Yerel seçimlerin, o şehirde yaşayan insanların hayatlarına direkt olarak dokunduğu göz önünde bulundurulduğunda önemli bir işlevi olduğu bir gerçektir.
 
Yerel seçimleri, 15 Temmuz’dan sonra devlet içerisinde devam eden tasfiye ve yeniden inşa sürecinin önemli bir adımı olarak görmek gerekir. Buradan çıkan sonuç, devlet otoritesiyle sorun çıkarabilecek hiç kimse, değil belediye başkanı, meclis üyesi, muhtar bile yapılmayacak.
 
Hiç şüphesiz ki her seçimin kendine özgü dinamikleri vardır. Yerel seçimlerin ise pek çok farklı dinamikleri var, en önemli dinamiklerden biriside gösterilecek olan aday ve adayın seçim sonuçlarına etkisi.
 
Bu etki büyük şehirlerde yüzde 30-40 oranında iken Düzce gibi küçük ölçekli şehirlerde yüzde 60-70'lere kadar çıkabilmektedir. Bu nedenle bir şehirde aday göstermeden önce o şehrin siyasi ve sosyal haritasının çok dikkatli bir şekilde ele alınması gerekmektedir.
 
Seçmenin önemli bir bölümü genel seçimlerde partiye ideolojik nedenlerle oy verirken yerel seçimlerde adayın profili, şahsiyeti, tecrübesi ve birikimi büyük önem arz etmektedir.  2014 yerel seçimlerine baktığımızda çok küçük farklarla kazanılan veya kaybedilen belediyeler olduğunu biliyoruz.
 
İçine girdiğimiz yerel yönetim seçim sürecinin de kendine özgün durumları var. En önemlisi ülkenin içinden geçtiği zor dönem, ekonomimize yönelik uluslararası müdahaleler ve kriz iklimi.
 
Hiç şüphesiz ki bu durumu kendi lehlerine çevirmek için siyasal malzeme yapma gayretinde olan muhalefetin seçim stratejisi ayrı bir önem arz ediyor. Tüm bunlar yeni, halka daha çok dokunan, bir yerel yönetim anlayışını zorunlu hale getirirken Rantçı ve Neo-liberal belediyecilik anlayışının terk edilmesini zorunlu kılıyor.
 
AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda konuşan Başkan Erdoğan, 2019 yerel seçimleri için "Belediyediyeciliğin adını gönül belediyeciliği seferberliği olarak koyuyorum" dedi.
 
Ve devam etti; “24 Haziran'ı doğru analiz edemezsek gereğini yapamazsak geçmişimizle çelişmiş oluruz. Millete yanlış yapan kimsenin AK Parti'de yeri olamaz. AK Parti kazanınca Afrika'dan Balkanlara eller semaya kalkıyor, sevinç gözyaşları yanaklardan süzülüyor.
 
Bana gelen raporlara bakınca bazı eleştiriler var ki çok çok önemli. Vatandaşlar özellikle tevazu arıyor. ‘Benim dükkânıma gelip bir çay içmedikten sonra ben belediye başkanını ne yapayım’ diyor. Değerli arkadaşlar, bizi yükselten tevazumuz olmuştur. Biz tevazumuzu kaybettiysek, puan kaybımızda açık ve net olmuştur. En güçlü olduğumuz yerlerde puan kaybettiysek bunu kendimize soracağız.”
 
Aynı şekilde Ak Partinin Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki de “Seçimlerde yüzde 49’a kadar gelmiş bir partiyiz, yüzde 6 nereye gitti? Ders almazsak öbür seçimlerde perişan oluruz” açıklamasını yapmıştı.
 
Bu sözler, AK Parti’nin işi şansa bırakmamaya kararlı olduğunun kanıtı. Beş kez üst üste Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapan Özhaseki, “Parti dışında da birçok değerli insanı partimize davet ederek, belediye başkanımız olması için teklif götürürüz. Bunda hiçbir mahsur yok. Koltuk çantada keklik diye düşünen, öyle diyen yanılır” dedi.
 
 
Bu açıklamalar şunu açık bir şekilde göstermektedir ki; AK Parti bu seçimde farklı bir strateji izleyecek ve toplumun nabzını en doğru bir şekilde tutmaya çalışacaktır. Tabi ki bu denli hassas bir incelemeyi kendi siyasi ikballeri için çokta olumlu karşılamayan yerel siyasi aktörler genel seçimlerde olduğu gibi kamuoyunun nabzını genel merkeze yansıtma konusunda farklı girişimlerde bulunabilirler.
 
Belediye Başkanı olmak isteyen adaylar yavaş yavaş partilere başvurularını yapmaya başladılar. AK Parti hangi kriterlere göre adaylarını belirleyecek? Ehliyet, Liyakat ve Misyon sahibi adayları mı tercih edecek? yoksa yerel dinamiklerin ve siyasi aktörlerin rant ve kişisel ikbal hedeflerini önceleyen adaylarımı?
 
Yerel yönetimler konusunda ciddi bir belediyecilik mirasına sahip olan AK Parti, belediyecilikte yeni bir açılım yapmak mecburiyetinde. Özellikle Düzce’nin çevre İllerle kıyaslandığında gerek belediyecilik, sosyal ve gençlik hizmetleri anlamında gerekse genel hizmetler konusunda çok çok geride kaldığını söylemek için civar İllere kısa süreli bir ziyaret yapmak yeterli olacaktır. Ak Partiye ve Başkan Erdoğan’a her seçimde en büyük desteği veren Düzce halkı hiç şüphesiz ki çok daha iyi hizmetlere layık.
 
Fakat bu durum bugüne kadar hiç bu yönde ilerlemedi. Bununda sebebi şüphesiz ki Düzce siyasetinin merkezinde ki aktörlerin siyaseti halka hizmet aracı olarak görmelerinden ziyade daha çok kendi siyasi ikballeri doğrultusunda yapmalarından kaynaklanmaktadır.
 
Düzce’yi yeniden inşa edecek olan Başkan, bir iddia sahibi olmalı hiç şüphesiz.
 
Nasıl bir iddia bu?
 
Düzce’yi Marka şehir yapma iddiası. İki metropol arasında sıkışıp kalan doğal harikalarla dolu bu güzel şehri dünyaya ve turizme açmak gibi bir iddia, çarpık şehirleşmeye son vermek gibi bir iddia, şehrin yaşam kalitesini sanatla, müzikle, estetikle, kültürle yükseltmek, sağlıklı yaşam alanları meydana getirmek gibi bir iddia.
 
Yeni Başkanın böyle bir iddiası böyle bir misyonu ve vizyonu yoksa gelecek nesillere çokta iyi bir Düzce bırakamayacağız gibi gözüküyor.
 
Bunun için AK Partinin yerel aktörlerine düşen koltuk kavgasını ve siyasi ikbal endişesini bir kenara bırakarak vizyon, birikim, görgü, yani liyakat ve ehliyet sahibi olan doğru adayı bulmasıdır.
 
Peki, bu özelliğe sahip biri bulunamaz mı?
 
Tabi ki bulunur ama siz şehri yönetecek kişiyi Karadenizli, Doğulu, Çerkes, Abaza, Ordulu, Arnavut diyerek hemşeri odaklı bir sınıflama yaparak birisini arıyorsanız yada yerel siyasi aktörler olarak “benim adamım olsun” diyorsanız doğru adayı tespit etme imkanınız maalesef ortadan kalkıyor.
 
Bu sebeple Düzce de AK Parti yöneticilerinin tüm tepkilere rağmen de olsa illaki ben Belediye Başkanı olmalıyım ya da benim adamım belediye başkanı olmalı anlayışından vazgeçerek, Sayın Özhaseki’nin dediği gibi “Parti dışında da birçok değerli insanı partimize davet ederek, belediye başkanımız olması için teklif götürürüz” anlayışı ile doğru kişileri bulup Düzce’mizi hak ettiği yere taşıyacak adayı göstermelidir.
 
Ümit ediyorum ki; Düzce’mize yeni yeteneklerin kazandırıldığını, siyasete, yerel yönetimlere liyakat sahibi, ahlaklı ve vizyoner insanların kazandırıldığını görürüz.
 
Aksi takdirde AK Parti’yi Düzcede zor bir seçim bekliyor.
 
Yüksek Devlet görevleri kâr değil, feragat ve şeref içindir.”