Edepli olana saygı duyalım, edepsizi  eğitelim.

Kısaca haddini bilmek demek olarak tarif edeceğimiz EDEP, en başta Allah’a karşı edeple başlayan ve hayatımızın tümünü içine alacak kadar geniş bir konu.

Haddini ; yani sınırlarını bilene edepli diyoruz. Edepli, nerede nasıl davranacağını, kime nasıl muamele edeceğini bilip buna göre davranır.

Oturması, kalkması, yürümesi, yemesi, içmesi, kısaca bütün hayatı belirli ölçüler dâhilinde seyreder. Edep sahibi kimseye rahatsızlık vermez, aksine herkese yetişmeye, yardımcı olmaya çalışır. İncitmemek ve incinmemek prensibine göre yaşamaya çalışır.

Evde, sokakta, telefonda nasıl davranacağımız, yalnızken ya da diğer insanlar arasında ne yapacağımız, hep edebin sınırları içerisine girer.

Günümüzde bu rehberi kimse ciddiye almıyor ama. Kimse edeple varılacak yere talip değil, çünkü değer algıları ters yüz olmuş durumda. Kendilerine büyük denilen insanlar da, küçükler de maddiyat ve daha çok kazanmanın temel belirleyici olduğu bir hayatın katı gerçeklerinden hareket ettiklerini düşünüyorlar. Öyle olunca da nezaket, nezahet, zarafet ve fazilet gibi kavramlara arkeolojik malzeme muamelesi yapılıyor.

Genel geçer algılar o kadar sıradan ve basit ki kimse nasıl konuşacağını, nasıl yürüyeceğini, nasıl yemek yiyeceğini, topluluk içerisinde nasıl hareket edeceğini, mecliste nasıl oturulacağını bakışlarına bir nizam vermesi gerekip gerekmediğinin derdine düşmüyor. Çünkü bu hayat, ölçüsüz, kuralsız ve sınırsız bir hayat ve bu hayatın dağdağası içerisinde kimsenin bu kuralları ne duymaya, ne öğrenmeye ne de tatbik etmeye zamanı var.

EDEPSİZLİKTEN KAÇINMAK YETMEZ.. EDEPSİZLİĞİ DEF EDELİM ....