BAŞKAN ŞAHİN’DEN MUHALİF YAYINA AÇIK DESTEK

İşi düştüğünde AK Partili vekilleri yere göğe sığdıramayan Düzce Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Şahin, ülkenin içinden geçtiği ekonomik sıkıntıların faturasını iktidara kesen yayın organını desteklemekten çekinmiyor. Hem savaş ortamı hem de dövizdeki hareketliliğin yaşamın her alanını etkilediği herkes tarafından kabul görmüş ve bu duruma seyirci kalmayan AK Parti hükümetinin tek tek hayata geçirdiği tedbirlerle ekonomiye can suyu olduğu aşikarken, Düzce TSO’nun başındaki isim, adeta yangına körükle gider gibi iktidarı hedef tahtasına koyan yazılarla bilinen yayın organına maddi-manevi kol kanat geriyor.

AK PARTİ HÜKÜMETİ OTORİTE KURMAK VE HALKI UMURSAMAMAKLA İTHAM EDİLİYOR

Düzce Ticaret ve Sanayi Odası’nın desteğiyle her ay yayınlanan ‘Düzce Sektör’de kaleme alınan yorum haber kisvesi altındaki eleştiri dozu yüksek yazıda, AK Parti hükümeti otorite kurmak ve halkı umursamamakla itham ediliyor.  

GEÇMİŞTE DE ALEYHTE KONUŞTUĞU GÜNDEME GELMİŞTİ

Düne kadar her konuşmasında ‘Düzce Belediye Başkanımız Dr. Faruk Özlü’ye, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir ve Düzce Milletvekili Fahri Çakır’a bize sağladıkları destekleri için çok teşekkür ediyoruz.’ ifadelerini adeta kopyala-yapıştır şeklinde tekrar tekrar dile getiren Düzce TSO Başkanı Şahin’in arka planda AK Parti’ye çok uzak bir kişilik olduğu biliniyor. Katıldığı bazı cemiyetlerde Erdoğan ve ekibini sert ifadelerle yermekten geri durmayan Şahin’in sosyal ortamlarda taktığı ‘herkesle iyi geçiniyorum maskesi’ bu son yazıyla düşmüş oldu.

BUNUN FATURASI ŞAHİN’E KESİLİR Mİ?

İktidara karşı nefretin, öfkenin, eleştirinin kalem kalem her satıra iliştirildiği Düzce Sektör Bülteni’ndeki yazının, Şahin’in geleceğini etkilemesi kuvvetli ihtimal olarak görülüyor. Üstlendiği makam göz önüne alındığında Şahin’in objektif olması gerekirken siyasi tavrını açıkça belli etmesinin gelecek seçimlerde kendisine nasıl fatura edileceğini ise zaman gösterecek.

HÜKÜMETİN TAVIRLARI YILGINLIK YARATIYOR

İşte AK Parti cephesinde büyük bir rahatsızlığa yol açan ‘Düzce Sektör’ yayın organındaki “HÜKÜMETİN TAVIRLARI YILGINLIK YARATIYOR” başlığı altında yayınlanan yazıda öne çıkan ifadeler:

“Türkiye'de küçük bir azınlığın çıkarı büyük bir çoğunluğun önüne geçmiş durumda ve bütün ekonomi politikaları bu durumu sürdürme mantığı üzerine kurulu. “Biz gelmeden ambulans yoktu, biz gelmeden buzdolabı yoktu” söylemleri kademeli otoriteleşmenin örnekleridir. HAKİKAT ÖTESİ SÖYLEMLER TEKRARLANA TEKRARLANA KENDİ TABANINDA BİR ALIŞKANLIK, ÖBÜR TARAFTA DA YILGINLIK YARATIYOR. SİVİL TOPLUMDA, MEDYADA HEM İNSANLAR DOĞRULARI SÖYLEMEYE, İKTİDARI ELEŞTİRMEYE DEVAM EDİYORLAR, HEM DE SEÇİMLERE KATILMAYA, SANDIĞA GİTMEYE, SİYASAL ÖRGÜTLENME YAPMAYA DEVAM EDİYORLAR.

“SİYASAL DEĞİŞİME İHTİYACIMIZ VAR”

Bu anlamda yılmıyorlar ama şu anlamda bir yılma oluyor; o kadar çok isyan edilecek olay oluyor ki hangisine yanıt vereceğinizi bilemiyorsunuz, bir yerde muhaliflik de artık kalıcı bir hal, hayat tarzı olmaya başlıyor. Oysa bizim şunu söylememiz lazım: Bu durumdan artık çıkmalıyız, hiçbir toplum buna uzun süre dayanamaz. Hangi söylemle, hangi siyasi ittifakla, siyasal stratejiyle bir demokrasiye geçebiliriz? TÜRKİYE DEMOKRASİYE GEÇME MÜCADELESİ VERİYOR, ŞU ANDA ANAYASA'YA UYULMUYOR VE BUNU ENGELLEYECEK KURUMLAR PARALİZE OLMUŞ DURUMDA, O ZAMAN BİZİM DEMOKRASİYE GEÇMEK İÇİN BİR SİYASAL DEĞİŞİME İHTİYACIMIZ VAR.

TÜRKİYE'DE ÇOK UZUN ZAMANDIR SİYASAL VE EKONOMİK OLAYLAR, İKTİDAR LEHİNE YORUMLANARAK SUNULUYOR. Önce ekonomik krizin nedeninin COVID olduğu, ABD'nin, dış güçler ve içerdeki iş birlikçilerinin veya dünyadaki enflasyonun olduğu anlatılıyordu, bunun bir alıcısı olduğu iktidar tarafından biliniyordu. Ukrayna'da savaş çıkınca eli biraz daha rahatladı. BAKAN ŞİMDİ ENFLASYONUN YÜKSEK OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİYOR, ÇÜNKÜ BİLİYOR Kİ SAVAŞ NEDENİYLE BÜTÜN DÜNYADA ENFLASYON VAR, “SORUMLUSU BİZ DEĞİLİZ” DİYEBİLECEK. GERÇEĞİN BU OLMADIĞINI AÇIK BİR ŞEKİLDE ORTAYA KOYMAK MUHALEFETE DÜŞÜYOR. HEPİMİZ YOKSULLAŞIYORUZ. İKTİDAR HALK AÇISINDAN BİR KEMER SIKMA POLİTİKASI UYGULUYOR FAKAT KENDİ DESTEKÇİSİ OLAN SERMAYE KESİMİNE TAM TERSİNE KEMER BOLLAŞTIRMA POLİTİKASI UYGULUYOR, ÇÜNKÜ SON TAHLİLDE İKTİDARDA KALMAK İÇİN HERHALDE ONLARIN DESTEĞİNE MUHTAÇ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR. Türkiye'de küçük bir azınlığın çıkarı büyük bir çoğunluğun önüne geçmiş durumda ve bütün ekonomi politikaları bu durumu sürdürme mantığı üzerine kurulu.

“YÖNETENLER ZARAR GÖRMEDİĞİ GİBİ KÂRLI DAHİ ÇIKABİLİYORLAR”

Kısaca, savaş (tıpkı salgında olduğu gibi) toplumun tüm kesimlerini eşit biçimde etkilemiyor. SOSYAL SINIFLARA VE FARKLI KİMLİKLERE BÖLÜNMÜŞ KAPİTALİZMDE İŞÇİ VE EMEKÇİ SINIFLARI VE EZİLEN KİMLİKLER BU SAVAŞIN HER TÜRDEN EKONOMİK VE SOSYAL FATURASINI ÖDERKEN, SERMAYE SINIFI VE YÖNETENLER BUNDAN ZARAR GÖRMEDİĞİ GİBİ, KÂRLI DAHİ ÇIKABİLİYORLAR. Bu salgın bize, kimlerin korumasız, kimlerin korunaklı olduğunu; kimlerin sağlık hizmetlerinden yararlandığını, kimlerin yararlanamadığını; kimlerin konforlu evlerinde yaşamlarını sürdürürken, kimlerin ölmek pahasına kalabalık işyerlerine gitmek zorunda kaldığını; kimlerin sağlık hizmeti ve gıda tedariki başta olmak üzere üretimde bulunurken, kimlerin rahat evlerinden ya da özel malikânelerinden, yatlarından işlerini yönettiklerini; kimlerin aşının kıt olduğu günlerde kolayca aşılanabilirken, kimlerin aşılanamadığını ve bu süreçte kimlerin işsiz ve aşsız kalırken, kimlerin milyarlarına milyarlar kattığını ortaya koydu. BİR YERDE AŞIRI İŞSİZLİK, AŞIRI YOKSULLUK VARSA, İNSANLARIN ÇOĞUNLUĞU DESTEK ALMAKSIZIN HAYATTA KALAMIYORSA, TOPLUMUN KENDİNİ İFADE ETMESİ, DAYANIŞMASI, ÖRGÜTLENMESİ BASKI VE ŞİDDET YOLUYLA ENGELLENİYORSA ORADA DÜZEN BOZULMAYA BAŞLAR.