Saadet Partisi İl Başkanı Birkan Mertol ve yönetim kurulu üyeleri, parti binasında bir araya gelerek ülke ve Düzce gündemine ilişkin haftalık olağan değerlendirme toplantısını yaptı.

Açıklamalarına Zeytin Dalı Karekatı kapsamında Afrin’de yaşanan sıcak çatışmada verdiğimiz 8 şehide rahmet ve yaralılara acil şifa dileyerek başlayan Mertol şu ifadelerde bulundu:

“Maalesef ki bu Cuma gününde acımız büyük. Dün itibariyle Afrin’de 8 şehidimiz, 13 yaralımız var. Ülkemizin, vatanımızın, milletimizin başı sağ olsun. 8 ilde bugün ocaklara ateş düştü. Orada mücadele eden askerlerimize, polisimize, özel harekat mensuplarımıza Allah yardımcı olsun. Sağ sağlım görevlerini yapıp oradan geri dönerler inşallah.”

“28 Şubat’ta milletin emeği çalındı”
Milli Görüş Lideri Necmettin Erbakan’ı vefatının 7.yılında rahmetle anan Mertol, Cumhuriyet tarihinin darbelerle dolu olduğunu belirterek 28 Şubat post modern darbesine ilişkin şunları kaydetti:

“60 ihtilali, 71 muhtırası, 80 darbesi, 28 Şubat postmodern darbesi ve son olarak 15 Temmuz hain kalkışmasıdır. Demokratik hayatımız neredeyse her 10 yılda bir darbelerle kesintiye uğratılmıştır. Ama tüm bu darbelerin içinde en sinsi ve en kirli olanlarından birisi 28 Şubat darbesidir. Çünkü 28 Şubat darbesi ile sadece demokrasi değil bu milletin, bu ülkenin geleceği çalınmıştır. Çalışanın emeği, fakir fukaranın ekmeği çalınmıştır. Topyekûn bir milletin umudu, gelecek hayalleri çalınmıştır. Çünkü ne irtica, ne şu, ne bu 28 Şubat’ın iki sebebi vardır. Biri, rantiyecilere giden hortumun kesilerek, milletin hakkının millete aktarılması. Diğeri ise D-8’lerin kurulmasıdır. Birincisi içerideki işbirlikçi rantiyeyi, diğeri de dışarıdaki emperyalistleri rahatsız etmiştir”  



“28 Şubatla hesaplaşmak şeker fabrikalarını satmakla olmaz”
28 Şubat darbesinin siyasi sonuçlarından çok, ekonomik sonuçlarının ağır olduğunu hatırlatan Mertol şu ifadelerde bulundu:

“Ekonomik sonuçları en az siyasi sonuçları kadar ağır ve ahlaksızdır. Örnek olsun diye sadece bir rakam vermek istiyorum, 28 Şubat irtica yaygarasının altında, 22’si özel 4’ü devlet bankası olmak üzere tam 26 tane bankanın içi boşaltılmıştır. Sadece bu soygunun millete maliyeti 50 milyar doların üzerindedir. Ne demek 50 milyar dolar! Daha iyi anlaşılsın diye bir kıyas yapmak istiyorum. SEKA'ları sattık. Tekel'i Telekom'u, Tüpraş’ı, Petkim’i sattık. 119 anonim şirketi ve 216 işletmeyi sattık. Onlarca limanı, tersaneyi sattık. Şimdi elde kalan son fabrikaları, 14 Şeker fabrikasını da satılığa çıkardılar. Peki, tümünden elde edilen ve edilecek gelir ne kadar? 50 milyar dolar etmiyor.

28 Şubat’la hesaplaşmak ABD ile ortak mekanizma kurmakla değil. D-8’lere sahip çıkmakla olur. 28 Şubat’la hesaplaşmak şeker fabrikalarını haraç mezat satmakla değil, 14 şeker fabrikası daha yapmakla olur. Atanamayan öğretmeni atamakla olur. Emekliyi, asgari ücretliyi, taşeron işçiyi açlığa mahkûm etmekle değil milletin hakkını millete vermekle olur.”

“İstikrarlı bir gerileme var”
Türkiye’nin dünya ülkeleri arasındaki adalet sıralamasında istikrarı koruyamadığına dikkat çeken Mertol şöyle konuştu:

“Adalet gibi böylesine önemli bir konuda tablo ne? ‘Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne göre; Türkiye 2014'te 113 ülke arasında 59’uncu sırada iken 2015'te 80’inci sıraya, 2016'da 99'uncu sıraya, 2017 yılında ise 101’inci sıraya gerilemiş. Hani iktidar hep ‘istikrar, istikrar’ diyor ya. Gerçekten bu konuda tam bir istikrar var. Türkiye istikrarlı bir şekilde geriliyor”
“İlkeler ittifakına önem veriyoruz”

Son olarak yaklaşan seçimler öncesi herkesin bloklaşma konusunda bir zihin aritmetiği yaptığını kaydeden Mertol, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Biz aslında açıkça söylüyoruz. Siyasette ittifaklar ilkeler üzerinde yapılmalıdır. Projeler, stratejiler üzerinde yapılmalıdır. İktidara geldiğimizde biz problemleri nasıl çözeriz bunu üzerinde ittifak yapmalıyız. Dış politika, ekonomi, tarım, sanayi, hayvancılık, eğitim ve hukuk problemlerinin nasıl çözüleceği konusunda anlaşması gerekiyor. Ancak bu bir platform üzerinde partilerin fikirlerini ve düşüncelerini ifade edebilirler. Sadece ifade etmekle kalmaz karşı fikirleri de dinler. Bundan dolayı biz ayrıştırmadan, kutuplaşmadan yana değiliz. ‘Cumhur İttifakı’nın hangi temeller üzerine yapıldığını da bilmiyoruz. Gördüğümüz tablo o ki sadece önümüzdeki seçimlerde başarı elde edebilirler.

Peki, başarı elde edildikten sonra ne yapılacak. Bugünkü ekonomik sistemin aynı ile yola devam edilecek ise felakete gidiyoruz. Seçimin daha ne zaman yapılacağı belli olamazken, ülkeyi ikiye bölmenin bir anlamı yok. Birbirimizi dinleyelim. Birbirimize meydan okumayalım. Önümüzdeki seçimler kutuplaşmayı artırabilir. Başkanlık sistemi bu hali ile kutuplaşmayı yönlendiriyorlar. Bizim yaklaşımımız hala aynı. Başta ne söylediysek bugün aynı şeyi söylüyoruz. Türkiye şuan iktidarın yanlış politikaları yüzünden bu seviyeye geldi.  Hükümetin bu konuda düşündürmesini istiyoruz. Aksi takdirde bu problemler çözülmez. Biz ittifakta ilkelerimizi belirteceğiz. İlkelerimizin başında hukukun üstünlüğü geliyor. Kuvvetler ayrılığı geliyor. Siz kuvvetler ayrılığını sağlayamazsanız. Bu diktaya yönelir.”

Haber: Ö. YILMAZ