Dedik ya bugün 28 Şubat. 28 Şubat ve 15 Temmuz. Aralarında bir fark yok biliyor musunuz? 60 darbesi ve 80 darbesi de. Bunların arasında sadece nüanslar var. Amaç aynı, araçlar farklı. 28 Şubat’ta ülke öyle bir hale geldi, 28 Şubat’tan sonra ülkenin milyarlarca doları birilerinin cebine gitti. O zaman holdinglerin yönetim kuruluna üye olan generaller mecliste Susurluk Komisyonu’na ifade vermeye bile gelemdiler.

Yıllarca bu ülkenin ve milletin birikimlerini, askeri bir darbeyle, bin yıl sürecek dedikleri bir fırtınayla paralarımız gitti. O günkü başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, hatırlayanlar iyi bilir, bir havuz sistemi kurmuştu. Ama bunu rejime tehdit olarak gösterip ülkenin milyarlarca dolarını aldılar. Hani cambaza bak cambaza dediler, cebimizdekini aldılar. Yok Ali Kalkancılar’mış, Fadime Şahin’lermiş, Yok Aczmendilermiş. Herifler kalktılar Erzincan’dan, Ankara Kocatepe Camii’nde. Nerede bu adamlar? Bugün niye yoklar? O günden sonra niye çıkmadılar piyasaya? Bunların hepsi birer düzmeceydi. İşin özünde milletin değerleriyle, milletin evlatlarıyla bu devleti yönetme iradesine sahip olanların başarısını istemediler.

Her darbeden sonra yeni yönetimler kuruldu. Kurulan her yapı farklıydı ama kuranlar aynıydı. Bu memlekette 100 bin tane beyaz yakalı devleti yöneten bir yapı vardı. Siyasette, adliyede hepsi bir yapı içindeydi. Bu yapı 28 Şubat’ta imam hatiplerin önünü kesti. İmam hatip okullarının önü kesilince FETÖ’nün okullarının önü açıldı. FETÖ’nün okullarında bu ülkenin mütedeyyin, muhafazakâr, sütü temiz, nereye gittiği belli olan evlatları okudu. İnançlı avukatımız, doktorumuz, savcımız, askerimiz olsun derdiyle dertlenen bu Anadolu’nun asil milletinin evlatları komple tespit edildi. O gün öyle öyle bir kurulmuş ki bu nesi yetiştirildikten sonra 15 Temmuz’dan sonra bunları biz devrenin dışına çıkardı. Bu ülkenin muhafazakâr ailelerinin çocukları zehirlendi. Devreden çıkan bu yere yine oyunu kuranlar geldi.

Bu ülkenin, bu milletin, bu ümmetin üstünde bir misyon var. Bu misyon da Selçuklu’dan, Osmanlı’dan günümüze gelen bir İslam’ın yer yüzünde yücelmesi. İşte bu misyon üzerimizden olduğundan dolayı, Allah bize bunu nasip ettiğinden dolayı bu ülkeyi rahat bırakmıyorlar. Rahat bırakmazlar yine de bırakmayacaklar. Bin yıl 28 Şubat’ın oyunu 3-5 yıl içinde bu halk tarafından bozuldu. Oyun yine kuruluyor.

İmamı Rabbani Hazretleri diyor ki, ‘Bir kişiye iyi bakın. Bütün oklar ona çevrilmişse o hak yoldadır.’ Senin olmayan, bizim olmayan, bizi görmeyen topluluklar var. Bunların içinde mason localarından, Siyonist güçlere kadar, dünyayı yöneten güçlerden para baronlarına kadar bir noktada birlik olup okları çevirdikleri yer varsa o nokta gerçekten halk yoldur. 28 Şubat bu milletin iradesine, imanına vurulmuş bir pranga olmakla beraber yine bu milletin asil feraseti bunu kırdı.

Gelelim 15 Temmuz’la bağlantısına. 28 Şubat sürecini bu ülkeye dayatan yapı, farklı bir senaryoyla 15 Temmuz’u millete dayattı. Yine de rahat bırakmıyorlar. Ama en büyük tuzakları da kursalar Allah inşallah bu milletin bu ümmete ve habibine gösterdiği muhabbetten dolayı bütün oyunları bozacak. Biz 28 Şubat’taki, 15 Temmuz’daki, 12 Eylül’deki Amerikan Başkanının ‘Bizim çocuklar halletti’ dediği hikâyedeki, 60 Darbesi’ndeki yapı da ayı şekilde. Bizi bize bırakmıyorlar. Ben şuna inanıyorum. Abdühamit Han’ın durduğu çizgiyle, Gazi Mustafa Kemal’in durduğu çizgiyle, bugün Recep Tayyip Erdoğan’ın durduğu çizgi aynı çizgi. Mücadele aynı mücadele. Ama farklılıklar var. O günkü şartlardaki mücadeleyle bugnkü şartlardaki mücadele asrın getirdiği dengelerle farklı olacak.

Ama hepsinden önemlisi. Ben size şunu hatırlatmak istiyorum. Bizim jenerasyonumuzdaki insanlar şunu çok iyi bilirler. Bundan 15-20 sene önce genelkurmay başkanının Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı’na katılacağı gün ne diyeceği merak edilirdi medya tarafından. Herhangi bir karar alınacaksa bu ülkede askerler bir açıklama yaparlardı. O açıklama gündemi belirlerdi. Bu gün biz genelkurmay başkanının ismini unuttuk. Kara kuvvetleri komutanının ismini unuttuk.

Asker bu milletin canıdır, zaten bu millet askerdir. Askerin olumsuz şekilde anılması milletin kendini inkar eder duruma gelmesidir. Ama ne zaman ki NATO şemsiyesi altında bu milletin askerine kendi askerleri gibi hükmetme cüretinde, kendilerinden birini oralara getirdiklerinde işte sıkıntı orada başladı. Millet özüne dönüyor. Allah nasip ederse bundan sona 28 Şubat gibi, sütü ve mayası bozuk, kökü bizden olmayan ama bize dayatılan bize hiçbir darbeyi ve gücü kabul etmeyeceğimizi zaman içinde gösterdik, gösteriyoruz. Burada duruşumuz net. Detayına girmiyorum ama ben de bir 28 Şubat mağduruyum. 28 Şubat’ta FETÖ bağlantılı bir mağdurum. O gün de vardılar. Bugün neredeler bilmiyorum.

Devlet olaya hakim. AK Parti, MHP, CHP ve diğer partilerden kim gelirse gelsin FETÖ ile mücadele devlet stratejisi haline gelmiştir. Ondan yana sıkıntı yok. Hangi parti işin başına gelirse devlet bunu kırmızı kitabına koymuş. Bunun tartışması yok. Bilinmesi lazım gelen bir şey var. 28 Şubat’ta da FETÖ vardı. Bir general vardı. ‘Demokrasiye balans verdik’ diyen bir Çevik Bir vardı. Feto ona bir mektup yazıp, ‘Bütün okul ve cemiyetlerimiz sizin emrinize sunuyoruz’ dedi. Bu ne demek? ‘Biz sizden farklı değiliz’

Bu ülkede dönemin başbakanı Erbakan Hoca’nın verdiği yemekte masasına rakı isteyen bir 28 Şubatçıları düşünün. O gün bütün mütedeyyin insanları laiklik ve irtica kisvesi altında, nefretiyle birlikte ezmeye çalıştıkları gün o İsmail Hakkı Karadayı denen şahıs FETÖ’nün Türki cumhuriyetlerindeki öğrencilerini başarısından dolayı genelkurmay Karargahı’nda ağırladı. İşte onun için 28 Şubat ile 15 Temmuz aynıydı. Ama bu millet o kadar asil ki, Allah’ın da yardımıyla bu ve buna benzer sütü bozuk yaklaşımlar fırsat vermedi ve vermeyecek. İnşallah milletin iradesinin, milletin derdinin derman olduğu günlerde buluşmak üzere.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ