Cuma günü akşamı Kitabın Ortasından programında konuğumuz Ali Alemdar’dı. Düzce’de esnafın sıkıntılaırnı konuştuk. Bu arada güzel neticeler de çıktı. Ali Bey dedi ki, ‘Allah’tan korkmuyorlar, koltuklarını kaybetmekten korkuyorlar.’ Çok enteresan. İfade böyleydi.

Düzce’de sivil toplum kuruluşları ve esnaf odalarının başındaki isimler memlekete faydalı olmak için geliyorlar. Ama artı buraya gelen buradan ayrılmak istemiyor. Niye? Bir taraf diyor ki ‘Ben maaş almıyorum.’ Bir taraf da ‘Maaş almıyor ama daha çok masrafı var.’ Bu arada oda başkanlıklarına aday olanlar birbirleriyle ilgili anormal derecede dezenformasyona başladılar. Evraklar, bilgiler gösteriliyor. FETÖ’vari belden aşağı vuruşlar yapılıyor. Bir yere bir insan tabir olur. Esnaf onu kabul eder veya etmez. Mesela ben sana bir örnek vereyim. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin dekanlığı ve yönetimiyle ilgili burada defalarca eleştirilerde bulunduk. Sıkıntıları anlattık. Gelmiş geçmiş en beceriksiz, iktidar olmuş ama muktedir olamamış bir yapıda yönetiliyor. Oraya hangi saatte giderseniz gidin parayı vermeden düdük çalamıyorsunuz. Parayı vermeden tedavi ve muayene olamıyorsunuz. Bu saat 5’ten sonra bir hak. Bunu AK Parti’nin ildeki bir numarası, iki numarası da söylüyor ama çözüm üretmeye gelince üretilemiyor.

Buraya nereden geldik? Temel’e adada komutanı sormuş. ‘Temel Düşman Denizden gelirse ne yaparsın?’ ‘Ateş ederim komutanım.’ ‘Havadan gelirse ne yaparsın?’ ‘Ateş ederim komutanım.’ ‘Karadan gelirse ne yaparsın?’ ‘Ateş ederim komutanım.’ ‘Peki, demiş komutan ha yerin dibinden gelirse?’ Temel cevap vermiş: ‘Bu ordunun benden başka askeri yok mu komutanım?’

Öncü’de söylendiği zaman birileri öküz altında buzağı arıyor. ‘Ne derdiniz var?’ Bizim kimseyle derdimiz yok. Rektörlük makamındaki hanımefendiye destek de verdik. Hani milletvekili adayı gibi odaları falan dolanıyordu ya… Gene de iyi niyetli olduğuna inanmak istiyorum.

Düzce’de STK’lar ve esnaf odaları var. Bununla ilgili bu esnafın ailesi ve kendisi binlerce insan var. Bunlar bu hastaneye gidip de MR vs. çektirdiğinde 2-3 ay sonra sonuç çıkıyor. Ama parayı verdin mi hemen çıkıyor. ‘Ben biraz sıkıntılıyım. Uzmanına görüneyim.’ Dediğiniz zaman saat 4’ten sonra yasal bir hak, özel muayeneden para alınıyor. Ama bu gün içinde de oluyor. Bunu STK temsilcileri ve oda başkanları duymuyor mu? Temelin hesap, bu memleketin bu ekranlardan başka müdafaa edecek ada yok mu? Niye ses çıkarmazlar? Millet zaten ekonomik açıdan sıkıntılı. İnsanlar fakruzaruret içinde. 1.5-2 milyonluk arabalara bin. Sağa sola fink at. Ekmek elden su gölden. Otur, ye, iç, misafir ağırla. Ama Yörük ahalisi bu ve benzeri meselelerde sizden bir duyarlılık ve açıklama bekliyor. Bu var mı, yok. Yörük malıyla kurbanı kes. Yörük ahalisi hangi çileyi çek bilme. Çok ayıp.

Düzce’de STK’lar ve odalar bir kitleye hitap ediyor. Peki, bunun derdiyle ilgili laf sarf eden var mı? Biz günlerce yayın yaptık. Üniversite Hastanesi’nde Çocuk Acili kapalı diye. Ses var mı? Yok. Ama buraya doktora gittiğinizde arıyorsunuz başhekimi veya yardımcısını. En üst seviyede karşılanıyorsunuz, uğurlanıp bakılıyorsunuz. Ben niye bozayım düzenimi? Ben niye açıklama yapayım. Herkes bu düzen içinde düzenini kurmuş. Yörük ahalisine geldiğiniz zaman ‘görmedim, duymadım, bilmedim’ moduna giriyor herkes.

Ben eğer hizmet içinse Düzce’nin siyasetçisini, bürokratını ve birçok noktaya etki edecek isimlerin orada o dertle dertlenmesini, kendi menfaatin ve kendi saltanatının derdine düşmemesinden yanayım. Anlayanlar anladı. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. İnsan canının istediğine inanır, canının istediğini konuşur. Bu makamlara talip olanlar kendinin anılması noktasındaki egodan ziyade hangi yaraya merhem oluruz diye düşünmesi lazım. Allah dertlenmeyenlere de hidayet versin.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN