CHP Düzce İl Teşkilatı tarafından “Taksim Manifestosu'na ben de katılıyorum” imza kampanyası için Spor Sokak girişinde stant kuruldu. İl ve ilçe teşkilat üyeleri ile birlikte stantın önünde basın açıklaması yapan CHP Düzce İl Başkanı Zekeriya Tozan, şöyle konuştu: “15 Temmuz'da ülkemiz, bir darbe teşebbüsü ile karşılaştı. Bugün gelinen noktaya baktığımızda olayın çok derin olduğunu ve sadece ordu değil devletin bütün kurumlarına bu olmaması gereken yapının ferayet ettiği ile karşı karşıyayız. Bugün devletin, içindeki bu yapıdan kurtulmak için çok ciddi bir çalışma içinde olduğunu, gerçekten zor günler yaşadığımızı görüyoruz.”

İmzalar Ankara'ya gönderilecek

15 Temmuz'dan sonra Türkiye'nin etrafındaki bütün terör örgütlerinin FETÖ ile bağlantısının olduğunun görüldüğünü vurgulayan Tozan, şunları kaydetti: “Ama önemli olan bugün bunu tespit etmek değil bundan sonra ne yapabiliriz? Ülkemizin bir daha bu tür durumlarla karşılaşmaması için neler yapılmalıdır? Bunu bugüne kadar meclis çatısı altında kimse ortaya koymamıştır. Bunu bugüne kadar sadece Cumhuriyet Halk Partisi ifade etmiştir. Bununla ilgili de Taksim Mitingi'nde bir Taksim Manifestosu okunmuştur. Bununla ilgili bu manifestoyu kabul ederek 1 ay boyunca biz burada bir stant açacağız. Bunu da Ankara’ya göndereceğiz. Toplanan imzalar da öyle sanıyorum ki başbakanlığa iletilecektir.” 

“Hiçbir tarikat, cemaat yapılanmasına izin verilmemelidir”

“Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler memleketi olamaz.” diyen İl Başkanı Tozan, “Bu sadece bir FETÖ meselesi olarak ele alınmamalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin içinde hiçbir tarikat, cemaat yapılanmasına izin verilmemelidir. Bugün FETÖ'yü temizlersiniz ama yarın diğerine izin verdiğinizde aynı sıkıntı ile karşılaşma ihtimali vardır. Buradan sesleniyoruz; Türkiye’nin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti ve ulus devletin devamı için bu manifestoyu çok önemsiyoruz.” şeklinde konuştu.

“Geç bile kalınmış bir olaydır ama arkasındayız”

Suriye'den Türkiye'ye yönelik saldırılar nedeniyle Türk ordusunun “Fırat Kalkanı” operasyonu kapsamında Suriye topraklarına girmesine ilişkin bir soru üzerine ise Tozan, şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz şunu söyledik; eğer bu ülkeden terör temizlenecekse tamamiyle hükûmetin arkasındayız. “Her şeyi veririz” diye genel başkanımız da ifade etti. Açık çek verdik. Bu çok daha önceden yapılması gerek bir şeydi. Türkiye’nin bir sınır zafiyeti vardır, Sınır güvenliği problemi vardır. 3-4 aydır Kilis civarında bir sürü havan mermileri düşüyordu. Bunun çok daha önceden halledilmesi gerekirdi. Geç bile kalınmış bir olaydır ama bu olayın arkasındayız. Türkiye Cumhuriyeti uluslar arası hukuk çerçevesinde kendi güvenliğini korumak için oraya müdahale hakkını kullanmıştır ve doğrudur.”

Ardından Kadın Kolları Başkanı tarafından Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Taksim Mitingi'nde açıklanan Taksim Manifestosu okundu:

İşte o Taksim Manifestosu

1. 15 Temmuz darbe girişimi parlamenter demokrasimize karşı yapılmıştır. TBMM bombalanmış ama bombalar altında Parlamento görevini yapmış ve darbeyi püskürtmüştür. Bu darbe girişiminin sorumlularını, iç ve varsa dış destekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz
2. Bütün siyasal partiler darbe girişimine karşı çıkmış, demokrasi konusunda Türkiye’de tartışmasız bir “ortak payda” oluşmuştur… Bu ortak tutum ve anlayış siyasette uzlaşma kültürünün güçlenmesine de katkı vermek zorundadır.
3. Her türlü darbeye ve parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayete karşı çıkmak tüm demokratların, demokrasiden yana olanların, bu ülkeye namus borcudur. Hep birlikte ve her zaman “ne darbe, ne dikta, yaşasın tam demokrasi” demeliyiz ve söylemeye de devam etmeliyiz.
4. Demokratik Parlamenter sistemimize karşı yapılan darbe girişimi, halkın “direnme hakkını” kullanmasıyla ayrı bir anlam ve boyut kazanmıştır. Direnme hakkı demokrasiyi korumanın meşru yolu olarak ortaya çıkmıştır.
5. Demokrasimizin teminatı olan “demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” ilkesinin, Türkiye için ne kadar yaşamsal olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti, bizi çağdaş uygarlığa taşıyacak olan anahtardır. 
6. Bu darbe girişimi, Anayasada; “yasama, yürütme ve yargı” olarak yer alan “güçler ayrılığı” ilkesinin demokrasideki denge - denetleme işlevinin güvencesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
7. “Balyoz”, “Ergenekon” ve “Casusluk” gibi davalarda, mağdur edilen insanların itibar ve haklarının iadesi, kaçınılmaz olarak bütün siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır.
8. Bu darbe girişimi, devlet yönetiminin liyakate dayanması gerektiğini çok açık bir biçimde ortaya koymuştur. Devletin yapılanmasında siyasal yandaşlık, akrabalık cemaatçilik, tarikatçılık değil; bilgi, birikim ve deneyim gibi ilkeler esas alınmalıdır. Bir başka anlatımla, devleti yönetme yerine devleti ele geçirme anlayışını tarihe gömmeliyiz… Bu bağlamda devletin yeniden inşası bir zorunluluktur.
9. İnancı, kimliği, yaşam tarzı ne olursa olsun, bu ülkenin güzel insanları bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında, parklarında özgürce gezebilmelidir. Hiç kimse unutmasın, 15 Temmuz darbe girişimi, 3. sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu ülkenin insanları 3. sınıf bir demokrasiye değil, özgürlükçü demokrasiye yani tam demokrasiye layıktır. Türkiye tümüyle darbe hukukundan arınmalıdır…
10. Devlet; kinle öfkeyle önyargıyla yönetilemez. Darbe girişiminde bulunanlar hukuk içinde, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalınarak yargılanmalıdır. Devletin vakarı ve ciddiyeti bunu zorunlu kılmaktadır. İşkence, kötü muamele, baskı, tehdit, devleti darbecilerle aynı düzeye düşürür. Buna izin verilmemelidir.

Haber; C. ÜSTÜNER