Kadına yönelik şiddet olaylarının önüne geçebilmek için tüm Türkiye genelinde olduğu gibi, Düzce’de de çalışmalar devam ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı da, öğretmenlere yönelik kadına yönelik şiddetle mücadelede farkındalık eğitim programı hazırladı.

9 günlük ara tatilde Düzce’de öğretmenlere verilecek eğitim de, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet olaylarının önüne geçilmesi için bilinçli toplum yetiştirilmesi hedefleniyor.

Konu ile ilgili açıklamalarda bulunan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer,  Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Yılı Faaliyet Planı'nın hazırlandığını hatırlattı. , Bakanlık olarak bu eylem planından önce de bu yönde pek çok faaliyet yürüttüklerinin altını çizen Özer, "Şu anda Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2022 Yılı Faaliyet Planı çerçevesinde, bu yöndeki eğitimlerimizi çok daha sistematik hale getirdik. ÖBA üzerinden 11-15 Nisan'da yapılacak ara tatil döneminde öğretmenlerimiz için hazırladığımız 14 eğitimden birini kadına yönelik şiddetle mücadelede farkındalık eğitimleri oluşturacak. Sadece kadına yönelik şiddet değil, akran zorbalığı ve diğer şiddet türleri için de öğretmenlerimize mutlaka eğitim verilecek. Biz istiyoruz ki sadece kadına değil, hiçbir insana şiddetin uygulanmadığı, şiddete sıfır toleransın olduğu bir okul iklimi inşa edelim ve çocuklarımız, öğretmenlerimiz, yöneticilerimiz bu okul ikliminde vakitlerini geçirsinler" dedi.

"Her türlü şiddete, akran zorbalığına sıfır tolerans"

Anaokulundan yükseköğretime ve işgücüne katılıma kadar, hayatın çok büyük bir kısmının okulda geçirildiğine işaret eden Özer, "Sadece kadına yönelik şiddete değil, öğrencinin öğretmene, öğretmenin öğrenciye yönelik, öğretmenin öğretmene yönelik şiddetine, akran zorbalığına sıfır tolerans göstermemiz gerekiyor" diye konuştu.

Konumu itibarıyla örnek teşkil etmesi gereken okulda şiddetten uzak, herkesin kendini güvende hissedeceği, kişisel gelişimin ve eğitim imkanından yararlanmanın merkezde olduğu bir ortamın bulunması gerektiğinin altını çizen Özer, şöyle konuştu:

"Öbür türlü öğrenci, öğretmen veya yönetici kadın da olsa erkek de olsa herhangi bir şiddetten kaygı duyduğu zaman olumsuz etkilenecek. Bu durumda öğrenci de öğrenmeden yavaş yavaş okul ortamından kopacak, okulu terk edecek yani başka toplumsal problemlere yol açacak. Yani biz eğer okul ortamı içerisinde çok sağlıklı bir ortamı sağlayabilirsek toplumsal dönüşüm için de çok kıymetli bir imkana sahip olabileceğiz. Çünkü bizdeki öğrenci ve öğretmen sayısı da toplumun çok büyük bir oranına tekabül ediyor. 20 milyon öğrencinin 1 milyon 200 bin öğretmenin olduğu bir eğitim sisteminden bahsediyoruz. Dolayısıyla iyi örnekleri ne kadar okulda yaygınlaştırabilirsek, bu tedrici bir şekilde toplumu da etkileyecektir. Eğer biz okulda gerçekten şiddete sıfır toleransın olduğu, hiç bir şeyin göz ardı edilmediği, üzerinin örtülmediği ve herkesin kendisini iyi hissettiği bir ortamı güçlendirebilirsek her geçen gün daha iyi noktaya doğru taşıyabilirsek bu sadece toplumumuzun çok sağlıklı bir toplum olmasını değil, aynı zamanda öğrencilerin okul ortamında çok daha sağlıklı bir şekilde öğrenebilmelerini, öğrenme kalitesini de artıracaktır. Onun için Bakanlık olarak tüm imkanlarımızla bu sürecin en büyük destekçilerinden birisi olacağız.

Kovid-19 sürecinde de okulların en güvenli, ilk açılıp son kapanacak yerler olacağı örneği ve dirayeti toplumun da normalleşmesini sağladı, diğer kurumların da rahat bir şekilde açık kalmasında çok önemli bir deniz feneri etkisi gördü. Onun için okullarımızı her açıdan ne kadar güçlendirebilirseniz ülkemiz bundan o kadar çok kazançlı çıkacak diye düşünüyorum."

MEB'de kadın yöneticilere pozitif ayrımcılık dönemi

Milli Eğitim Bakanlığına 2002-2022 arasında atanan kadın öğretmen oranlarına ilişkin de verileri aktaran Özer, şunları kaydetti:

"2002'de 500 bin öğretmenin yüzde 40'ını kadın öğretmenlerimiz oluştururken, şu anda 1 milyon 200 bin öğretmenimizin yüzde 60'ını kadın öğretmenlerimiz oluşturuyor. Biz aynı zamanda bu çalışmaları yaparken taşra teşkilatımızdaki okul yöneticiliğinden, il ve ilçe milli eğitim müdürlüğümüzden Bakanlığa kadar eğitimin tüm kademelerindeki süreçlerde kadınlarımızı mümkün olduğu kadar yönetici olarak da görmek için pozitif ayrımcılık yapacağız. Bunun da eğitim ortamlarının çok daha sağlıklı bir süreç olarak devam etmesi için kritik bir işlev göreceğine inanıyorum."

Öncü Haber Merkezi / AA