Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Semih Cemşit, Düzce Valisi Cevdet Atay’dan şikayetçi oldu. İşin özünde sıkıntı ne? ‘AK Parti’nin gidemediği köylere, Vali Cevdet Atay gidiyor. Vali siyaset yapıyor.’ Bu açıklamanın ardından AK Parti İl Başkanı Mustafa Keskin de bir açıklama yaptı; ‘O iş öyle değil, böyle dedi. Şimdi bunlar siyasetlerini yapıyorlar. Vali; Allah’ın 99 tane Esmaül Hüsna dediğimiz isimlerden bir tanesi. Vali çok çok önemli. Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi döneminde, 1950’lere kadar o dönemin valileri aynı zamanda CHP İl Başkanıydı. Hem CHP İl Başkanıydı, hem de ilin valisiydi, tek parti döneminde. Sayın Cemşit, Doğru Yol, Sosyal Demokrat, yani ortanın solu dedikleri bir siyasetten gelen, tam sol değil de, halk tipi, halkın istediği siyasetten gelen bir siyasetçi. Şimdi ben soruyorum Semih Cemşit’e; siz bu valilerin, CHP İl Başkanı olan valilerin döneminde mi kaldınız, bugünkü dönemde mi yaşıyorsunuz? Bunu bilerek mi söylediniz, bilmeyerek mi söylediniz? Onu bilmiyorum, ama bildiğim bir şey var. Devletin Valisi, Devletin temsilcisidir. Şimdi Süleyman Demirel, rahmetli nur içinde yatsın, ona bir gün sordular, dediler ki; ‘Sayın Cumhurbaşkanı Çankaya Köşkünü Yeşil aramış, hani bu Mahmut Yıldırım var ya; operasyon yapan devletin adamlarından bir tanesi.’ Süleyman Demirel de dedi ki; ‘Orası devletin santrali. Her Türk vatandaşı orayı arayabilir’ dedi cevaben. Akabinde; ‘Efendim, Çankaya’dan da Yeşil aranmış.’ Demirel; ‘Aranmışsa, ne olmuş!’ cevabını verdi. Şimdi hadiseye şuradan bakalım; bizim milletten kopuk, kendisini seçilmiş, özel, devletin tüm güç ve yetkisi ile donatılmış, kapısına girdiğin zaman el – etek öptüğün bir vali değil de, vatandaşın ayağına giden, vatandaşı dinleyen, duyguları ile duygulanan, dertleri ile dertlenen bir vali inmiş sahaya, insanlarını dinliyor, vatandaşını dinliyor, belki taleplerini dinliyor, bunda ne eksik var, ne zafiyet var?

Ben bir kere; Valimiz Cevdet Atay’ın çok duygusal, çok merhametli ve o sırça köşklerde etki – yetki kullanmaktan, vatandaşı inip, vatandaşı dinleme hassasiyetini çok iyi bilen bir adamım. Valilerin vatandaşın ayağına gitmesi kadar, vatandaşı dinlemesi kadar kutsal bir şey olabilir mi? Bunun tartışılacak hangi tarafı var? Kim akıl verdiyse veya hangi akılla hareket ettiyse, Semih Başkan gerçekten çok akılsız bir şekilde hareket etmiş. Akıl tutulması olan bir hal içinde, bir ifade de bulunmuş. ‘Vali Bey’den şikayetçiyiz!’ Neden? AK Parti’nin gidemediği köylere gidiyormuş. AK Parti’nin gidemediği köy olabilir mi? Bu memlekette şu anda iktidar AK Parti ve AK Parti İl Başkanı da o minvalde bir adam. Yani gönül insanı, tevazu sahibi, makam, mevki, yetki noktasında enaniyet taşımayan bir insan. Şimdi burada Sağlık İl Müdürü var; Yasin Yılmaz. Çok eleştiri gelmişti bize, atom karınca demiştik. Yasin Yılmaz geldikten sonra Sağlık İl Müdürlüğü’nde ve hastanelerde, çok ciddi bir yapılanma oldu, çok ciddi bir hassasiyet doğdu. Sorun yok mudur? Vardır, ama sorunsuz zaten olmaz. Sorun olmazsa olmaz. Ama sorunlar, en asgariye indi. Şimdi vatandaşların dileklerini, taleplerini Yasin Yılmaz dinlediği zaman, Yasin Yılmaz siyaset mi yapıyor olacak?  

Şimdi çok enteresan bir örnek vermek istiyorum; yeni nesil bunu bilmez. Bu memlekette 3 sınıf insan vardı. Bu Semih Cemşit Bey’in döneminden kalan, o zihniyetten kalan bir yapıydı bu. Neydi bu yapı? 1. Sınıf vatandaş, emekli sandığından faydalanır, devletin bütün imkanlarından faydalanır, özel hastanelere gider, her türlü tedavisini görür. Kim bunlar? Devlet memurları. 2. Sınıf vatandaş; kimdi onlar? Bağ-Kurlular. Hastaneye gidersin, efendim bir kısmını ödemek zorundasın veya bir tedavi olursun Özel Hastanelere kapılarını açmışlardır, sen tedavi masraflarını ödeyeceksin, ondan sonra ne olacaktı, devlet sana ne zaman ödeyecekse ödeyecek. 3. Sınıf vatandaş; kimdi onlar? Bunlar Sosyal Sigortalar Kurumunun adamıydı. Çalışanlar, işçiler. Kimdi bunlar? Maraba takımı. Amele cemiyeti gibi. Yani bunlar hiç piyasaya çıkmamış ilaçlarla, kobay gibi kullanılır, ilaç kuyrukları bekler. Onlar emekli sandığının, devlet memurlarının olduğu hastaneleri kullanamazlardı. Onlar çünkü maraba. Hastanelere gittiğin zaman önce Acilde sosyal güvencen be Bağ-Kur mu, Emekli Sandığı mı, SSK mı diye sorarlardı, bundan 20 sene önce. Şimdi devlet öyle bir yere gelmiş ki; bütün vatandaşları eşit muamele sınıfına koymuş. Yeşil Kartı olan bir kişi Üniversite Hastanesinde tedavi görebiliyor. Bunu neden anlatıyorum? İşte değişen Türkiye’nin, gelişen Türkiye’nin getirdiği nimetler bunlar. Ve bunlar böyle olurken de Yığılca’nın köylerinde Sayın Düzce’nin Valisi gidip vatandaşını dinliyor. ‘Var mı bir sıkıntınız, derdiniz?’ diye soruyor. Önceden o hacet günlerinde, görüşme günlerinde vatandaş devletin kapısına girip de oradaki polisten, orada ki yapıdan girerken, sıkıntılı bir şekilde baskı halinde girerdi. Şimdi burada devlet, vatandaşının ayağına gidiyor. Bu siyasetse siyaset, maharetse maharet. Bundan daha güzel bir şey var mı ki bu eleştiriliyor. Ben hayret ettim, yani Semih Cemşit’in CHP’de değil de orta da sağda bir parti de, eski Doğru Yol Partisinde siyaset yapsaydı, şu anda muhalif olsaydı bile derdi ki ‘Sayın Valimiz çok kıymetli, hakikaten insanların ayağına gidiyor, devletin o şefkatli elini, merhametli elini, devletin asaletini, milletin maharetini birleştiriyor’ diye açıklama yapardı. İşte anlayış bu, işte sıkıntı bu. Ben Sayın Cemşit’in o söylediğine inandığına da pek ihtimal vermiyorum.

Sayın Cevdet Atay, Düzce Valisi. Düzce’nin bütün köylerini gezerek sıkıntıları tek tek dinlesin. Devlet dinleyecek, devlet sahiplenecek. Devlet devletliğini gösteriyor. Evet bu zihniyete, milleti 1., 2., 3., 4 diye sınıf noktasına getiren bir zihniyete, bu çok gelir, bu eleştirilir. Yani tabiri caiz ise bir devletin valisinin mütevazi bir şekilde, gönül insanı olarak, vatandaşının ayağına gidip de ‘nasılsınız, iyi misiniz, bizden bir beklediğiniz var mı, eksik yapan var mı?’^diye dinlemesinin asaletini, siyaset olarak değerlendiriyor. Peki; siz olsanız ne olacak? Ne olacak biliyor musunuz? Ankara’ya vakti zamanında bizim insanımız şalvar giyiyordu vakti zamanında. Yabancı misyon şeflerine ayıp oluyor diye, bu memleketteki, kılık kıyafet noktasında, insanları Ankara’nın caddelerine sokmadı bunlar. Bu insanlara hep tepeden bakıldı. ‘Bunlar bir şey bilmez, bunlara söyleyeceksin, bunlar cahil, bunlar hiçbir şeyden anlamaz.’ Ve o kadar çok örneklendirebiliriz ki. Yani devlet milletin kafasında, demokrasinin kılıcı gibi hiddetle ve şiddetle durmaz. Devlet milletin gönlünde, muhabbetle durur, devlet milletin gönlündeki tahtta durur. Devleti olmayanın imanı da olmaz, dini de olmaz, geleceği de olmaz. Ama devletle – millet ne zaman barışır, ne zaman muhabbet kurarsa, bu muhabbetten doğacak sinerji maddi, manevi, içtimai hem bugüne, hem yarına, hem de gelecek nesillere çok güzel bir zemin hazırlar. Devlet milletin hizmetkarıdır. Devlet milleti güden çoban değildir. Eyy Semih Cemşit, işte sıkıntı burada başlıyor, anlayış burada farklı. Bunlar, ittihat edilen, korkulan, kural koyan, hayır! İngiltere de polis silah taşımıyor. İngiltere insanı kadar bizim insanımız asil değil mi? Sadece ayağına gitmiş, bunun siyaseti mi var? Bunun asaleti var, bunun mahareti var. Sayın Valim Cevdet Atay Beyefendiyi kutluyorum, tebrik ediyorum. Gidebildiği kadar, fırsat bulabildiği kadar gitsin. O klimalı odalardan, o lüks mekanlardan çıkmış, o tozlu, topraklı yollarda köylü insanların derdini dinleyen valiye ‘Siyaset yapıyor’ diyerek akıl tutulması yaşayan Semih Cemşit; hakikaten bu size not olsun, siyasi yaşamınız yapabildiğiniz ve yaptığınız en büyük gaf diye değerlendiriyorum ben bunu. Bir çok köye gidilsin, bir çok mahalleye gidilsin ve insanımız dinlensin. İnsanımıza değer verilsin. Değer verildiğini insanlar hissettiği zaman devletine de milletine de değer verir. ’Bugün yaptığın banaysa, öğrendiğin kendine’ demiş. Buradan iş öğrenin iş. Buradan öğrenin ki, devletin eli çelik bilek değil, kadife bir eldiven. İşte buradaki anlayış farkı ortaya çıkıyor. Ben buradan özellikle Sayın Valimi tebrik ediyorum. İnsanımıza ve Düzcemiz’e gösterdiği muhabbetten dolayı teşekkür ediyorum. İltifat, marifete tabidir. İltifat ediyorum, marifetinden dolayı. İl Sağlık Müdürümüze de adam gibi insana hizmet ettiği sürece, ona da teşekkür ediyoruz, onu da tebrik ediyoruz.

Düzce Üniversitesi’ne yeni bir rektörümüz atandı, Sayın Prof. Dr. Nedim Sözbir. Ona da inşallah hayırlı olsun. Bu arada Düzce Cumhuriyet Başsavcısı Yasin Emre’yi ziyaret etmiştik, Öncü Medya olarak Onda da gerçekten dolu dolu Anadolu ifadesini gördüm. İşte devlet merhamettir, devlet şefkattir, devlet hizmettir. Bunu ne CHP anlamış, ne de Cemşit anlamış. Anlamazlar; çünkü onlar devleti insanların üzerinde, milletin üzerinde güç görüp, yıllardır millete rağmen devletin gücü ile iktidar olma nimeti ellerinden gittiği için sıkıntı burada başladı.

Programın tamamını aşağıdaki linkten takip edebilirsiniz:

YouTube: https://www.youtube.com/watch?v=cm3Xe64uYkk