Düzce eski Belediye Başkanı Mehmet Keleş, uzun bir aradan sonra Öncü TV’nin gündeme yön veren programı ‘Kitabın Ortasından’a konuk oldu ve hakkında merak edilen tüm konulara açıklık getirdi. Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal’ın sunumuyla ekrana gelen program binlerce vatandaşı ekrana kilitledi. Günler öncesinden tanıtımı yapılan program hem internet üzerinde hem de Öncü TV’nin sosyal medya hesaplarında izlenme rekorları kırdı. Her yaptığı, her konuştuğu olay olan Keleş, Ünsal’ın yönelttiği tüm sorulara kendine has üslubuyla yanıt verdi. Söylemek istediğini dile getirmekten çekinmeyen Keleş, aldığı tepkilere rağmen bir kez daha dobralığını konuşturdu. İşte Ünsal’ın sorduğu sorular ve eski Başkan Keleş’in yanıtları…

S.Ü: Düzce Belediye Başkanlığı görevinizin bitmesine 1.5 yıl kala neden istifa ettiniz?   
- Sayın cumhurbaşkanımız istifa etmem gerektiğini söyledi ve ben de ikiletmeden istifa ettim. Bir beyaz kâğıt getirmelerini söyledim ve istifa ettim. Bazı belediyeler ikiledi. Reisimiz dışında başka biri istese istifa etmezdim. Nasıl beni Tayyip bey aday gösterdiyse istifa ettirme yetkisi de kendisindedir. Sebeplerine gelirsek; istifa ettiğim için yolsuzluk dedikoduları var ama Düzce Belediyesi’ne her yıl sayıştay müfettişleri, mülkiye müfettişleri gelir. Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri gelir. Bunlar yetmez üç ayda meclis denetimi olur. Bütün bu denetimlerden hiçbirisinde herhangi bir yolsuzluk kimsenin gözüne çarpmamış ve hiçbir olayımız mahkemeye intikal etmemiştir.

S.Ü: Damadınız FETÖ soruşturmasından gözaltına alındı. Sebebini açıklar mısınız?
- Damadım açıkçası koyu ülkücüdür. Darbe gecesinde asker-polis birbirine girdiğinde gaza gelip polise hakarette bulunmuş. Damadı polise hakaretten içeri alıyorlar ama olay darbe gecesi olduğu için konu FETÖ algılanmasına sebep olmuştur. Damat 9 ay sonra ilk mahkemeye çıkabildi. İlk çıktığı mahkemede de beraat etti yani olay FETÖdeğil hakarettir. Zaten şu anda tazminat hakkı elde etti ya da etmek üzere zaten damadım ve babasının uzun süreden beri FETÖ ile mahkemelikler darbe olmadan öncesinden bahsediyorum.

S.Ü: Pensilvanya’ya gittiğiniz konuşuluyor. Bunlar hakkında ne söyleyeceksiniz?
- Öyle bir durum yok. Sadece Amerika’ya giderken vize konusunda bir sorun yaşadım. Benimle beraber 20 belediye başkanı cumartesi günü gidecektik fakat vize sorunundan dolayı ben onlardan 3 gün sonra gidebildim. Tek sorunumuz buydu. Ama bizim dedikodu basını hemen bir şeyle üretiyor. Gerçek sebebe gelecek olursak bizim iktidar partisinin başında bizim çocuğumuz dediğimiz birisi var. Hikmet Keskin “Nası biriydi?” derseniz ayıp olmasın kendisi de alınmasın; gece kabak yuvarlanır da sesini duyarsınız tıngır tıngır, kendini görmezsiniz ya… Herkesin önünden kabak gibi yuvarlanan kendini il başkanı olduktan sonra acayip bir formata sokan bir adam. Üç milletvekili özellikle Faruk bey (Faruk Özlü) milletvekili olduktan sonra dosttuk düşmak olduk. Üç milletvekili bir taraf, bizde bu tarafta; vali, ben ve İl Genel Sekreteri Muharrem Tozan… İl başkanı da o taraftan oldu. Bu saatten sonra ne yaptıysak suç oldu. Kim nezdinde; bizim milletvekilleri ve il başkanı nezdinde… Katı atık deposu ve enerji üretimi için yurtdışıyla görüştük ve bizi Avusturya’da tesislerini incelemeye davet ettiler. Bütün masrafları karşıladılar. Biz yoldayken Faruk Özlü mesaj attı. “Pamukova’da tesis var neden yurtdışına gidip masraf ediyorsun?” dedi. Ben de kendisine farklı bir tesis için olduğunu söyledim. O tarım artıklarının işlendiği bir tesis bu başka bir tesis.
S.Ü: Kendisiyle mesajla mı anlaşıyorsunuz?
- Kendisinin öyle bir huyu var. Aramaya yüreği yetmediği için mesaj yazar genelde.

S.Ü: Sizinle uğraşıldığını mı düşünüyorsunuz?
- Sayın Kılıçdaroğlu’nun önüne gübre döküldü onu bile bana mal ettiler. Kim yapıyor bunu işte bu beyinler. Ne oldu sonra adam hapiste dedi ki ‘Ben çıkan haberlerden gaza geldim, döktüm. Bu işi yaptım çok pişmanım.” Sayın Kılıçdaroğlu’ndan özür diledi. Benle ne alakası var kardeşim ben neden döktüreyim.

S.Ü: Düzce’de belediye başkanı iken ulaşıma ne gibi katkılarınız oldu?
- Ulaşım alanında yaptıklarımız; Kalıcı Konutlar Bağlantı Yolu, Rasim Bedir Bulvarı, Hamit Şerifoğlu Kavşağı, Ela Bahriyeli Bulvarı,  Otoban Bağlantı Yolu, Çevre Ve Bağlantı Yolları,  Ruhi Kurnaz Bulvarı, Otogar, Üniversite Bağlantı Yolu, Çoban Alt Geçidi ve birçok tesis kurduk.

S.Ü: Keleş istifa etmeseydi neler yapacaktı?  
- Öncelikle Asar Deresi ve İstanbul projelerimiz beraber devam ediyordu. Devlet Su İşleri ile çalışıyorduk. 20 milyonluk bir projeydi. 15 milyon Devlet Su İşleri yapıyordu ve Asar Deresi çok farklı bir şekle dönüşecekti. Ama ne yazık ki proje iptal edildi. Melensu Parkı’nın 2. projesi vardı. İlk proje daha küçük oldu. Kalıcı konutlar yoluna yeni bir itfaiye merkezi yapıyorduk. Çok önemli bir Kervan Alt Geçidi projemiz vardı. Eski Sanayi Sitesi Kentsel Dönüşüm projemiz vardı. Ama bu projelerde tozlu raflarda kalan projelerden oldu. Eski otogar yerine kent müzesi kurulacaktı. Bilim merkezi projemiz vardı o da yarım kaldı. Güneşe enerjisi üretim tesisi projemiz vardı. Katı atıktan gaz üretim tesisi vardı o da yarım kaldı.

S.Ü: Peki bu hurda meselesi nedir
- Devlet bir kurum kurmuş ve demiş ki ‘Kamu kurumlarında biriken hurdaları Makina ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun altında kurduğu Hurdasan’a satacaksın.’ Bizim hurdalar birikti, satacağız. Soruyoruz Hurdasan’a piyasada 3 lira Hurdasan 0,50 kuruş veriyor. Dedim ki şunu bir delelim. Bir ihale yaptık. Hurdasan’ın haberi olmuş ihaleyi iptal ettirmiş. Demiş ki “Bize vereceksiniz” sonra olay yargıya gitti nitekim belediyede kayıtlar olduğu için hiçbir şey çıkmadı

S.Ü: Düzce Belediyesi’nin şuan 450 milyon TL borcu olduğu açıklandı. Sizin bıraktığınız borç ne kadar?
- Kardeşim ben Ruhi Kurnaz’dan aldığımda 70 kusur milyon lira borç vardı. Ben İsmail Bayram’a devrederken 120-130 milyon civarındaydı ve piyasa borçlarını sıfırlamıştım. İsmail beyden geriye 190 milyon olarak aldım. 235-240 milyon civarında Dursun beye (Dursun Ay) teslim ettim. Şimdi 450 milyon liralardan bahsediyor, bilmiyorum nasıl oldu.

S.Ü: Düzce Belediyesi’ne hısım, akrabaları doldurdu iddialarına ne diyorsunuz?
- Aynı iddialar ben başkan iken de vardı, genel merkeze şikayet etmişler. Genel merkez benden çalışanlar listesi istedi. İncelediler bir tane Keleş var çöp işlerinde, o da benden çok çok önce girmiş. Yok bütün müdürleri akrabasıymış, incelendi bir şey çıkmadı.

S.Ü: Rabia heykeli hakkında ne diyeceksiniz?
Rabia bir sembol anlamına gelmiştir. “Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet.” Bunun gibi simgeleşmiş bir şeyin heykelini dikmenin nesi yanlış?

S.Ü: Tramvay hakkında ne düşünüyorsunuz… Bugün kaldırılıyor hiç vicdanınız sızlamıyor mu?
- İstanbul Caddesi projesi bir yayalaştırma projesidir. Hedef tramvayla insan taşımak değil bir yayalaştırma projesi. Rayların üzerinde poz verdiler sanki kendileri yapıyormuş Mehmet Keleş’in projesi değilmiş gibi. Şimdi kaldırılıyor. 1. etabı daha uzun düşünüyordum; eski cezaevinin oradan Melensu Parkı’na kadar gidecekti ama yarım kaldı. Madem bu proje beğenilmedi neden kaldırılmadı? Ben yarım bırakmıştım parası da ödenmemişti. Para da 1.5 milyon falan da değildir. 600-650 bin lira falandır. O projeyi o paraya da kimse mal edemez.

S.Ü: Peki Saat Kulesi’nin maliyeti nedir?
- Herkese açık bir ihale yapılmış. İhalenin önce şartlarını hazırlama komisyonu kurulmuş. Bu şartları teknik heyet hazırlamış. Bu şartnameye göre ihale yapılmış ve ihalenin kazananı olmuş. Sonuçlanan ihale teknik ekip heyeti tarafından kontrol edilmiş.  Saat Kulesi’ni tartışmak için yasal süreci yok saymak lazım. Saat Kulesi pahalı mıydı sorusuna gelirsek hayır pahalı değildi. Pahalı olmadığını şuradan anlıyoruz. Küçük Saat Kulesi’nin saat kısmının fotoğrafını çekip burayı 60 milyon liraya yaptılar demek art niyetli hareket etmek anlamına gelir. Yani dere kenarındaki sökümü yapılan Saat Kulesi ile birlikte ondan üç kat daha büyük saat kulesi ikisi birlikte KDV dahil 550-600 bin civarında maliyeti oldu ihale bedeli de 400 bin lira civarındaydı. Hiçbir zaman aklımızdan “Düzce Belediyesi’ne kazık atalım 50 bin liralık maliyeti olan bir şeyi 70 bin liraya yaptıralım” gibi bir şey hiçbir zaman düşünmedik. Ben hiçbir zaman “Faruk Özlü kaybetsin, AK Parti kaybetsin” diye uğraşmadım. Başka bir partiyi de desteklemedim. Niye peki seçim meydanlarında ben yoktum?  Hangi seçim programına Mehmet Keleş davet edilmiş? Ben seçim programlarına çağırılmadım. Çağırılsaydım tabii ki de giderdim. Bu düşmanlığı ya da bu kavgayı ben başlatmadım. Faruk Özlü benim için “meczup” dedi.  Sadece yanlış bildiği bir şeyi düzelttiğim için. Size meczup diyen bir adamın yanına gidip de “Ben senin seçim kampanyanda bulunayım” der misin? Demezsiniz. Ben de demedim. Başka partinin kazanmasını istedin diyorlar hangi partinin seçim programında beni gördüler?  Hangi parti için oy istedim. Sadece birisine belediye ile ilgili bilgi verdim. Faruk Özlü, “Adam bizim kaybetmemizi istiyor” dedi. Gümüşova’da benim bacanağım MHP’den adaydı. Bir kere beni Gümüşova da gördüler mi?”    
 HABER:C.ÜSTÜNER