Dün kaldığımız yerden Yorumluyorum’a devam ediyoruz. Neredeydik? Milletin ekmeği ile oynuyorlar mı? Evet, milletin ekmeği ile oynanıyor mu oynanmıyor mu?  Şimdi kısaca bir hatırlayalım. Düzce Fırıncılar Odası ekmeğe zam istedi. 220 gram olan ekmek 250 gram oldu. Ve 2,5 liradan piyasaya sürüldü diye karar alındı. Bu komisyonda, Düzce Esnaf Odaları vardı, Ticaret Odası vardı, Tarım İl Müdürlüğü vardı, Düzce Belediyesi vardı. Esnaf Odası Başkanı Mustafa Kayıkçı’nın bulunduğu yapı, oda ve yine onun alt kuruluşu olan Fırıncılar Odası bu zammı onayladı. 250 gram ekmek 2,5 lira diye piyasaya sunuldu. Ama Belediye, Ticaret Odası, Tarım İl Müdürlüğü, bunların bu karara, şerhi olmasına rağmen bu karar uygulandı. Biz de haber yaptık. Milletin ekmeği ile oynanıyor dedik. Ve bu ekmekten oynama hadisesinden sonra Düzce Valisi Cevdet Atay, Fırıncılar Odası Başkanı’nı çağırıp, yapılan işe pek hoşnut olmadığı noktasında görüş beyan edip, bunun düzeltilmesini istedi.

Burada da şöyle bir çözüm noktasına gittiler. 250 gram değil de 270 gramı biz 2,5 liraya satalım diye bir antak kalındı. Verilen zammın yarısı gitmiş oldu. Ancak enteresan bir şey daha oldu. Sayın Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü bir açıklama yaptı. Biz bu komisyonda ret oyu verdik. Yani ret oyu vermesine rağmen Esnaf Odaları Başkanı Mustafa Kayıkçı bu zammı onayladı.

Şimdi devam edeceğim de burada enteresan bir şey var. Mustafa Kayıkçı ile görüştüm. "Neden böyle yaptınız?” dedim. “Bizim komisyonumuz var, fiyat taktir komisyonu, oradan gelen kararı onaylıyoruz.” dedi. Peki, Esnaf Odaları Başkanı olarak, memleket yangın halinde, birileri düğmeye basmış. Ekonomi ile geldiler ekonomi ile gidecekler diye, Biden’ın Türkiye’de uyguladığı bir strateji var. Fiyatlar orada anormal, burada ne olduğu belli değil. Bir hengâme var. Cumhurbaşkanı, “Fiyatların önüne geçeceğiz, vatandaşı mağdur etmeyeceğiz.” diye açıklama yaptığı günde, Mustafa Kayıkçı bunu onaylıyor. Hayırdır? Hiç Ankara’ya sordunuz mu? Genel merkezinize.

İkincisi, tabiri caizse, burada bunu verirken, Türkiye’deki bir projenin, bir çalışmanın, bir enformasyonun bir parçası olduğunuzu unutarak mı bu kararı onayladınız? Bilerek mi onayladınız? Fırıncılar odası başkanı, “Memlekette un fiyatları artmış”, evet doğru. Bakkala komisyon veriyoruz. Evet doğru. Yüzde 20’si bakkala gidiyormuş. Peki, bunlarla beraber belediye ile veya ilgililer ile, “Böyle böyle bir sıkıntı var. Komisyon elinde sonunda toplanacak. Bizim böyle bir talebimiz var. Burada şöyle şöyle bir yol haritası izleyelim” diye bir istişare etmeden zam talebinde bulunuyor. Orada Düzce Belediyesi’nin bu komisyonda bir temsilcisi var. “Sen kimsin?” diyor. Düzce Belediyesi’ne “Sen kimsin?” Ticaret ve Sanayi Odası’nın burada bir temsilci var. “Sen kimsin kardeşim?” Tarım İl Müdürlüğü’nün bir temsilcisi var, sen de talimatla geldin, sen de devlet memurusun sen ne anlarsın bu işlerden. Siz kimsiniz ki bizim fırınımızın vereceği ekmeğin fiyatına karışıyorsunuz.”

Burada siz kimsiniz derken, Faruk Özlü de işin içinde. “Sen kimsin Faruk Özlü, Belediye Başkanı fırında çıkacak ekmekten, fiyattan, niye bu kadar ilgilenir?” deyip de herkesi bertaraf ettiler. Tamam haklı olduğu taraflar var mıdır? Vardır mutlaka. İşin sonunda sayın Faruk Özlü bir açıklama yaptı. “Rica ediyorum.” dedi. “Eğer ekmek fiyatlarındaki zamları geri almazsanız, Düzce’de halk ekmeği devreye alacağız.” Yani Düzce’de halk ekmek diye bir firma kurup ekmeği biz üreteceğiz veya farklı biri.

Akabinde Mustafa Kayıkçı, “Biz ekmeği 1,5 liradan satarız.” dedi. 1,5 liradan ekmek satılıyorsa… “Ama bize büfeleri versinler.” Yani bunu böyle bir tantana olmadan önce neden bir çalışma halinde sunmadınız? Niye böyle yapalım, böyle yapalım demediniz? 1,5 liradan satılabiliyorsa ekmek, neden 2,5 liradan satılıyor arkadaş? Bu milletin ekmeği ile niye oynanıyor bu kadar? Pandemi döneminde 7/24 saat millet oturdu evinde ekmek yedi. Mustafa Kayıkçı’nın ifade, kendisi diyor ki, “Bu halk ekmekte, fabrika üretiminde, aynı lezzette aynı kalitede olmaz.” Kardeşim, olmayabilir doğrudur. Zengin zaten zenginlikten oturduğu yerden ekmeğini yemiyor zaten, az ekmek yiyor. Fakir yiyor ekmeği. Lokantada bir ekmek ile adam karnını doyuruyor. 1,5 lira dediğiniz zaman, bir evde 5 kişi yaşıyorsa, günde birer ekmekten 7,5 lira yapar, ayda 200-300 lira yapar. Zenginin akşamda bıraktığı bahşişe eş değer ama fakir için, ihtiyaç sahibi için zaten bu gerekli büyük bir imkân.  Yani ekmeğin kalitesi düşer, ya Düzce’de ekmek zaten çok mu kaliteli? Onu bilmiyoruz. İddialara göre Düzce’de üretilen ekmek o kadar da kaliteli değil.

Şimdi burada iki tane yol var. Belediye ve Dr. Faruk Özlü, “Milletin ekmeği ile oynanmasına müsaade etmeyiz.” dedi, “Zammı geri alın, rica ediyorum” dedi açıklamada naif ve zarif kişiliği ile. Aldılar mı? Almadılar. Bir ortak formül buldular. 250 gram değil de 270 gram. E o zamanda israf var. Ekmeğin ne kadar oranı fazla olursa israf da o kadar fazla oluyor. Şimdi burada iki tane formül üzerinde gidiliyor benim duyduğuma göre. Bu Düzce Belediyesi Halk ekmek adıyla kurulan kuruluşla, şirketle veya yapıyla, neyse. Bu Düzce’deki fırınlardan, üreten fırınlardan, bakkalın komisyonu, onun komisyonu, o maliyetler, şunlar bunlar, bertaraf edildikten sonra ekmek alacak. Ve şehrin farklı noktalarında büfelerde bu ekmek satılacak ve 1,5 liraya satılacak. 1,25, 1,30 gibi bir maliyeti var. O zaman bu satılacak olduğu rakam, 1,5 liraya geliyor. Ve bu kaliteli de olacak çünkü Düzce’deki mevcut fırınlardan alındığı için. Garanti verilecek fırınlara denilecek ki “Biz sizden 1000 tane, 500 tane ekmek alacağız bunları üretin bize verin. Şuraya getirin, bırakın, paranızı da alın. Parasını veren ekmeğini alacak. İkincisi Düzce Belediyesi, bir tesis kuracak 1,5, 2 milyon lira gibi bir maliyeti olduğu söyleniyor. Fabrikasyon ve en son sistem, en son kalite, en güzel şartlarda bir üretim yapıp.

Bu konuda Düzce Belediyesine göre çok ufak ama halkın ekmeği noktasında çok ciddi bir yatırım. Şimdi iki tane yol var. Üçüncü yol da şu. Düzce’de 56 tane fırın var. hiç kimsenin ekmeği ile oynanmadığı gibi fırıncı esnafının da üreten esnafında ekmeği ile oynamamak lazım. Bu da doğru. Ama dediğim gibi “Ağlamayanı yok, fakir olan da yok.”  Yani memlekette bir tane poğaça 2,5 lira. Fırınların çoğu üretiyor bunu. Şu kadar, el kadar bir poğaça. Veya simit. Yani buradaki kar oranına baktığınız zaman, kazanma oranına baktığınız zaman, çok ama çok ama fevkaladenin fevkinde bugünkü ticari dengelerde olmayan bir kar var. Kazansın tabi adam imalat yapıyor. Mücadele veriyor.

Burada geldiğimiz son nokta şu. Birinci alternatif, fırınların ürettiğini halk ekmek adına satmak bir çare. Kendi üretip satmak, Belediye olarak, halk ekmek olarak üretip satmak bir çare. Ama Düzce’de ismi kendisinden kilometrelerce önde giden bir Belediye Başkanı, Bakanlık, Milletvekilliği yapmış bir adam Belediye Başkanı olmadığını düşün. Bu milletin derdiyle dertlenen, gönlüyle gönüllenen, zenginiyle, fakiriyle, halkıyla, taban tabana gönül adamı olan Cevdet Atay diye bir valinin olmadığını düşün. O zaman birinci yol anında bertaraf olur. Çünkü Vali’nin duruşu, sayın Özlü ’nün manevrasıyla beraber 20 gramlık bir artış oldu. Fiyat inmedi ama. Gramaj yükseldi, fiyat indi diyorlar. Olmadı. Bir orta yol bulundu. Düzce’nin gönül adamı bir Valisi, dirayetli bir Belediye Başkanı olmadığı zaman bu milletin ekmeğiyle oynanır.

Mesela 56 tane fırıncıdan, bazı fırıncılar var ne uzuyor ne kısalıyor. Bunlar para kazanan, bundan gerçekten imkân sağlayan 6 tane, 7 tane adamdan başka, 50’yi kenara bırak, 45’i kenara bırak. Onlar kendi yağı ile kavruluyorlar. Ne uzuyorlar ne kısalıyorlar. Şimdi hadisede gelinen nokta şu. Kamuoyundan gelen ses, fırıncılar odası Başkanı’nın en son dediği şu, ben onunla görüştüm buna ne diyorsunuz dedim. Dedi ki, “Bize garanti de verirse Başkan, sözleşmeyi de yaparız. Biz bakkal komisyonları ve diğer masrafları bertaraf ettiğimiz zaman maliyetine ekmeği veririz, 1,5 liraya ekmeği veririz dedi. E 1,5 liradan ekmek veriliyor da 2,5 liraya çıkarmanın anlamı neydi? Bir de o var. Bakkallar fırıncılar arasında deli bir rekabet var. 50 kuruş bakkala komisyon veriyorlar. Bir de sabah bayat olan ekmekleri geri alıyorlar. Alma. Birlik olun veya başka bir şey olsun, başka bir formül olsun. Bakkala verdiğin komisyonun bedelini veya satış noktası diyelim, bakkal demeyelim de yani bakkallarımızı da zan altında bırakmayalım. Ekmeğin satış noktasına verdiğin komisyonun bedelini, bayat ekmeğin bedelini, kazanamadığın parayı bu milletin sırtına vurmaya ne hakkınız var ya. Ne kadar çıkıyorsa o kadar satın. Biz bilmeyiz onu. Ama bir daha söylüyorum. Ve tekrar ediyorum. Dr. Faruk Özlü Belediye Başkanı’yken, sayın Cevdet Atay Düzce Vali’siyken bu duruş, bu ittifak, bu samimiyet varken, Düzce’de Halk ekmek fabrikası kuruldu kuruldu, kurulmadı biz bu ikiliyi bir araya getirmediğimiz sürece, bir araya gelmediği sürece, ki ne zaman bir daha denk gelir böyle bir ikili bilemiyoruz, biz ekmeğimizden kimin oynadığını bilemeyeceğiz. Ekmeğimizle oynayacaklar.

Ya bu anlamda birinci boyutuyla iyi bir anlaşma yapılmalı. Veya ikinci boyutuyla Düzce Belediyesi ekmek işine el atmalı. Atmadı mı? Bu memlekette 10 tane, 20 tane fırıncı var ama 200 bin tane merkezde, vilayet bazında 400 bin tane insan yaşıyor. Günlük ekmek ihtiyacımız aşağı yukarı 300 bin civarında. Çeyrek bir ekmekle baktığımız zaman. 150-200 kişi üretiyor, 300 bin kişi tüketiyor. Bir de şunu unutmamak lazım. Bugüne kadar bu milletin ekmeğini bunlar temin etti.  Ne fırıncı kaybetsin ne Belediye kaybetsin ne vatandaş kaybetsin. O nasıl alacak? O da sizin işiniz. Biz sadece söyleriz. Çözüm üretmek, yol üretmek, kar üretmek sizin işiniz.