Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cemil Işık Sönmez, geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın dünyadaki yeri, önemi ve uygulama yöntemleri hakkında bilgiler paylaştı. Geleneksel tıbbı, hastalıkların önlenmesinde, teşhisinde veya tedavisinde kullanılan, farklı kültürlere özgü teori, inanç ve deneyimlere dayanan bilgi, beceri ve uygulamalar bütünü şeklinde tanımlayan Yrd. Doç. Dr. Cemil Işık Sönmez, akupunktur, kupa uygulaması ve hirudoterapiyi bu alana örnek gösterdi.

“Ehil olmayan kişiler tarafından yapıldığında birçok yan etkiler görülebilmektedir”
Ülkemizde ve dünyada geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına olan talebin her geçen gün arttığına işaret eden Yrd. Doç. Dr. Cemil Işık Sönmez, “Ancak bu uygulamalar uygun olmayan şartlarda, ehil olmayan kişiler tarafından yapıldığında birçok yan etkiler görülebilmektedir. Yönetmelikte açıkça belirtildiği üzere ülkemizde bu uygulamalar yalnızca hekim tarafından veya hekim kontrolünde sertifikalı yardımcı sağlık personeli tarafından uygulanmalıdır. Aksi taktirde yapılan uygulamalar suç teşkil etmektedir. Ayrıca bu tür uygulamalar hastalar açısından da başta enfeksiyon olmak üzere birçok yan etkilere neden olabilmektedir. Bu nedenle GTT uygulamaları mutlaka uygun şartlar altında, ilgili konuda eğitim almış hekimler tarafından uygulanmalıdır.” uyarısında bulundu.

Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulamaları Yönetmeliği’nin 2014 yılında yayımlanarak yürürlüğe girdiğini dile getiren Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, yönetmeliğin yayınlanmasının ardından Sağlık Bakanlığı’na bağlı Eğitim Araştırma Hastaneleri ve üniversite tıp fakülteleri bünyesinde Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezleri’nin faaliyet göstermeye başladığını ifade etti.

 “Merkezimiz, ülkemizdeki en kapsamlı merkez olacak şekilde planlandı”
Yapılan birçok araştırmaya göre GTT yöntemlerinin halk tarafından yaygın şekilde kullanıldığını belirten Yrd. Doç. Dr. Sönmez, “Üniversitemiz bünyesindeki Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin, hem halkımızın bu yöntemleri uygun olmayan şartlar ve ehil olmayan kişilerden almasının önüne geçeceğini, hem de bu yöntemlerin bilimsel olarak araştırılmasına ve kanıt düzeyinin ortaya konmasına katkıda bulunacağını düşünüyorum. Merkezimiz, ülkemizde bu alanda faaliyet gösteren en kapsamlı merkez olacak şekilde planlanmıştır. Gerek il düzeyinde, gerek ulusal ve uluslararası düzeyde eğitim, ruhsatlandırma, klinik araştırma, Ar-Ge ve tanıtım gibi birçok alanda ilimize ve ülkemize önemli katkılar sağlayacağını ümit ediyorum.” diyerek sözlerini sonlandırdı.

Haber: C: ÜSTÜNER