Bütün böbrek rahatsızlıklarının, oruç tutmaya engel olmadığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Kürşad Öneç, oruç tutmanın bazı kişilerde hastalıkların seyrini kötüleştirebileceğinden, tüm böbrek hastalarının oruç tutmaya karar vermeden önce, takip ve tedavilerini yapmakta olan hekimler tarafından değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Oruç tutmanın hastalıklarının seyrine olası etkileri ve muhtemel riskleri açısından kişilerin bilgilendirilmesi gerektiğini söyleyen Öneç, gerekli bilgilendirmelerin yapılmasından sonra nihai kararın verilmesinin daha uygun olacağını dile getirdi.

"Bazı hastaların, diyalize daha erken başlamasına neden olabilir"
Özellikle böbrek fonksiyonlarında hafif derecede bozukluk olan hastaların oruç tutmasının riskli olabileceği üzerinde duran Öneç, "Beraberinde kullanılan ilaçlar nedeniyle (özellikle idrar söktürücü ilaçlar), vücudun uzun süre sıvısız kalması, böbrek yetmezliğinin ilerlemesine ve maalesef bazı hastalarımızın diyalize daha erken başlamasına neden olabilir. Böbrek taşı, tek böbrek veya böbrek vericisi olan kişiler için ise böbrek fonksiyonları normal olduğu sürece oruç tutmalarında çok büyük bir risk yoktur" ifadelerini kullandı.
Öneç, sahura kalkmadan oruç tutmanın, hem sıvı alımının az olmasına, hem de besin alımında yetersizliğe neden olacağından sakıncalı bir durum oluşturacağını da sözlerine ekledi.

"Yetersiz sıvı alımı taş oluşumunu tetikler"
Ramazan aylarında böbrek rahatsızlıkları ve özellikle taş hastalıklarının arttığına dikkat çeken Öneç, bu konuda insanların bilinçlendirilmesinin çok önemli olduğunu vurguladı. Yeteri kadar sıvı alınmamasının böbrek hastalıklarını arttırdığını ifade ederek, "Özellikle şeker ve kalp yetmezliği olan yaşlı hastalarda, hem böbrek yetmezliği gelişmesine, hem de var olan böbrek hastalığının ilerlemesine neden olabilir. Sıvı alımındaki yetersizlikler, aynı zamanda taş hastalığı açısından da bir risk faktörüdür. Yetersiz sıvı alımı taş oluşumunu tetikler ve enfeksiyon riskini arttırır" ifadesinde bulundu.

Oruç tutarken böbrek sağlığının korunması için gündüz alınamayan sıvının iftar-sahur arasındaki zamanda telafi edilmesi gerektiği üzerinde duran Öneç, "Uzun açlıktan sonra iftarda aşırı bir şekilde yemek tüketilmemelidir. Sıvı kaybını artıracağı için özellikle sıcak günlerde güneş altında kalmaktan veya aşırı terlemeye yol açacak durumlardan sakınılmalıdır. Hastalarımızın önemli bir kısmında hipertansiyon olduğundan dolayı tuz diyetinin bozulmamasına dikkat edilmeli ve kullanılan ilaç saatlerinin iftar ve sahura göre tekrar ayarlanması gerekmektedir” tavsiyesinde bulundu.

"Sıvı ihtiyacının; kola, gazoz gibi içeceklerle karşılanmamasını önermekteyiz"
Yaz aylarında artan sıvı kaybıyla kaybedilen minerallerin, yerine konması açısından faydalı olan maden sularına dikkat çeken Öneç, taş sorunu ve böbrek yetmezliği olan kişilerin maden sularını dikkatli tüketmesi gerektiğini ifade etti. Gazlı içeceklerin gazlı olmasını sağlayan karbonik asidin, vücutta taş oluşumu için risk faktörü olabileceğini kaydederek, "Mümkünse sıvı ihtiyacının kola, gazoz gibi içeceklerle karşılanmamasını önermekteyiz. Çay ve kahve de Ramazan ayında sıkça tüketilen içeceklerdir. Her ne kadar hem kahve, hem de çayda böbreğin idrar yapımını arttıran maddeler bulunsa da kalsiyum emilimini etkilediklerinden taş oluşumuna neden olabilmektedirler. Meyve suları eğer doğal ise tercih edilebilir" diyerek su ihtiyacının normal su içerek giderilmesinin en sağlıklısı olduğunu belirtti.

Öneç açıklamasını böbrek rahatsızlığı olan hastaların, oruç tutmadan önce hem ilaç düzenlemeleri, hem de riskleri değerlendirmeleri açısından mutlaka kendisini takip eden nefroloji veya dahiliye uzmanı ile görüşüp karar vermesi gerektiğini yineleyerek sonlandırdı.

Haber: Ö.YILMAZ