Yaşanan deprem afetini, o günden bugüne değişen ve değişmeyenleri, o gün yaşadıkları ve hala unutamadıkları olayları dile getiren Düzceliler, samimi söylemlerde bulundu.
 

“Acılar yaşadık”

12 Kasım’ın neyi hatırlattığı sorusunu yönelttiğimiz Feride Kadroğlu isimli vatandaş, o günlerde yaşananları hatırlayarak, “Evin önünde çadırın altında yatmıştık. Römorkta uyuyorduk. Kulübe gibi bir yer yaptık, orada kaldık bir süre. Deprem olduğunda oğlum çok küçüktü. Elektrikler gidince çok büyük bir korku yaşamıştı. Karanlıkta çocuğumu bulmaya çalışıyordum. Eşim başka bir yerdeydi. Baya acılar yaşadık. Allah o günleri yeniden yaşatmasın” dedi.
 


“Kırılmadık yerim kalmamıştı”

Depremde göçük altında kaldığını söyleyen Şakir Ceylan, kafatasında eksik kemik olduğunu söyleyerek, “Vücudumda kırılmadık yerim kalmamıştı. 25 gün boyunca bilincim kapalı bir şekilde kaldım. İkiz çocuklarım dünyaya gelmemişti. 7 aylıktılar henüz. Az daha görüşemeyecektik onlarla” ifadelerini kullandı.


“Oturduğumuz ev ortadan ikiye ayrıldı”

Depremin yaşattığı yıkımın etkisine vurgu yapan Nermin Alkan,“Rabbim bir daha yaşatmasın. Düşmanımız bile böyle bir şey yaşamasın. Şuan hala deprem bölgesi, deprem bölgesinde yaşıyoruz ve yaşamaya devam ediyoruz. Apartmanlara geçtik. Bundan dolayı biraz daha dikkat edilmeli” dedi. O gün yaşadıklarını da anlatan Alkan, “İşten çıkmıştım. Eve gittim. O zaman doğalgaz olmadığı için sobalar vardı. Sobaya kömür attım. Tam kömür tutuştuğu esnada sallanmaya başladı. Bizim oturduğumuz ev iki katlıydıve ortadan ikiye ayrıldı. Enkazın içinden çıkarak,babamı bulmak için Atatürk Bulvarına geldik. Atatürk Bulvarı tanınmaz haldeydi. Bütün binalar yatmıştı. Hava karanlıktı, sokak lambaları yanmıyordu. O kadar çok toz duman vardı ki o esnada çok yakın bir arkadaşını bile tanıyabilecek durumda değildin. Düşen binaların etrafından atlamaya çalışıyoduk. O esnada babamın koşarak, ağlayarak karşıdan bize doğru geldiğini gördüm” sözleri ile günün dehşetini ifade etti.
 


“Ortada hastane falan yoktu”

Büyük bir felaket yaşandığını söyleyen ve o gün yaşadıklarını anlatan Adem İlhan, “Kahvehane’de çay içerken bir anda sallanmaya başladık. Bir anda elektrikler gitti. Kahvehane’den dışarı çıkmaya çalıştık.  Henüz inşaatı tamamlanmamış bir yapıydı. Bina sallandıkça üst kattaki tuğlalar aşağıya düşüyordu. Can havliyle kapıdan dışarı attık kendimizi. Bir arkadaşımız yerdeydi. Düşen tuğlalar kafasına denk gelmişti sanırım. Arkadaşımızı oradan alıp, devlet hastanesine götürdük ama ortada hastane falan kalmamıştı. SSK hastanesinde ise acil hasar görmüş bahçede Acil Servis veriliyordu. Arkadaşın kafasındaki yarığı, canlı canlı dikmişlerdi” şeklinde konuştu.
 

“Her şey gibi unutuldu”
O günü tek kelimeyle ‘üzüntü’ olarak nitelendiren Şebnem Melih, insanların o günden ders almadığını belirtti. Melih, “İlk zamanlar insanlar korktukları için ders çıkartmışlardı. Ama şimdi baktığınızda, her şey eskisi gibi, her şey unutulduğu gibi deprem de unutuluyor” dedi.
 


“Hayat devam ediyor”

12 Kasım’ın kendisine acıyı ifade ettiğini dile getiren Ayşe Küçükdişli, insanların depremden gerekli dersi çıkarttığını ama unuttuğunu söyledi. Küçükdişli, “Ders çıkarttı ama sonra unuttu, her şey normale döndü. Yaşanan acılar hepimizi korkuttu. Baya bir zaman toparlanamadık. Kimisi ders çıkarttı, kimi yaşantısına devam etti. İnsanların psikolojisi bozuldu, hiçbir şey eskisi gibi değil, her şey daha farklı ama hayat devam ediyor. 12 Kasım benim evlilik yıldönümüm, hem sevinç hem üzüntü var” şeklinde konuştu.