Ekrem Çavuş’un hazırlayıp sunduğu ve her Perşembe günü izleyici ile buluşan “Düzce’de Sağlık Olsun” programı Düzce sağlığının nabzını tutmaya devam ediyor. Programın bu haftaki konuğu,  Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr.  Tansu Sav oldu. Hipertansiyon nedir, tuz hipertansiyonda ne kadar etkilidir ve şeker hastalığının böbreklere etkisi nedir gibi konulara değinen Dr. Sav, izleyicilere hayati uyarılarda bulundu.

“ Tedavisi ilaç tedavisidir”

Normal tansiyon değerine açıklık getiren Dr. Sav şunları söyledi: “Hipertansiyon çalışmaları dünya çapında yapılan çalışmalar ve değişik çalışma gurupları oluşuyor dünyada Amerika gurubu var, Avrupa gurubu var, Kanada gurubu var, bizim de Türkiye gurubumuz oluştu. Fakat öyle ya da böyle hiçbir ek problemi olmayan bir insanın en fazla olması istenen kan basıncı 140’a 90. Tüm bu çalışma gurupları aynı şeyi söylüyor. 14’e 9 sınırdır. Ek hastalığı varsa böbrek yetmezliği, diyabeti vesaire o zaman biraz daha aşağıya çekme ihtiyacı ortaya çıkıyor. 14’e 9’dan sonrası Afrika’ya da gitseniz başka bir ülkeye de gitseniz hipertansiyonsunuz. Tedavisi de ilaç tedavisi.”

“Bilekten ölçenler yanlış ölçüyor”

Nabzın nasıl ölçülmesi gerektiği konusunda açıklamalar yapan Dr. Sav şunları belirtti: “Aslında ideal bir tansiyonu ölçmek için işin en başına gitmek lazım doğru ölçtüğü bilinen bir tansiyon aletiniz olması lazım. Ama ne kadar büyük bir damardan ölçerseniz bilekte damarlar daha incedir kola çıktıkça daha da kalınlaşır, daha sağlıklı ölçüm elde edebilirsin ama bu şu demek değil bilekten ölçenler yanlış ölçüyor.”

“Kişi kendini kötü hissetmeye başlıyor”

Hipertansiyon konusunda konuşan Dr. Sav şunları belirtti: “Mesela kişi geliyor tansiyonum düşük diyor örneğin 9’a 6 diyor. Peki bir şikayetin var mı? Hayır çok iyiyim çok sağlıklıyım diyor. Demek ki bu sizin normaliniz. Ama 9’un altına inmeye başladıkça tansiyonun başka problemleri çıkıyor. Kişi kendini kötü hissetmeye başlıyor, organların beslenmesi bozuluyor, böbreğe yeterli kan gitmiyor, kalbe yeterli kan gitmiyor bu sefer eforla kişi zorlanmaya başlıyor. Ama altta yatan bir neden olması lazım başka bir hastalığa bağlı bu kadar düşüyor olması lazım.”

“Vücudun ihtiyacı olan tuz miktarı 2-3 gram”

Tuzun hipertansiyona olan etkisini açıklayan Dr. Sav şöyle konuştu: “Tuz bu işin başrol oyuncusu. Günümüz bilgilerine dayanarak söylüyorum bunu. Belki 10 sene sonra bir çalışma olacak denilecek ki tuzun o kadar da etkisi yok ama bilinen şu ki tuzlu yerseniz tansiyon hastasıysanız. Tansiyonunuzu kontrol etmek zordur. Bununla ilgili bazı toplumlar var çok uzun yıllar yaşamışlar ek hiçbir hastalıkları yokmuş ve araştırıp bakmışlar ne farklı bunlar neden uzun yaşıyor diye. Tuzu bilmiyorlarmış tuz denen şeyden haberleri yokmuş. Dolayısıyla sağlıklı yaşamın anahtarı gibi görünüyor tuz. Biz hastalara diyoruz ki; tuz yersen tansiyonunu kontrol edemeyiz. Edilebilen hastalar var tuz bağımsız hipertansiyon hastaları var ama bu oran çok düşük. İdeali tuzsuz alışmaktır. Vücudun ihtiyacı olan tuz miktarı 2-3 gram, 5-6 grama kadar müsaade ediliyor. Bizim Türkiye’de ortalama alınan tuz miktarı bir yemekte 17 gram. Yani 3 katı tuzlu besleniyoruz.”

“Böbrek yetmezliğini biz iki guruba ayıyoruz”

Böbrek yetmezliği konusunda konuşan Dr. Sav şunlar kaydetti: “Böbrek yetmezliği tanım olarak baktığımız zaman böbreğin görevini yeterince yapamamasıdır. Görevini yerine getiremeyince ne oluyor vücuttan atılması gereken bir takım atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılması bozuluyor. Peki bozulunca ne oluyor bu maddeler vücuda zararlı maddeler vücudun tüm organlarına zehir anlamında zarar vermeye başlıyor. Böbrek yetmezliğini biz iki guruba ayıyoruz. Birincisi aniden ortaya çıkan ve tamamen temizlenebilen, tamamen düzelebilen böbrek yetmezliği. İkincisi de uzun vadede ortaya çıkan ve böbrek yetmezliği geliştikten sonra bir daha geri dönüşü olmayan böbrek yetmezlikleri. Birine akut diğerine kronik diyoruz. Akut böbrek yetmezliklerini başarıyla tedavi edebiliyoruz erken müdahaleyle.”

“Tedavi etmek mümkün”

Böbrek yetmezliğinin nasıl anlaşılacağı sorusuna Dr. Sav şöyle cevap verdi: “Birçok nedeni var böbreğin yeterince kanlanmaması çok su kaybetmek, kan kaybetmek, mide kanaması ya da kontrolsüz birtakım fazla su uzaklaştıran ilaçların kullanılması ya da kalp yetmezliği gibi böbreğe yeterince kan gitmesini engelleyen hastalıklar varsa kişinin idrar miktarı azalmaya başlıyor, vücudu şişmeye başlıyor, tansiyonu yükselmeye başlıyor, daha ileri aşamalarda bulantılar başlıyor kusmaya başlıyor tabi bu aşamaya geldikten sonra hastalar mutlaka bir hekim kontrolünde hastaneye yatışla tedavi etmek mümkün.”

“Su böbreğin çalışmasını kolaylaştırıyor”

Böbrek yetmezliğinin nasıl tedavi edileceği hakkında konuşan Dr. Sav şunları belirtti: “Aniden ortaya çıkan böbrek yetmezliğinde çok nadiren diyaliz ihtiyacı gösteriyorlar ve biz değişik ilaç tedavileri serumlar vesairelerle bunu çözebiliyoruz. Tamamen normal aşamaya getirebiliyoruz. Ama bu gurup bile bazen kısa süreli de olsa diyalize girme ihtiyacı gösterebiliyor.

Kronik böbrek dediğimiz altta yatan başka bir hastalığa bağlı böbrek yetmezliğinde yıllar yıllar içerisinde yavaş yavaş seyreder ve kişinin ömrü vefa ederse diyalize kadar götürür. Bazıları çok hızlı ilerler erken dönemde diyaliz ihtiyacı gösterir. Bazıları çok yavaş ilerler. Dolayısıyla hepsi diyalize girer mi sorusunun net bir cevabı yok.

Su böbreğin çalışmasını kolaylaştırıyor. Üreyi temizlemeye yardımcı oluyor. Şu yanlış inanışı da düzeltmek lazım mesela 5 litre su içen hastalarımız oluyor. 5 litre su içilebilir yapılabilir bir şey değildir. Vücudun dengesini bozar, vücuttaki elektrolit dediğimiz başka moleküllerin yapısını bozar oranlarını bozar. Biz hastalarımıza diyoruz ki yerine göre 2-2.5 litre su tüketin. Ondan sonrasını canın istiyorsa tüket.

Susama refleksi çok kuvvetli bir reflekstir. Vücudun ihtiyacı varsa uyarılır ve hemen su içersiniz. Ama zorla 3 litre 4 litre içme çünkü böbreği fazla çalışmaya zorlar. Fazla çalışan böbrek de çabuk yorulur. Yani siz kendi elinizle kişiyi veya kendinizi böbrek yetmezliğine götürebilirsiniz. “

“Türkiye’de 60 binin üzerinde diyaliz hastası var”

Şeker hastalığının böbreklere olan etkisinden bahseden Dr. Sav şunları ifade etti: “Böbrek hastalığına yakalanan hastalardan 3’te 1’i yani yüzde 35-40’a yakın kişi şeker hastası olduğu için böbrek yetmezliği oluyor. En azından şekerinizi normalleştirebilirseniz yüzde 35-40’lık hasta gurubu olmayacak. Türkiye’de 60 binin üzerinde diyaliz hastası var. Şeker hastalığını kontrol edebilseydik eğer tüm toplum için söylüyorum bun