Efendim hani Şeyh Edebali der ya, ananı-atanı say bereket büyüklerle beraberdir diye. Yani bizde çok güzel sözler var. Adam sözünden, at yularından diye bir atasözümüz var.

Akçakoca Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Nazım Pazvant, biliyorsunuz Akçakoca’ya girdiğinizde Merkez Camii’nin karşısında pazaryolu dediğimiz yolda küçük bir binaydı TSO bürosu. Akçakoca’nın da kapasitesi belli. Oraya İhtisas Demir Çelik OSB kuruluyor ve bunda da Mehmet Pazvant’ın çok büyük emeği var. En büyük emeklerin biri de benim de vakıf olduğum kadarıyla il Başkanı sayın Mustafa Keskin’in burada OSB’nin başlangıç sürecinden neticelenmesindeki safhaya kadar çok büyük desteği var. Akçakocalılar’ın, il başkanı ve TSO başkanına çok büyük teşekkürleri var.  TSO o binadan yeni bir binaya, hizmet noktasında gelecek olduğu yerdeki mücadelesinde yeni bir bina yapıyor… Başladılar. Allah selamet versin, ticaret erbabına, sanayi erbabına yakışan ve yakışacak bir bina. Biliyorsunuz Düzce’de bir Akçakoca’da var TSO, bir de merkezde var. Düzce’de TSO Spor Sokak’ın arasında hiçbir aracın park edilemediği daracık bir alanda, daha çıkamadı ama Akçakoca çıktı. Akçakoca çıkıyor. OSB ile beraber gelişen bir Akçakoca’ya yakışan bir TSO var. Sayın Mehmet Nazım Pazvant ve ekibini tebrik ediyorum. Desteklerinden dolayı da TSO başkanı ve tüm yöneticileri kutluyorum. Ve en büyük desteği veren İl Başkanı Mustafa Keskin’e de buradan teşekkür ediyorum bir Akçakocalı olarak.

Adam sözünden at yularından tutulur diye dedik ya, Mehmet Pazvant sözünden tutulacak bir adamsın sen. Memlekete faydalı da bir insansın. OSB’nin hayat bulması noktasında adımlar atan ve öngörüleri ortaya koyan bir idareci olarak da teşekkür ediyoruz size.

Gelelim Düzce’ye, Düzce’de biz kaldık Spor Sokak’ta. Paramız mı yok, var. Ne oldu, ne bitti bilmiyoruz ama OSB yerleri var, yatırımlar devam ediyor. Burada yapılması gereken bir şey vardı. O da TSO’ ya yakışan bir binaydı. Verilen sözler vardı. Bir Gümrük Müdürlüğü sözü vardı. Yok ticaret odası şunu yapacak, yok bakanlık bunu yapacak. 2 Ekim’e doğru gidiyoruz. Yönetim değişecek. Yeniden bir meclis oluşacak. Yapı değişecek, seçim yapılacak, herkes TSO başkanlığını konuşurken yenisi yapılması gereken AVM’nin yanındaki alanda bir TSO başkanlığı binası yok! İş dünyası, iş adamları biraz ürkektir derler evet. Parayı ve gücü kontrol etmek zor. Akşamları iş dünyasının bir arada olabileceği, kurumsal bir kimlik içinde oturma alanı olan bir yapı yapılsaydı ne olurdu burada iş gelişirdi, aş gelişirdi, istihdam gelişirdi ve her şey şeffaflaşırdı. Ama bu olamadı. Birçok olumsuz şeyler gelişti. Biz bundan bir-iki yıl önce “TSO başkanlığına talip olanlar en az 50 adam çalıştırsın. Ticaretin ne olduğunu bilsin, istihdamın ne olduğunu bilsin. Bir telefoncudan TSO Başkanı olmaz!” dediğimizde günah keçisi ilan edildik. “Yanlış yapıyor.” dedik. Birileri bize “Efendim farklı hesaplar var.” dedi. Sebebe değil sonuca bakalım. Akçakoca TSO binasını yenilerken, en güzelini yaparken, Düzce TSO binası nerede? Yok! “Projedeymiş, yok şuradaymış, buradaymış.” Yerini yadırgamak diye bir şey vardır ya. Bu makamı taşıma noktasında vakıfiyetleri, özellikleri, asaletleri yetmeyen insanlar olduğu zaman, işte böyle Düzce, Akçakoca’dan örnek alır. Akçakoca başladı ama Düzce daha bunu harekete geçiremedi. Niye? Az olsun, öz olsun, bu makamlar, bu mevkiler, bu yetkiler niye başkalarının eline geçsin. Ya ne yaptınız da yine talipsiniz?

Bir tane adamdan bahsettik adam gibi adam TSO Akçakoca Başkanı Mehmet Pazvant, sözünden tutulan bir adam, yularından değil. Bir adamdan daha bahsedelim. Düzce Kalkınma ve Tanıtma Vakfı Ahmet Mutlu. Hiçbir özelliği kalmamış, binası bile olmayan ama Düzce’nin üniversitesinde Düzce’ye üniversite kurulmasına, fakültelerin inşaatında çok büyük emeği olan sayın Ahmet Mutlu. Vakfı neye hizmet ettiği, yapısı belli olmayan bir konumdan alıp Düzce’nin geleceğine bugününe yarınına katkı sunabilecek bir konsepte taşıdı. Bu da adam! Bazı adam gibi adamlar memlekete faydalı olan insanları buradan selamlıyorum. Bunların arasında İngilizlik arıyorlar. İngiltere Parlamentosu’nda yazıyor; “İngiltere’nin dostu yoktur. İngiltere’nin düşmanı da yoktur. İngiltere’nin menfaati vardır.” İngiliz adamlar bunlar. Dostu yok, düşmanı yok ama menfaati var. Dünya görüşü ne olursa olsun, memlekete faydalı olan insanın arkasındayız. Efendim adamlıktan bahsettim ya, bir hadiseden bahsedeceğim size, kısa ve öz. Adamlık raconunun, adamlık kitabının özetini söylüyorum şimdi. Mehmet Keleş biliyorsunuz Düzce Belediye Başkanlığı da yaptı. Kim ne derse desin biz şu programları aldığımız zaman çok hızlı bir etkileşimi olan, menfi veya müspet, destekleyen ya da desteklemeyen, çok ciddi şekilde kamuoyunda adı olan, ağırlığı olan, etkileşimi olan bir siyasetçi. Bir dönem kendi hakkıyla başkan olmuş, tabiri caizse ikinci dönem onu yerden yere vuran yani onun başkan olmaması için, görevden aldırmak için o zaman uğraşan ve bunu başaran Metin Kaşıkoğlu’nun il başkanlığı döneminde yeniden aday gösterilip de eli muhalif olduğu istemediği kişi tarafından kaldırılacak kadar ve belediye başkan adayı gösterilecek kadar bir misyon sahibi. Düzce’ye ciddi faydaları var. Kim ne derse desin. Ama Mehmet Keleş bir hal ile karşılaşıyor… Vefa Pehlivan biliyorsunuz, MÜSİAD başkanı. Onları da konuşacağız zamanı geldiğinde. MÜSİAD Başkanı’nın kızının düğününde Mehmet Keleş’i nikah şahidi olarak çağırıyorlar. Faruk Özlü de orada var. Ticaret Odası Başkanı Tuncay Şahin de var yan yanalar. Mehmet Keleş çağırıldığı zaman sıradan herkesle tokalaşmaya başlıyor. Sıra Tuncay Şahin’e geliyor. Tabii herkesle tokalaşan Mehmet Keleş, Faruk Özlü’nün yanındaki Tuncay Şahin’e el uzatıyor ‘Merhaba’ demek adına. Ama bu el geri çevriliyor. Keleş’in elini Şahin sıkmıyor. Niye? Ne yaptı bu adam? O kadar insanın içinde hangi doğruya göre bu el geri çevriliyor. İşte bu da bir adamlık(!).

Biz bunları söyleyince fitne fücurat takımı belden aşağı muhabbetlere giriyor. İftiralar başlıyor. Biz bu seviyeye düşmeyiz. Düşmemek için de uğraşıyoruz ama bir yaparsak kavakların parası yetmez. Bir kavaklar var satılıyor, bir şeyler oluyor bir şeyler dönüyor. Bir bildiğimiz var, bunları tam netleşmeden konuşamıyoruz ama bunları temizlemek için uğraşacağız.

Her ne olursa olsun ben şuna inanıyorum, Şeyh Edebali üç kişiye acı diyor. Zenginken fakir düşene, itibarlıyken itibarını kaybedene, cahiller arasındaki alime. Bu üç kişiye acı diyor. Takdir sizin kimi nereye koyuyorsanız. Ama bildiğimiz bir şey var. Üç tane adamdan bahsettim.

Dipnot olarak da bu adamların birinin bu memlekette en çok ilgi çeken, iki dönem belediye başkanlığı yapmış kişinin protokol ve nezaket kuralları içinde uzattığı elinin tutulmamasından bahsettik. Adamlık sıfatındaki değerlendirme benim haddime değil, izleyiciler… Okuyucular… Dedik ya ondan başladık. Adam sözünden, at yularından tutulur. İnşallah hepimiz sözünden tutulan insanlardan oluruz. Yularından çekilen adamlardan olmayız. Biz dostu da düşmanı da biliriz. Dostumuzu menfaate kurban edecek kadar, İngiliz değiliz.

Çarşamba görüşmek üzere.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN