Antalya’da düzenlenen Özel Okullar Derneği’nin sempozyumuna katılan Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz ve bürokratlarının yeni sisteme ilişkin gazetecilerin sorduğu sorulara ya tam cevap veremediğine işaret eden Arslan, “MEB Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürü Çetin ise aynı sempozyumda resmen yeni sisteme dair acınası tabloyu gözler önüne seren açıklamalarda bulunmuştur. Çetin, 2 Haziran’da yapılacak liseye geçiş sınavının sorularının çok zor olacağını söylemiş ve ‘Bu seçme sınavı olacak ve en üst gruptan yüzde 10 öğrenciyi seçeceğiz. Sorular çok zor olacak. Sorular öğrencilerin yüzde 50’sine, 60’na hiç hitap etmeyecek. Bu da doğal, biz üst grup öğrenciyi seçeceğiz’ dediğini hatırlattı.
 
Arslan açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
 
“ÖĞRENCİLER GÖZDEN ÇIKARILDI”
“Bu açıklamalar, öğrenciler arasındaki eşitliği tanımayan bir zihniyetin, sınavlara da bu çerçevede baktığını göstermiştir. Her öğrenciyi en makul şekilde ve potansiyelince geliştirmek, daha eğitimli hale getirmekle yükümlü olan Bakanlığın, milyonlarca öğrenciyi gözden çıkardığını ortaya koymuştur. Aynı şahsın, “Sınav sadece belli okullarda yapılacaksa taşradaki yoksul bir çocuk bu sınava nasıl girecek? Nasıl ulaşacak ve nasıl konaklayacak?” sorusuna, “Çok zor bir soru. Ama sınav her yerde olmayacak” cevabı vermesi de ayrıca skandaldır. Bu, çobanken sınav birincisi olarak ülkece yüreğimizi ısıtan hikayeleri artık hiç duyamayacağımız anlamına gelmektedir ve yoksulun yoksul, köylünün de köyünde kalmasının fermanıdır.
 
“YOKSUL ÇOCUĞUN FIRSATI OLMAYACAK”
Ülkenin evlatlarının eğitimde fırsat eşitliği hakkı, hayata da eşit bakmayan yöneticiler tarafından yok edilmek istenmektedir. Eğitim-İş olarak bu ülkedeki tüm çocukların eşit, adil, bilimsel ve laik eğitime ulaşma; şehirdeki varlıklı ailelerin çocuklarıyla aynı koşullarda sınanma hakkını sonuna kadar savunacağımızın altını çiziyoruz!

Aynı bürokratın, “adrese dayalı kayıt” sistemine dair de bugüne kadar yapılan resmi açıklamalardan farklı şeyler söylemesi, bu sistemin de daha netleştirilmediğini göstermiştir. Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla apar topar yapılan bu sistem değişikliğinde; tür ve içerik olarak hangi okulların “zorunlu olmayan” yeni sınava göre öğrenci alıp almayacağı, “Anadolu” diye adlandırılan liselerden geri adım atılıp “düz” lise uygulamasına geri dönülüp dönülmeyeceği, kayıt kaosunun tam olarak nasıl aşılacağı,hâlâ belirsizliğini korumaktadır.
 
“ÖĞRETMENSİZ EĞİTİM!”
Öte yandan aynı sempozyumda konuşan Milli Eğitim Bakanı da, eğitim geriletilirken öğretmenlerin durumunun da kötüleştirilmesinin boyutunu adeta itiraf etmiştir.

MEB in, bütçe görüşmelerinde 109 bin öğretmene ihtiyaç duyulduğunu rapor etmesine rağmen, Bakan İsmet Yılmaz’ın sempozyumda 25 bin öğretmenin atanacağını müjde gibi sunması ise ayrıca trajik olmuştur. Birçok gerici İslami vakıf ile protokol imzalayan ve bu protokollerin maliyetlerini Bakanlığı adına üstlenen Yılmaz, işsiz öğretmen ordusunu ne kadar umursamadığını bir kez daha göstermiştir.

Eğitim-İş olarak uyarıyoruz, bu belirsizlikleri eğitimin tüm paydaşlarından fikir almadan rasyonel biçimde netleştiremezsiniz; öğretmenlere hak ettiği değeri vermeden okulları bilgi yuvası haline getiremezsiniz; öğrenciler, öğretmenler, okullar arasında ayrımcılık yaparak, eğitimli, bir arada huzurla yaşayan bireylerin yaşadığı bir Türkiye umudunu ütopyaya dönüştürürsünüz. Unutulmamalı ki; eğitimde kaos, ülke geleceğinde kaos demektir”

Haber: A. SARI