de gençler oluşturuyor.

Ne büyük felaket, ne büyük yıkım, ne onarılmaz bir acı, değil mi? Bu çocuklar neden gidiyorlar nereye gidiyorlar, bu ülkede ne bulamadılar da başka diyarlara yelken açıyorlar bir sormak lazım değil mi?

Bu diyarlardan göç eden gençler, doğdukları, büyüdükleri, eğitim aldıkları ülkelerinin yarınlarına inanmıyor, hak edenin hak ettiği yere geleceğini düşünmediklerinden, geleceğe dair umutla bakamadıklarından gidiyorlar. Dayısı, adamı olmayanın, torpili bulunmayanın bir yerlere gelemeyeceğini düşündüklerinden gidiyorlar.

Sanayi Bakanlığı bu durumu görmüş ki Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank Yurda Dönüş Araştırma Burs Programı’nı, “Uluslararası Lider Araştırmacılar Programı’na dönüştürdüklerini açıkladı.Türk bilim insanları olmak üzere nitelikli araştırmacıların Türkiye’ye gelmelerini teşvik etmek istediklerini belirterek, program kapsamında 24-36 ay arasında destek verileceğini söyledi. Ümit ediyorum ki gençlerimiz bu çağrıya kulak verirler.

Bu gidişata bir dur denilmeli!

Batının büyük bir popüler kültür taarruzu ile karşı karşıya olan gençlerimize kayıtsız kalamayız. Gözümüzün nuru, sevincimiz, ümidimiz, Allah’ın eşsiz armağanı gönül meyvesi çocuklarımıza iyi bir gelecek bırakmak zorundayız. Toplumun derinden sarsıldığı sayısız sorunların yaşandığı günümüzde insanlık onuruna yakışır aydınlık geleceğin ihyası için birey, aile, toplum olarak hepimize ciddi görevler düşmekte.

Genç kuşaklarını ihmal eden toplumlar geleceklerini inşa edemezler. Modern dünyanın acımasız çarkları arasında sıkışıp kalan insanlık kendine yeni çıkış yolları ararken fikir, sanat ve ahlâkta öncü kuşaklar yetiştiremeyen toplumlar, bırakınız büyük atılımlara imza atmayı varlıklarını bile sürdüremezler.

Yerel seçimlerin arifesindeyiz, fakat aday adaylarından şehrin gençlerine yönelik bir tek proje duymadım. Herkes yol, su elektrik gibi belediyelerin yapmak zorunda oldukları hizmetlerden bahsediyor fakat gençliğe dokunan kimse yok. Belediyelerin fiziki projeleri zaten olması gereken bir şey fakat asıl olması gereken şehrin gençliğine dönük projeler.

Merhum Turgut Cansever’in “Şehri imar ederken nesli ihya etmeyi ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz nesil imar ettiğiniz şehri tahrip eder” sözünü hatırlatarak yazımı tamamlıyorum.

Artı Yerel Medya'yı smart televizyon ve telefonlarınıza indirmeyi unutmayın.

Web'den izlemek için TIKLAYINIZ 

Android için TIKLAYINIZ 

İOS için TIKLAYINIZ