Dışişleri eski bakanı ve Düzce eski Milletvekili Yaşar Yakış, Suriye'de 1 yılı aşkın süredir devam eden kaos ortamı nedeniyle gerilen ikili ilişkileri ve Şam'ın bir askeri uçağımızı düşürmesiyle yaşanan kriz ortamını değerlendirdi.
Dışişleri Bakanlığı'nda Ortadoğu'da en uzun süre görev yapmış olan diplomat olarak bilinen Yakış, Akşam gazetesine verdiği röportajda bölgede yaşamış olduğu tecrübeleri aktardı.
'Türkiye, Esad'la ilişkileri keserek Suriye'de kurucu olma imkanını kaybetti. Şimdi o rolü İran'la Rusya oynuyor' diyen Yakış, Türkiye’nin Ortadoğu'da İran ve Mısır gibi büyük aktörlerle rekabet halinde olduğunu belirtti. Yakış, “ Onun için Suriye'den başlayarak ayağı kaydığında, günün birinde o rolü yeniden üstlenecek duruma gelmesi daha zor olacaktır.” Dedi.
Uçağımızın uluslararası hava sularında vurulması suçtur
Suriye'yle düşen jet nedeniyle yaşadığımız gerilimli günlerin ardından soruları yanıtlayan Yakış, “ Ben de sizden daha fazla bilgi sahibi değilim ama izlenimim şu: Bizim makamlarımız her şey ortaya çıktıktan sonra meseleyi açıklamayı tercih ediyor. Yüzde yüz emin olmadan ortalığa eksik bilgi sürmek istemiyorlar ki doğrusu da budur. Çünkü uçağımızın Suriye tarafından uluslararası hava sularında vurulmuş olması bir suçtur. Kafa karışıklığı normal. Çünkü uçağın enkazı denizin derinliğinde. Belki Başbakanımızın Rusya'ya yapacağı ziyaret, bu sorunun cevabına biraz daha açıklık getirecek. Anladığım kadarıyla radar kayıtları birbiriyle örtüşmüyor. Çünkü bizim radar kayıtlarımızda Türk uçağı Suriye sahasına bir an girip çıkmış görünüyor. Ondan sonrası belirsiz. Belirsizliğin giderilmesi için de Türkiye'nin önce Rusya ve sonra belki İngilizlerin Kıbrıs'taki Dikelya Üssü'ndeki kayıtları isteyip karşılaştırma yapması uygun olacaktır.” Dedi.
Köprüler atılmadan süreç yönetilmeliydi
Türkiye'nin Arap Baharı sonrası dış politikadaki yaklaşımını da değerlendiren Yakış, Suriye'yle ilgili gelişmelerin hepsinden farklı bir şekilde cereyan ettiğini dile getirdi.
Yakış, “ Suriye'deki durumun ötekilerden çok daha karmaşık olduğunu kabul etmek lazım. Orada 4 yıl görev yaptım. 80-84 arasında, 30 yıl önce yaşanan Hama Katliamı sırasında oradaydım. Dün yapılan katliamın vuku bulduğu yerde 30 yıl önce olanları gözlerimle gördüm. Katliamdan bir hafta sonra Hama sokaklarını dolaştım, insanların nasıl bir vahşete maruz kaldıklarını gördüm. Suriye'nin koşullarını, o karmaşıklığı bilmezsek dış politikamızı elimizdeki bilgilere göre uygularız. Başından beri Suriye'nin farklı olduğunu ve gelişmelerin öteki ülkeler gibi cereyan etmeyebileceğini söylüyordum ve maalesef tahminim doğru çıktı. Türkiye Suriye'de doğru olanı yaptı. Yani halkla ülkeyi yöneten diktatör arasında bir zıtlaşma olunca, doğru yanda yer aldı. Soruyu şöyle sormak lazım: Türkiye bu işi Esad'la bütün köprüleri atacak noktaya getirmeden de yapabilir miydi? Evet, bu mümkündü. Esad'ın yaptığı zulmün hesabını pek tabii ki soracaklardır. Esad, yanlış bir değerlendirme yaparak bu riski göze alamadı. Orayı bilen biri olarak, ne yapacak idiysek sessiz diplomasiyle yapıp, Esad'la köprüleri atmaksızın süreci yönetmek daha uygun olurdu diye düşünüyorum.” İfadelerini kullandı.