Dün akşam (8 Eylül Perşembe) Düzce Sanayi ve Ticaret Odası Meclisi’nin toplanması lazımdı. Gündemdeki maddeler, konular artık son meclis toplantısı. Bir önceki meclis toplantısında da hesapların açıklanması vardı. Oranın bir restoranı var ciddi de bir harcama yapılmış. 15-20 milyon civarından bahsediliyor. Ama mutlaka temsil, ağırlama giderleri veya diğer giderler, tanıtım ağırlama giderlerinde olması gereken şeyler olmuştur. “Onda bir suistimal var.” diye bir şey söylemiyoruz ama bunun bir önceki mecliste konuşulup bu meclise sunulması beklenirken mecliste yeterli sayı bulunamadığı için ne oldu? Meclis toplanamadı…

Hesap kitap ne olacak? Nasıl bir yol izlenecek? İşte burada dananın kuyruğunun kapacağı yer derler ya… Ben şunu söylemiyorum 4 yıl boyunca 15-20 milyonluk bir gider var. Temsil gideri var, ağırlama gideri var, masraflar var, düğün var, dernek var, temsil edilen makamın gerekçeleri var. Gayet doğal bunlar. ‘Burada şu oldu, bu oldu’ demiyorum. Ama meclisin toplanmayacak kadar sebebi neydi? Burada başka bir şey mi var? Bilinmemesi gereken, duyulmaması gereken, anlaşılmaması gereken, verilmemesi gereken veya verilemeyecek bir hesap mı var? Bu yüzden mi meclis toplanamadı? Meclis üyelerine bilgi verilemedi? Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanı Ahmet Dertli’ye de buradan sesleniyorum. Bunun neden olmadığını kamuoyuyla paylaşması ve aydınlatması gerekiyor. Tabii aynı zamanda Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Şahin beyin de bu konuyla ilgili söylemesi gereken şeyler olmalı. İşin maddi bölümünde sorumlu Bilal bey var. Bilal Türkan. O da yetkili bu konuda. Onun da söyleyecek şeyleri vardır . Zaman içinde bunları göreceğiz.

Bunun toplanıp da meclis üyelerine rakamın izah edilmemesi veya gündemde böyle bir şey olması… Bu da çok enteresan bir gelişme. Ticaret odaları bir belediye başkanını belirlemede, milletvekilini belirlemede veya herhangi bir toplumu yöneten insanı belirleme birçok ilde etkin rol oynuyor. Ama bizim burada, Spor Sokak’a sıkışmış bir odamız var. Doğru işler yapıyor mu? Evet yapıyordur. Faydalı iş tabii, mutlaka vardır ama bizim böyle bir etkimiz yok. Niye yok? İşte onu da bilemiyoruz…

Organize Sanayi Bölgesi’nde bir firma var. Firma gümrüklendirme yetkisi almış. Kendi malını kendisi gümrüklendirme yetkisi ve gümrüklendiriyor. Düzce ciddi bir ihracat yapan bir il. Ama bizim bir Gümrük Müdürlüğümüz yok. Bir hikaye anlatılmıştı bize. Personelini ticaret odası tahsis edecekti. Yetkisini Ayşe hanım (AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları Başkanı ve Düzce Milletvekili Ayşe Keşir) takip edecek bir gümrük müdürlüğü açılacaktı Düzce’de. Bir Gümrük Müdürlüğü’nü açma konusunda bile çözüme kavuşmamışız. Birtakım başarılar, çalışmalar vardır kağıt üzerinde. Ama bunun yansıması lazım. Sayın cumhurbaşkanımız rektör buraya atandığında öncelikle Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin meselesinin ve insanlara hizmet noktasında yaşanan sorunların girilen girdaptan çıkarılması noktasında bir tasarruf göstermişler. Şimdi Düzce Üniversitesi’ne baktığınız zaman; akademik çalışmaları, Orman Fakültesi ve diğer fakültelerin bilimsel çalışmaları önemli yerde olabilir, Türkiye’ye çok katkı sağlayabilir. Bunu bizim ne eleştirecek ne izah edecek akademik kimliğimiz yok. Tıp fakültesi hastanesi demek tıbbın nirvanası demek. Profesörlerimiz, doçentlerimiz, uzmanlarımız en üst seviyede. Burada çözüm üretilemediği zaman diğer işler gölgede kalıyor. Diğer işlerin itibarını biz bilmiyoruz. Ama gerçekten alanında farklı, Türkiye’de üniversitelerle yarışabilecek başarılar elde etmiş midir? Etmiştir. Var mı örnekleri var. Ama bir hastanın orada tedavisinde ve son zamanlarda da kalp rahatsızlığından dolayı kalp krizinden dolayı oraya gidip de kurtaran mutlaka vardır ama biz kurtaramayanları görüyoruz. İşte burada önemli olan şudur. Toplumun hassasiyeti çok önemli. Parmak da bir organ göz de bir organ. Dokuz parmakla yaşanıyor ama bir gözle zor yaşanıyor. Onun için öncelikler be mecburiyetler noktasında bir duruşumuz olmalı.

Yani bugün Ticaret ve Sanayi Odası Meclisi, bir milletvekili, bir belediye başkanı, bir il meclis üyesi, bu tür yapılarda, bu tür atamalarda söz sahibi olamıyorsa veya bir binası yoksa küçük bir alana sıkışmışsa istediği başarı istediği artı ve hepsinden önemlisi dört yıllık hesabı vermemek için meclis toplanmıyorsa ne başarı ne artı olursa olsun; bu hassasiyetler o başarıların, o artıların yanında dağ gibi büyür, o da gölgesi olarak kalır.

Efendim her zaman diyoruz. Seçimler yaklaşıyor. Milletvekili aday adayları herkes kendine göre stratejilerle çıkıyor. Ben geçtiğimizde günlerde şunu söylemiştim. Ben değil de vatandaş söyledi. Ben vatandaşın diline tercüman oluyorum. Düzce’de doğmuş, Düzce’de büyümüş, Düzce’de yaşamış, Düzce’de ölecek vekil lazım bize… Neden mi böyle söylüyorum? Şimdi size bazı net örnekler vereceğim. Bir tane de çok farklı bir örnek vereceğim.

1-Yaşar Yakış: Dışişleri Bakanlığı’nda görevli büyük elçi… Geldi milletvekili oldu. Bir dönem bakanlık yaptı. Nerede şimdi? Biliyor musunuz? Bilmiyoruz.

2- Celal Erbay: Düzce milletvekiliydi. Şimdi nerede? Vekilken geldi gitti, düğün, dernek, cenaze. Şimdi nerede? Düzce ile bir bağı kalmadı.

3- Nazmi Çiloğlu: Bolu milletvekilliği ve Akçakoca Belediye Başkanlığı yaptı daha önce. Nerede? Ankara’da..

4- Osman Çakır: Nerede? Ankara’da yaşıyor. Yazları Akçakoca’da kışları, Ankara’da

5- Metin Kaşıkoğlu: Ankara’ya bir gitti. Noter olduktan sonra Düzce’de bir ayağı oldu.

Devam edelim. Milletvekillerine bakalım..

İbrahim Korkmaz vardı milletvekili birinci sıradan verildiğinde ne kadar Düzceli’ymiş? Düzce’de evi bile yok dediğimizde haklıydık. Kaç senelik Düzceli? Ama İbrahim Korkmaz Düzce’de doğmadı ama Düzce’de yaşadı. Düzce’de büyüdü. Düzce’de siyaset yaptı. Şu anda da Düzce’de yaşıyor. İşte tarih bazen insanları yanıltabiliyor. Yine diyoruz Düzce’de doğmuş, Düzce’de büyümüş, Düzce’de yaşamış, Düzce’de ölecek adaylar üzerinde bu memlekette değerlendirme yapmamızda fayda var yoksa yol geçen hanı gibi dört yıl milletvekilliği yapan veya belediye başkanlığı yapan beşinci yıl kendine bir yer bulmuş gidiyor. Burada aslında ne var biliyor musunuz? Bir atasözü var çok güzel; kestane kirpisinin beğenmez der. Düzce’de makam, yetki sahibiyken etkiliysen bu kirpinin itibarı var da görev bittikten sonra neden beğenmiyorsunuz? Ve enteresan olan bir şey daha var. İbrahim Korkmaz denilen vekil Düzce’de tek başına dolaşıp herkesle oturtabiliyor. Diğerleri de işte anlattığımız gibi kimin nerede olduğu belli değil… Düzce için yanıp tutuşan Necmi Hoşver bile yazın Akdeniz, Ege kıyılarında kışın Ankara’da bazen de Düzce’de. Tamam o yaşı itibariyle konum gereği normal. Biz içimizdeki değerlerle değerlenmediğimiz sürece değerlenirken bu değerlerin unutulmayacak şekilde olması için bizim olan, bizimle kalan, bizimle ölen kişiler, isimler ve vizyonlar üzerinde ne yapalım? Dertlenelim. Efendim pazartesi görüşmek üzere. Hoşçakalın. Dostça kalın. Allah’a emanet olun.