Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş, Öncü TV'de yayınlanan Manşet programında adım adım yaklaşılan Anayasa Değişikliği Referandumu ve kendisine yönelik son dönemde yapılan eleştiriler konusunda detaylı açıklamalarda bulundu.

İlk olarak, Suriye'nin İdlib ilinde rejim güçlerinin düzenlediği ve çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği kimyasal silah saldırı sonrasında Düzce Belediyesi'nin aynı bölgede kurduğu çadırkentin durumu hakkında bilgi veren Başkan Keleş, şöyle konuştu:

"Müthiş bir suç ve bu suçun karşılığı verilmeli"

"Bizim kampımız da zayiat yok ama yakın bir bölgede gerçekleşti bu katliam ve öncelikle bunu nefretle kınıyorum. Dünyanın gözleri önünde rejim güçleri tarafından yapıldığı söylenen belki arkasında başka büyük güçlerin de olduğu muhtemeldir en azından silahı satanlar onlar olduğu kesin. Sivillerin ve çocukların üzerinde yapılan bu katliamı nefretle kınıyoruz. Derede eskiden bile elektrikle balık tutarlardı canlıların tamamı ölürdü, insanlar buna bile nefret duyarlardı. Bir bölgeye kimyasal silah atıyorsunuz. Çocuklar nefeslerini çekip ölüyor. Müthiş bir suç ve bu suçun karşılığı verilmeli. Allah zaten bunun cezasını verecektir. Biz de bu duruma sessiz kalmamalıyız."

"Bombayı atanlar da "Allahu Ekber" diyor, bombayla ölen de "Allahu Ekber" diyor"

"Terörün dili-dini yoktur." diyen Keleş, "Bunlara toptan bir çare bulmalıyız. Suriyeli rejim güçlerinin ortaya koyduğu bu katliama, hep birlikte bir çare bulmalıyız. BM ne iş yapar? Niye bunu kınamıyorlar, niye bir çare düşünmüyorlar? Bombayı atanlar da "Allahu Ekber" diyor, bombayla ölen de "Allahu Ekber" diyor. Bu aslında bir zulümdür. Müslüman dünyanın bu konuya yönelik bir takım çalışmalar yürütmesi gerekir." diye konuştu.

"Artık eyvallahımız yok, Amerika'ya el-pençe durmuyoruz"

Olaya aslında global olarak bakılması gerektiğini söyleyen Keleş, şu şekilde konuştu: "Bunun aslında Hristiyan dünyası ve Yahudi dünyası ile İslam dünyası arasındaki bir mücadele olduğunu çok net görebiliriz. Batı bu güne kadar bize hep maskeyle gelmiştir. Dost maskesi... Biz de karşılığında inanmışız bunlara. Artık maskelerini indirmek zorunda kaldılar. Mücadelenin tarafları gece ile gündüz gibi belli oldu. Bizim memleketimizin dostu yok ve bundan sonraki süreç içerisinde mücadele daha da çetinleşecek. Biz kendi göbeğimizi kendimiz kesme yetisine sahibiz. Artık eyvallahımız yok. Özellikle Amerika'ya el-pençe durmuyoruz." 

Başkan'dan Düzce için referandum tahmini: Yüzde 80'in üzerinde "Evet" çıkacak

Anayasa Değişikliği maddelerine yönelik vatandaşlar tarafından en fazla hangi yönde sorular yöneltiğine yönelik soru üzerine Keleş, şunları söyledi: "Aşağı-yukarı 1 aydan beri sokaklardayız. Vatandaşlarımızın her kesimiyle görüştük. Çok net ve kesim bir sonuç söylemek gerekirse ben Düzce'de referandum sonucunun yüzde 80'in üzerinde "Evet" çıkacağına inanıyorum. Çünkü bir Düzce'de yüzde 76'ları gördük. Şimdi üzerine gelecek başka partiler ve destekler de var. Muhtemeldir ki yüzde 80'lerin üzerine çıkacak. Bu kesin ve net inancımdır. Çok da yanıldığım söylenemez bugüne kadar ki bütün seçimlerin sonuçlarını aşağı-yukarı bilmiş bir kişiyimdir. Düzce, Türkiye'de ilk 5'in içerisine girecek. Türkiye genelinde de benim tahminim yüzde 60'ın üzerinde "Evet" gerçekleşir.

"Türkiye'de ilk kez sivil anayasa şimdi yapılıyor"

"Biz evet tarafıyız ve iki tane parametresi var." diyen Keleş, şu ifadeleri kullandı: "Yeni bir sistem getiriyoruz. Adı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi... Bir bu. İki, darbe anayasasını tümden olmasa da ortadan kaldırıyoruz. Türkiye'de yapılmış bir sivil anayasayı ikame ediyoruz. Yani 1982'de yapılan darbe anayasası gidecek. Türkiye'de ilk kez sivil anayasa şimdi yapılıyor. Güçlü cumurbaşkanlığı bizde 1982 Anayasası ile birlikte gelmiştir. Yani güçlü bir parlamenter demokratik sistem, hükümet ve başbakan güçlü, yetkileri var ama onun üzerinde bir başkan yetkisiyle çalışan cumhurbaşkanlığı getirilmiştir. Şimdi alt tarafta güçlü, üst tarafta güçlü. "Bürokratları Cumhurbaşkanı atayacakmış" deniyor. Peki şimdi kim atıyor? Düzce'de herhangi bir il müdürünü görevden alın, yerine birini atamaya çalışın 3'lü kararname ile olur. 3'lü kararname nedir; önce İçişleri Bakanlığı üzerine Başbakan üzerine Cumhurbaşkanı imza atacak. Aslında bu sistemin değişmesi 1982 Anayasası'nda bu yetki karmaşasından ortaya çıkmıştır. O günden sonra Cumhurbaşkanı ve Başbakan arasından o günden önce de kavgalar vardır ama o günden sonra kavga su yüzüne çıkmıştır."

"Ülkeyi yönettiği koltuğunda niye partizanlık yapsın?"

Siyasi partilerin öneminden bahsederek konuşmasını sürdüren Başkan Keleş, yeni sistemde Cumhurbaşkanı'nın partizanlık yapabileceği yönündeki eleştilere şöyle yanıt verdi: "Şimdi Tayyip Erdoğan eğer bir partisi olmasaydı, AK Parti'yi kurmasaydı, kendi başına bir mücadele başlatsaydı bu yapılan işleri yapabilir miydi? Yapamazdı. Mehmet Keleş'in bir partisi olmasaydı, seçime girip belediye başkanı olabilir miydi? Olamazdı. Demek ki siyasi parti lazım. Bir liderin devamlılığı için de lazım. Bir siyasi partiyle ilişkin olacak ki yeniden aday olsun, seçilsin. Parlamentoda siyasi partiler var. AK Parti var, MHP var, CHP var... Bunlar durup dururken gelmediler ki? Siyasi partileri gönderdi. Particilik yapılacak yer Genel Başkanlığı koltuğudur. Ülkeyi yönettiği koltuğunda niye partizanlık yapsın? Ne yapacak yani devletin imkanlarını kendi partisine mi aktaracak? Böyle bir şey olabilir mi?"

"Zekeriya Tozan, benim anlattığım şeyleri anlayamaz"

Muhtarlarla yaptığı toplantıda referandumu ölüm kalım meselesi olarak değerlendirerek ‘hayır’ oyu verecekleri PKK ve FETÖ ile bir safta olmakla itham etmesine CHP İl Başkanı Zekeriya Tozan’dan gelen “Türk milleti adına bir ölüm kalım meselesi yoktur. Referandum ancak Keleş ve Keleş gibiler için ölüm kalım meselesi olabilir.” açıklamasının hatırlatılması üzerine ise Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş şunları söyledi: "Çok güzel söylemiş, Zekeriya Bey'in ağzına sağlık. Zekeriya Bey'in meselesi olamaz zaten asla bu anayasa. Bu bizim meselemiz. Onu asla ilgilendirmez bu konu. 15 Temmuz'da darbe yapmak isteyenler, darbeyi becerebilselerdi Sayın Zekeriya Tozan'ı ayıracaklar mıydı zannediyor acaba? Mücadelenin hangi mücadele olduğunu Zekeriya Tozan anlamaz, onu çok net biliyorum. Onu çok iyi tanırım çünkü. Onun kafa yapısını da çok iyi bilirim. O benim anlattığım şeyleri anlayamaz. Dolayısıyla kendisinin ne söylediği de benim için çok önemli değil."

"Ayıp ayıp"

"Bu kadar olayı basitleştirmek, dejenere etmek, bozmak, ucuzlatmak hiç kimsenin işine yaramaz." diyerek Tozan'ı hedef alan söylemlerine devam eden Başkan Keleş, şöyle devam etti: "Beni bir gazete arıyor ismi lazım değil, "Efendim CHP İl Başkanı'ndan aldığımız bilgiye göre sizin ilkokul arkadaşınız bilmem nerede çalışıyormuş." diyor. Onun da köylüsü. Ya arkadaş bu kadar ucuzlaştırma bu işi. Ayıp ayıp. Her şey gelir, geçer; siyaset biter gene biz yüz yüze bakmak zorunda kalırız."

"FETÖ'cülerin önünde sen 9 takla atarken ben mücadele ediyordum"

Tozan'ın "Keleş FETÖ için saf tespiti yapacaksa mazisini süzgeçten geçirmeli ve FETÖ’cülerle aynı safta yan-yana, boy-boy fotoğraflarının açıklamasını yapmalıdır. Makam aracının eski ‘FG’ plakası ise hala muammadır." sözleri için ise Keleş, "Biz bir araba aldık, arabaya da Ankara plakası aldık. O günlerde de Ankara'da sırada FG plakası varmış. Bu araştırılabilir. Bakılsın, aldığımız tarih belli. Olabilir. Ne olacakmış FG olunca? Geldik, baktık FG; biz de dedik "Bunu değiştirelim, Düzce Belediyesi'nin plakası olsun DB" dedik. Bir gün bile durmadı üzerinde, aynı gün değişti plaka DB oldu. Nesi muammaymış şimdi bunun? FETÖ'cülerin önünde sen 9 takla atarken ben onlarla mücadele ediyordum." dedi.

"Genel Merkez benim yanlış yapmayacağımı bilir" 

Dışarıdan kendisine Düzce'nin olumsuz olaylarla anıldığının söylendiğini belirten Keleş, şu ifadelerle konuşmasına devam etti: "İçimizdeki bazı işleri gereksiz ve lüzumsuz yerlere gönderirsen, utanmıyor musun sen memleketimizin bir meselesini dışarıya taşırıyorsun, bir de malum medyada yayınlattırıyorsun bundan da zevk mi alıyorsun? Bundan zarar göreceğimi düşünüyorsan, görmem. Çiğ yemedim, karnım ağrımaz. Benimle ilgili bir şey olduğunda Genel Merkez'e ben durumu izah ederim ve benim Genel Merkezim bana inanır. Niye? Çünkü bana güvenir. Benim yanlış yapmayacağımı bilir."