DSP genel Başkanı Masum Türker, 12 Eylül'de yapılacak referandum dolayısıyla DSP 'Hayır'oyu kararlaştırmış ve bu konuda aşamalı olarak propaganda çaılşmalarına başlandığını söyledi. Türker, ''Referandum çalışmaları dolayısıyla malesef Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Bakanlar ve Muhalefet, günlük siyaseti referandum'un içine sokup çok gergin bir ortamın oluşmasına neden olmuşlardır. Aslında bu ortam Başbakan'nın işine geliyor. Böylece referandum sonucunda ortaya çıkacak tablonun olumsuz taraflarını anlatılmasını engellediği gibi kendileri tek taraflı 'Evet' kampanyasını yürütüyorlar. Miletin havuzunu yolsuzluğunu ekonomiyi iyi yönetip yönetmediği meselesini 13 Eylül'den sonraya bırakarak yanlız bazı maddelere dikat çekip, neden 'Hayır' oyu kullanılması gerektiğini söylüyoruz'' dedi. Anayasa değişiklik teklifinin demokratik olmayan bir yöntemle hazırlandığını belirten Türker'' Toplumsal mutabakat sağlanmamış, parlementoda sağlanamayan bu mukatabatın şu anda halkımızada yansıdığı ve vatandaşlarımızın bu konuda 2 kutuba ayrıldığını görüyoruz. Değiştirilmek istenen Evren paşa Anayasasının hazırlanış biçiminden hiç bir farkı yoktur. İkiside butabakat sağlamadan vatandaşa kurmak istedikleri siyasal yapıyı anayasa yoluyla dayatıyorlar. Diğer taraftan venedik kriterlerine görede Anayasa oylaması halka sunulduğunda madde madde oylanması gerekirken tamamını oylatmaları bu da demokratik olmayan bir anayasal yapının varlığını ortaya koyuyor. Hazırlanış biçimi ve halka sunuluş biçimi dolayısıyla dayatma anlayışı içinde olduğunu düşünerek başlangıçta hayır oyu vereceğimizi belirtiyoruz. Aslında her maddenin ayrı ayrı incelendiğinde büyük bir değişimi sağladığını, değişimin dikta rejiminin alt yapısını oluşturduğunu görüyoruz'' diye konuştu.

-2.5 MİLYON MEMURUN İŞ GÜVENCESİ ORTADAN KALKIYOR-

Anayasa değişkilk konusundaki maddeler üzerinde ilk kez gündeme getirecemiz maddeler arasında 125. maddenin değişikliği yer aldığını söyleyen Türker, ''125 madde değişikliğinin sonuna eklenen maddeye katılıyoruz. YAŞ Kararlarının yargıya götürülmesi maddesine katılıyoruz. Ancak Bu maddenin başına getirilen Yargının artık yanlız hukuki denetim yapıp, yerindelik denetimi yapmayacağı maddesi Türkiye'de bugün sayısı 2.5 milyonu bulan memur'un iş güvencesini ortadan kaldırılmaktadır. İdarenin tek tarflı tasarrufunu ciddi bir şekilde kışkırtmaktadır. Çok basit gözküp ortaya konulan cümle yarın öbürgün iktidarın dilediği memuru dilediği yere tayin etmesi durumunda, artık yargıya başvurulduğunda bu tayinlerin durdurulması insanların haketmediği çalışma ortamına itilmesini engellem imkanı ortadan kalkmıştır'' dedi.

-YARGI SİYASETİN EMRİNE GİRİYOR-

Anayasa değişikliğinin 2 maddesine değinen Türker, ''Anayasanın iki maddesi var ki bunlar yargının yapısını tamamen değiştirmektedir. Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesi ile yargı siyasetin emrine giriyor. Siyasal yaklaşımlar yargıyı etkiler hale geliyor. Yargının önemli fonksiyonu yürütme ve yasamadan bağımsız olarak demokrasinin güvencesi olarak erkler ayrılığının temel taşı olmasıdır. Görünürde HSYK hakim ve savcılar atanmada ve yer değiştirmede gibi görünüyor. Ama asıl bugüne kadar Başbakanının dile getirmediği en önemli fonksiyonu HSYK’nın Yargıtay üyelerini seçme faaliyetidir. Yargıtay hukukun üstünlüğünü sağlayan hakimlerin aldıkları kararların hukuka ve kanunlara uygunluğunu denetleyen bu konuda haksız bir yargılamanın önüne geçerek hakimlerin de sicillerinin uyumlu yargıya uygun olmasını sağlayan önemli bir kurumdur. Bu anayasa değpişikliği ile hükümet yargının hukukun üstünlüğüne ilişkin etkinliğini kırmakta ilerde HSYK’ya atanacak Yargıtay üyeleri ile Türkiye’de cemaat, cemiyet, Etnik ve mezhep birliklere göre şekillenmesine neden olacak. Bu yapı ilerde Türkiye’yi yöneten kadroların niteliğine göre şekillendirecek ve aşiret, kabile ya da cemaat devleti anlayışına yönelecektir. Böylesi bir gelişme yürütmenin diktatör gibi davranmasına neden olacaktır'' ifadelerini kullandı.

-ŞU AN ''HAYIR'' OYLARI ''EVET'' OYLARINDAN FAZLA GÖRÜLÜYOR-

DSP genel Başkanı Masum Türker,Anayasa Mahkemesinin yapısı sulandırılmakta olduğunu vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: ''Özellikle toplu atama şu aşamada yapıldığı için anayasa mahkemesinin iptal kararlarını alması engellenmektedir. Başbakanının en büyük sıkıntısı bu kanunlar anayasa mahkemesi tarafından iptal ediliyor söylemidir. Bir kanun anayasa mahkemesi tarafından iptal ediliyorsa Anayasaya aykırı olduğu için iptal edilir. Anayasa Mahkemesi güçlülerin kanun yoluyla güçsüzleri ezmesini engeller. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin etkisiz hale getirilmesi ile iktidarlar kanun yoluyla sessiz kalan güçlü olmayan kesimleri hem ezer hem de haksızlık yolunu açar. Nitekim Başbakan asıl anayasa değişikliğinin bu referandumdan sonra yapılacağını söylemesi, Anayasanın başlangıç kısmı dahil değiştirilemez maddelerini de değiştirebileceği güce sahip olacağını bilmesindendir. Şu anda yapılan kamuoyu araştırmalarında evet oyları hayır oylarından az görünüyor. Telaşa düşen Başbakan bir taraftam Mit ve CİA aracılığıyla PKK ile görüştüğünü diğer tarafından Devletin üst kademesindeki bürokratların Apo ile görüşerek bazı tavizler verdiğini anlamaktayız. Bu tavizler içinde devletin yönetim biçimini değiştirerek bazı bölgelerde özerklik tanıyarak federal bir yapının oluşturulması hedefi olduğunu görmekteyiz. Bu hedef Erdoğan’ın başkanlık sistemini kurup Cumhurbaşkanı olarak halktan kolay oy alabilmek için yaptığı bir yönetemdir. Bu da gösteriyorsa Anayasa Mahkemesinde değişiklik ilerde düzeni ve sistemi değiştirmeye yöneliktir. Bu da dikta rejimini işaret ediyor. Verilen bu yetkilerle Hitlerin başka siyasi partiler olmak üzere aynı görüşten olmayan herkesi susturduğunu biliyoruz. Bu diktatörlük olup faşist bir yönetim anlayışını beraberinde getirmektedir. Anayasaya evet diyenler aslında faşist yönetime evet demektedir. Hayır diyenler ise dikta rejime hayır diyip demokrasiye ve cumhuriyete sahip çıkacaklarını göstermektedir''

Haber; H. KAYA