İstanbul’da meydana gelen depremden sonra yaşanan panik havasından dolayı Düzce Üniversitesi Teknoloji Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin Arslan, önemli açıklamalarda bulundu.

“Deprem gerçeği kabul edilmeli”
Depremin ülkemizin bir gerçeği olduğunun kabullenmesi gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Mehmet Emin Arslan, depremlerin geçmişte olduğunu, bugün ve yarın da olacağını her zaman aklımızın bir yerinde bulundurmamız gerektiğini, dolayısıyla bu gerçeği kabul edip konu hakkında bilgi birikimimizi arttırmamız gerektiğini vurguladı.
Güvenli yaşamın her türlü tehlikeye karşı bilgili ve hazır olmakla sağlanabileceğini söyleyen Doç. Dr. Arslan, “Neler yapabiliriz? Öncelikle, deprem riskine karşı hazırlık ve koruma bilgilerini öğreneceğimiz eğitim programlarına katılmalıyız. Depremin 20. yılı anısına üniversitemiz ve Düzce Belediyesi’nin düzenleyen kuruluşlar arasında olduğu, Uluslararası Katılımlı IESKO 2019 Sempozyumu, manidar bir şekilde İstanbul’da meydana gelen deprem sırasında devam etmekteydi.  Bu tür eğitimler, fasılalarla AFAD, belediyeler, üniversiteler ve benzeri kuruluşlar tarafından da verilmektedir. Bunun yanında oturduğumuz binanın depreme dayanıklı olarak inşa edilip, edilmediği tespitini yapıp, bu konuda gerekli önlemleri almalıyız.” dedi.

“AFAD depremle ilgili oldukça faydalı bilgiler sunuyor”
İnsanların deprem anında korunmak için neler yapacağı hakkında AFAD’ın önemli çalışmaları olduğunu ve bu konu hakkında çok sayıda bilgilendirici dokümanlar oluşturduğunu ifade eden öğretim üyesi, yakın zamanda Kocaeli Belediyesi tarafından hazırlanmış deprem öncesi alınması gereken önlemler, deprem olduğunda ve sonrasında yapılması gerekenler ile alakalı çok faydalı kitapçık ve broşürler basıldığını ve insanların bilgisine sunulduğunu söyledi.
Binanın kat sayısına ve kullanım amacına göre deprem anında yapılması gerekenlerin değişiklikler gösterdiğini vurgulayan Arslan, deprem anında yapılması gerekenleri; “Afet ve Acil Durum Çantası hazır bulundurulmalıdır. Sakin olunmalı ve panikle hareket edilmemelidir. Deprem başladığında, sarsıntı geçene kadar bulunduğumuz yere “Çök-Kapan-Tutun Hareketi” yapılmalı, artçı sarsıntılara hazır olunmalı, gaz kaçağı riskine karşı kibrit/çakmak kullanılmamalı ve ışıklar yakılmamalıdır. Bulunduğumuz yerden ayrılıyorsak çevremizdekilere bilgi vermeliyiz.” şeklinde sıraladı.

“Olası bir İstanbul depreminde çevresindeki 10 il etkilenir”
Bilimin İstanbul’da büyük bir deprem beklediğine işaret eden İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin Arslan, “Ancak bu depremin ne zaman olacağını söylemek mümkün değil. Depremin olmadığı her gün eksiklerimizi gidermek için bir fırsat. Depremi önlemek mümkün değil, ancak zararlarını en aza indirmek bizim elimizde. Bu konuda epey aşama kaydedildi. Depremin etki sahası, depremin büyüklüğü ve derinliğine göre değişmektedir. Olması beklenen depremin büyüklüğünün 7.1-7.4 e kadar olacağı belirtilmekte. Depremin İstanbul dışında 10 farklı ili etkileyeceği öngörülüyor.”  diyerek herkesin depreme her an hazırlıklı olması gerektiğini vurguladı.

“Her yıl 12 Kasım’da üniversitemiz tarafından deprem gerçeği hatırlatılıyor”

Deprem eğitimlerinin AFAD, belediyeler, üniversiteler vb. kuruluşlar tarafından verilmekte olduğunu yineleyen Doç. Dr. Arslan, Düzce Üniversitesi’nin her yıl 12 Kasım’da düzenlediği “Deprem Çalıştayı” ile katılımcıların bilgilendirildiğini ve çok değerli akademisyenlerin ve uzmanların bilgi ve birikimlerini katılımcılara aktardığını ifade etti.
17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinden sonra çok önemli çalışmalar gerçekleştirildiğinin altını çizen Arslan, “17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 depremlerinden sonra yapı denetimi zorunlu hale getirildi. 2007 yılında deprem yönetmeliğimiz değişti. Bazı bölgelerde kentsel dönüşüm hızlandırıldı. 2019 Ocak ayında deprem yönetmeliğimiz yeniden değişti ve ilave bölümlerle çok daha kapsamlı hale geldi. Bunlar çok önemli çalışmalar. Ancak yapı stoğumuzun önemli bir kısmının 1999 öncesi yapılan yapılar olduğunu unutmamak lazım. Bu yapıların depreme dayanıklı olup olmadıklarının belirlenmesi, dayanıklı olmayanların onarılıp, güçlendirilmesi, ömrünü tamamlamış olanların ise yıkılıp yeniden güncel yönetmeliklere göre yapılması gerekmektedir.” dedi.

“Deprem öldürmez, bina öldürür”
“Deprem öldürmez bina öldürür.” cümlesinin herkes tarafından benimsendiğini ve dolayısıyla önce yapılarımızın mevcut durumlarının belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, elde edilen sonuçlara göre onarım ve güçlendirme ya da yıkım kararı alınarak yapılarımızın depreme dayanıklı duruma getirilmesi gerektiğini dile getirdi. Yeni yapılacak yapılar için kapsamlı zemin etüdü gerçekleştirilmesi gerektiğini ve üst yapının da buna göre projelendirilip, inşa edilmesi gerektiğinin önemine değinen Arslan, 1999 yılındaki Kocaeli depreminde yaralanmaların %50’si, can kaybının %3’ünün ise yapısal olmayan elemanlardan kaynaklandığının ortaya çıktığını söyledi. Ayrıca konut ve işyerlerindeki risk oluşturan eşya ya da cihazların sabitlenmesinin önlem açısından oldukça önemli olduğunu sözlerine ekledi.

“İstanbul’da gerçekleşen deprem, konuyu üst sıralara almamıza neden oldu”
İstanbul’da gerçekleşen 5.7 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında gerçekleşen irili ufaklı depremlerin, konuyu yine gündemin üst sıralarına almamıza neden olduğunu ifade eden Doç. Dr. Mehmet Emin Arslan, “Bu vesileyle deprem bilincinin 7’den 70’e halkın her kesimde oluşmasını sağlamak için elimizden geleni yapmalıyız. Mühendisinden, mimarına, müteahhidinden, ustasına kadar yapıları inşa aşamasında payı olan herkesin bu bilinçte olmasının gerektiğini vurgulamak isterim.” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.
HABER:C.ÜSTÜNER