17 Ağustos 1999 günü saat 03.02'de meydana gelen ve Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi tarafından merkez üssü İzmit Gölcük olarak açıklanan 7.4 şiddetindeki deprem, Düzce'de büyük bir yıkıma yol açtı. Deprem felaketinde bölgemizde en fazla can ve mal kaybı Düzce merkez, Gölyaka, Cumayeri, Gümüşova ve Çilimli ilçelerinde meydana geldi. Toplam 270 kişinin hayatını kaybettiği depremde 685 kişi enkaz altından kurtarılırken bin 157 kişi de yaralandı.

19 yıl önce bugün acı, yıkım ve kederi yaşayan Düzceliler ile “17 Ağustos” üzerine bir röportaj gerçekleştiren haber ekibimizin mikrofon uzattığı her vatandaş sanki o günü tekrar yaşıyor gibi derin bir üzüntüye büründü.

Düzce’de depremden gereken dersin hala alınmadığı görüşünü paylaşan vatandaşlar gibi artık daha bilinçli adımlar atıldığını savunan Düzceliler de vardı. İşte Düzceliler’in ağzından 17 Ağustos Marmara Depremi…

“Büyük acılardı”
Düzce Belediyesi personeli ve aynı zamanda tiyatrocu olan Nurullah Çelebi, depremin büyük bir acı oluğunu belirterek, şunları kaydetti:

“Allah’ım bir daha bu acıları vermesin. O gün ölenlerimize rahmet diliyorum. Büyük acılardı. Depremle birlikte yaşıyoruz, birlikte yaşamayı da öğrendik. Hatırlamak istemiyorum ama çok kötü bir gündü. Daha yeni evlenmiştim. 3 aylık bebeğimiz vardı. 4 katlı bir binada oturuyorduk, evimiz çökmüştü.”




“3 yıl çadır ve barakalarda kaldık”
İnsanların bilinçli ve duyarlı olması gerektiğine de vurgu yapan Çelebi şöyle devam etti:

“Dışarı çıktığımız anda bir katı gitmişti. Biz Düzce olarak o bilince, duyarlılığa yaklaştığımızı sanıyorum. Düzce’de depreme dayanıklı bütün binalar, 3 kat 4 kat sınırları neyse herkes kurallarına uyuyor. Bütün ülkenin buna hazır olması lazım. Şuanda hep anlatılıyor. Olası bir İstanbul depreminde ne olacak diye? İnşallah İstanbul depremi olmaz. Olana kadar da şartlar iyileşir. Ama geriye döndüğümüzde 17 Ağustos, 12 Kasım Allah bir daha yaşatmasın. Kötü günlerdi. Çadırda kaldığımız günler. İlk depremde çadırda kaldık zaten, sonra barakalara yerleştik. 3 yıl biz çadır ve barakalarda kaldık. Ama devletin eli kolu uzun. O gün geldi bize hepimize destek verdi. Daha biz yatağımızdan kalkmadan ekmeğimiz geldi. Demek oluyor ki. Yardım eli uzatılıyor. Bizim de her zaman yardım elini uzatmamız lazım. Depremin peşinden hemen Yalova’ya gittik. Yalova’da yapılanları gördük. Yalova’yla Düzce arasında 3 yıl fark vardı. Depremi aynı anda yaşamıştık ama biz 3 yıl geriden gitmiştik. Bilmiyorum şuan koşullar nasıl, onlar bizden ne kadar önde ama biz çağı geriden takip ediyorduk o günlerde.”



“Perişan olduk”
Fayın evinin altından geçerek 2 tane evi ve samanlığı yıktığını belirten Talat Alkan, “Her yer ayrıldı. Perişan olduk. O günleri Allah bir daha göstermesin. Dışarda oturduk evlere bakıyoruz, evlere düşman olduk boyna sallanıp duruyor. Benim bir evim vardı yerle bir oldu. Hayvanlar bir tarafta duruyor gidemiyoruz ahıra kapandı kapı. Ertesi gün çıkarttık bir şey olmamıştı” ifadelerini kullandı.

“Deprem unutuldu”
Deprem unutulduğunu savunan Alkan, “Ders diye bir şey de yok. Hepsi unutuldu. Hazır değil, görmüyor musunuz koca binalar yapılıyor hep. Yine 4-5 kat bina yapılıyor” dedi.

“İnsanlar değişti”
Depremde yaşadıklarını an be an anlatan Mustafa Yıldırım, şöyle konuştu:

“17 Ağustos’ta gece saat 02.30 gibiydi. Köpekler, tavuklar, büyük baş hayvanlar bağrışmaya başladı. Perdeyi açtım camdan baktığımda bir ateş vardı. 10-15 dakika olmadı ev sallanmaya başladı. O günleri biz yaşadık. O günler unutuldu. Depremden önceki hatır, insanlık yüzde 80 yok. İnsanlar değişti. O günleri yaşayanlar bilir.”

“Düzce yok oldu”
Kıymet Osmanoğlu da hala deprem korkusu yaşadıklarını söyleyerek, “Çok felaket yaşadık. Her taraf yıkıldı, döküldü. Ölenlerimiz oldu. Düzce yok oldu. Şimdi ayaklandık. Depremden sonra korkudan evlere giremedik. Dışarılarda yattık 3 ay. Eşim kanser hastasıydı, 3 ay naylonun altında kaldık. Sefil perişan olduk. Mevlam bir daha yaşatmasın. Biraz atlattı, hep değil. Düzce hazır değil gibi. Orta hasar gören binalar tamirat yapılmadı. Bir daha deprem olursa yıkılacak. Altında kalacak millet. Allah’ın emrinden kaçılmaz. Vakit gelirse ölüm gelir” dedi.


Haber: H. GÜRSOY