Efendim selamünaleyküm.
Bundan sonra az, öz, kısa konuşmak istiyoruz ama pek de beceremiyoruz tabii. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz Düzce’ye geldiler. Düzce’ye geldiler, ziyarette bulundular. Düzce Üniversitesi Akademik Açılış yılı programına katıldılar.
DÜZCE ÜNİVERSİTESİ’NDE NİGAR HOCAYI ARAR HALE GELDİK
Üniversite ile ilgili, rektörlükle ilgili söylenecek çok şey var ama Nigar Hoca’yı (Düzce Üniversitesi Eski Rektörü Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar) aratır hale geldi. Düzce Üniversitesi’nde aşağı yukarı gidişat böyle gösteriyor. Tabii önümüzdeki günlerde bunu değerlendiririz. Ancak ben bugün bir bombadan bahsetmek istiyorum, Cevdet Yılmaz Beyefendi’nin ziyaretinde yaşanan bir gelişme var ve onu en sona bırakıyorum.
YIKMASINI BECEREMEYEN YAPMASINI NASIL BECERECEK?
Şimdi bu Düzce Belediyesi binasının önünde, yıkım başladı, başlamadı; az tıklat dediler, sütüne dokun dediler, cama çerçeveye bir şey dediler. Ancak buraya bir tabela konuldu. Böyle bir ilan panosu koyuldu: “Son 40 dükkan.” Neymiş bu son 40 dükkan? Birileri ‘oradaki dükkanlar mı?’ 9 dükkan satıldı mı, satılmadı mı? Buradaki dükkanlar mı, satılan dükkanlar mı? Ondan sonra kenarda köşede bir şey var: Küçük Sanayi Sitesi’nde son kalan 40 dükkan.
Küçük Sanayi Sitesi saatlerce konuşulacak bir oluşumla, gelişmeyle, yapılaşmayla devam ediyor. Orada bir tane şirket var. O şirket orada vazgeçilmez bir pozisyonda. Her türlü işler onun üzerinden dönüyor ve orası da ne Beltaş’ı memnun ediyor, ne kamuoyu siyaseti memnun ediyor, ne de küçük esnafı. Yani sanayi sitesinde herkes memnun değil, burada bir memnuniyetsizlik var. Niye? İş bilmezlik var, beceriksizlik var. Yani oranın genel müdürü beyefendi orayı çok iyi ihya etmiş, başımız göğe çıkmış da küçük sanayi sitesinde, bu mevcut binanın yıkımını da bu genel müdür beyefendinin iradesiyle yapılacak. Yani yıkmasını beceremeyen, algısını beceremeyen yapmasını becerebilir mi? Mümkün mü yani bu?
İŞ BİLMEZ YAZ ÜZEYİR YİĞİT OLARAK OKU
Bir “Altın Adam” işi de var bu Basmacılar Çarşısı’ndaki. Ona da kısa bir değineceğiz. Ancak burada iş bilmezlik var. İş bilmezlik diye yaz, Üzeyir Yiğit diye oku. Bu kadar basit bu iş. Yani bu kadar algı kötü, tanıtım kötü. Ondan sonra bu maaşlı adamlar var dedik hani geçen gün Faruk Özlü’nün “nimetinde varsınız, külfetinde yoksunuz.” Bana isimler söyleyen oldu, “Şu ismi unutmuşsunuz.” Lütfen siz de o isimleri sosyal medyadaki yorum kısmına yazın. Bizim unuttuklarımızı bize söylemeyin.
CEVDET YILMAZ’IN ZİYARETİNDE FETÖ BOMBASI PATLADI
Cevdet Yılmaz Beyefendi’nin, Sayın Devlet Başkan Yardımcımızın toplantısında bir bomba patladı. Bombayı patlatan MHP İl Başkanı Sayın İlhamı Caboğlu. Herkes konuşunca buna da sıra gelince Sayın Başkanımız, hoş geldiniz tabii nasıl hitap edildiyse, “Düzce’de FETÖ ile ilgili gündem var ve FETÖ ile ilgili rahatsızlık var. Bunu Düzce kamuoyu anlatıyor. Bununla ilgili bizim bir sıkıntımız var. Düzce’de 15 Temmuz’dan sonra daha çok güçleniyorlar. Korkunç bir mal alımları var ve olmayan bir paralarla beraber ticaretin ve Türkiye’deki şu anda ekonomik şartların kabullenmeyeceği alımlar, satımlar, yatırımlar yapılıyor.” türünde bir ifadede bulunuyor.
CABOĞLU: DÜZCE’DE FETÖ SORUNU VAR
ÖZLÜ: CABOĞLU BAŞKAN HAKLI
Bu ifadeden sonra Sayın Dr. Faruk Özlü de “Evet doğru, haklısınız İlhami Bey.” diyor. Diğerleri, yani orada bulunan hazirunda milletvekillerimiz var tabii, pek bir yorumda bulunmuyorlar. Bilemiyoruz tabii devlet usulü, erkânı, aklı ne der. Ama burada mesele şu: Milliyetçi Hareket Partisi’nin il başkanı diyor ki, “Düzce’de FETÖ diye bir sıkıntı var.” Bu bir bomba. Bu, hazirunda bir bomba. Yani çok ciddi bir şey. Ha var mı? Vardır, demek ki var ki biz de bir şeyler söyledik. Sayın Caboğlu da burada gösterdiği iradeden dolayı hakikaten takdire şayan bir çıkış yapmış durumda.
Yani Düzce’de şu anda en eski, en deneyimli siyasetçi aslında Caboğlu. Demek ki bıçak kemiğe dayanmış ki ve bu konuyla ilgili de geçtiğimiz günlerde valilik makamına bazı iş insanları gidip haksız rekabetten dolayı duydukları sıkıntıdan bahsediyorlar. Yani piyasalarda haksız rekabetler var. “Biz ticaretle, rekabetle değil FETÖ ile mücadele ediyoruz.” noktasına kadar geldi. Artık bu iş herkeste, her şeyde, bütün Düzce’deki dimağlara oturdu. Ha ne olur? Devlet “ben bunu yapıyorum, şunu yapıyorum, şöyle mi böyle mi” demez. Devlet gereğini yapar ama ne zaman, nasıl yapar, onu da devlet bilir. Biz bilemeyiz.
Bu anlamda bugünün aslında konusu, bugünün en büyük Düzce gündemi belki bir dönüm noktası olacak. Bundan sonra çok farklı şeyler gelişebilir. Çünkü devletin iki numarasına bu anlatıldı: Düzce’de FETÖ konusunda sıkıntı var. Evet, bu anlatıldı, gündeme geldi. Bundan sonra ne olur, onu da devlet bilir. Çünkü sıradan insanlara söylemediler. Sayın Devlet Başkan Yardımcımız, Mutfak Sanatları Merkezi’ne gittiler. İş dünyasıyla bir yemek yediler ve istişare ettiler. Tabii ticaretle ilgili Türkiye’nin hedeflerini anlattı Sayın Başkan.
Bu arada ben şöyle fotoğraflara baktım: Düzce’de vergide ilk ona giren Düzceliler yok. Orada göremedik. Hiç vergi kaydı olmayan, böyle kenarda köşede olan ve orada sırf masalarda anılmak, bilinmek için oturanlar da var. E siz de Faruk Özlü’nün belki çağrısıyla geldiniz, bilemiyoruz tabii. O referanstan geldiğinizde peki şu Cedidiye Meydan Projesi’ne bir dokunun. Sosyal medyalarınızda paylaşın. Oralarda oturup da böyle devlet başkanlarıyla, protokollerde anılmak, bilinmek güzel de, ama kardeşim burada bir-iki iş bilmezin, yol yürümezin, tabiri caizse hayatında hiçbir şey olamayıp da burada çok şey olanların ne işi var?
Düzensiz, plansız, algısız, çok güzel doğacak bir çocuğu, prematüre doğuracak kadar beceriksiz ebeler gibi bir halde adamlar var. Bu boşluğu kapatın. Kapatmanız lazım. Proje güzel ama oralarda oturmak, anılmak, bilinmek değil.
DÜKKANI KAPATIP FİYATI TABELAYA YAZIYORLAR
Şimdi devlet vergi topluyor. Gidiyor lokantaya, gidiyor herhangi bir işletmeye, orada memur oturuyor. Ne kadar ciro yapıyor, ne kadar nakit, ne kadar kredi kartı takip ediyor.
Şimdi bugünlerde altında inişler var, çıkışlar var. Yani iniş, çıkış, yükseliyor, alçalıyor. Bir hareket var. O dünya konjonktürüne uygun bir tablo. Onu tabii biz o kadar aklımız ermiyor ama aklımızın erdiği bir şey var: Şimdi altının bir alış fiyatı var, bir de satış fiyatı var. Adam dükkanını kapatıyor. Ekranına yazıyor: saat 17:00’de – 18:00’de kapattı ya, alış fiyatına göre, satış fiyatına göre bir şey koyuyor. Yani daha uygun, “ben uygun satıyorum” havasını veriyor. E peki adam gelse “al parayı ver” dese, dükkan kapalı. E niye tabelaya koyuyorsun o zaman? O saate kadar o parayı satmadın.
ALIŞVERİŞTE İBAN GEÇERLİ DEĞİL
Kaldı ki şimdi devlet vergi topluyor ya. Hani bu altın adamlar var Düzce’de, vardır mutlaka altın ticareti yapan insanlar vardır. Bunların bir numarası, iki numarası, üç, dört numarası var. Şimdi IBAN’a para almıyor bunlar. Yani ne demek? Altın alacağız, cebimizde 100 bin lira var. Aldığımız altın 200 bin lira. 100 bin lirayı verdik. “100 bin lira bankadan çek getir.” Niye? Nakit ver. Neden? IBAN’a para almıyor, ciro göstermiyor.
Yani bu resmen vergi kaçırıyorsun değil mi? Resmen vergi kaçırıyorsun. Yani bu kuyumcular vergi vermiyor diyor ya, lütfen, IBAN’dan parayı almıyor mu veya altın sattınız, IBAN’dan göndermiyor mu? Arayın vergi dairesini, arayın. Kim olursa olsun devletin kılıcı herkesi keser.
Yani neticede insanlar bir yerlere gelirken hileyle, hurdayla, hısım-akrabayla, alavereyle-dalavereyle gelmişse şu anda böyle devam eder. Ben onu bilmem ama bildiğim bir şey var: Kuyumcularda IBAN’la satış, IBAN’la alış olmalı. Yoksa ‘bu çalıyor’ demektir. Bu, devletten, milletten çalıyor demektir. Bu da pek hayırlı bir alışveriş değil. Vergiciler, vergi yetkilileri mutlaka bunu biliyorlardır, bilmiyorlardır belki de. Hani ben söylüyorum: Kuyumcularda IBAN’a alış, IBAN’a satış, hesaptan alışveriş niye yapılmıyor?
Cuma günü akşamı saat 18.00’da bu FETÖ konusunu biraz daha açacağız. Bu yıkım konusunda yine gündemle ilgili görüşlerimize devam edeceğiz. Ama pazartesi günü, önümüzdeki günlerde Düzce’de sular biraz daha ısınacak.
Hoşça kalın, dostça kalın Allah’a emanet olun.