Toplumsal olaylarda polisin müdahalesinin vatandaş tarafından cep telefonu kamerasıyla çekilmesini engelleyen emniyet genelgesi, Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) ve bazı sivil toplum kuruluşlarının başvurusu üzerine, Danıştay 10'uncu Dairesi'nce durduruldu. Kararda genelgenin, haberleşme ile basın hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte olduğu vurgulandı.

Emniyet Genel Müdürlüğü, 27 Nisan 2021 tarihinde genelge yayımlandı. İlgili birimlere gönderilen genelgede; polisin olduğu olaylarda vatandaşın görüntü almasına fırsat verilmemesi, ısrar edenler hakkında da adli işlem yapılması istendi. İzinsiz olarak kişilerin ses ve görüntülerinin kayda alınmasının, özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği ve bu durumun personelin görevini engellediği savunuldu. Bunun üzerine CHP ile çok sayıda baro ve sivil toplum kuruluşu, Danıştay 10'uncu Dairesi'nde genelgenin yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtı.

OY BİRLİĞİ İLE DURDURULDU

Dava dilekçelerinde genelgenin, delil toplama hakkına müdahale içerdiği, hukuk devleti ilkesini zedelediği, hukuka aykırı emir ve talimat içerdiği belirtildi. Danıştay 10'uncu Dairesi, ilk olarak yürütmeyi durdurma talebini karara bağladı. Daire, yürütmeyi durdurma kararı verdi. Kararda, söz konusu genelgenin haberleşme ile basın hürriyetini kısıtlayıcı nitelikte olduğu bildirildi. Temel hak ve hürriyetlerin yalnızca kanunla sınırlandırılabileceği belirtildi.

Bu kararın ardından tartışılan genelge hükümleri uygulanamayacak. Danıştay 10'uncu Dairesi, genelgenin iptal istemini ise daha sonra karara bağlayacak.

ÖNCE AYM'DEN GELDİ

Geçen aylarda da AYM'nin bir kararı İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile yüksek mahkemeyi karşı karşıya getirmişti. AYM'nin "Şehirler arası kara yollarında gösteri ve yürüyüş düzenlenemez" hükmünü iptal etmesini eleştiren Soylu "Madem özgür bir ülkeyiz, ana caddelerde, sokaklarda özgürce yürüyüş hakkının ortadan kaldırılmasını onayladınız. Polis koruması almana gerek yok. Bisikletinle işe git gel bakalım. Anayasa Mahkemesi Başkanı'na söylüyorum kendi arabamla tek başına gitmeye ben varım sen var mısın?" diyerek tartışmanın fitilini ateşlemişti.

BAKAN KANUN DEDİ

Kanunları eleştiren Soylu ile Bakan Gül arasında da zaman zaman gerilim yaşanıyor... Geçen hafta Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, “Değerli arkadaşlar bizim rehberimiz hukuktur, bizim rotamız hukuktur, bizim kılavuzumuz hukuktur. Biz yapalım hukuk arkadan gelsin değil hukuk önden yürüsün biz ona göre kendimizi ayarlayalım anlayışıdır hukuk devleti" ifadeleriyle Bakan Soylu'yu hedef aldı.

OCAK'TA BAŞLADI

Geçen Ocak ayında Soylu, annesine sosyal medya üzerinden küfür eden kişinin serbest bırakılmasına, Twitter üzerinden tepki göstermişti.

Gül'ün yanıtı ise "Klavye başına geçip sosyal medyada bana her gün tutuklama siparişi verenlere sesleniyorum. Bu işleyişi beğenmeyen gider itiraz hakkını kullanır ama yargıya parmak sallayamaz" şeklinde olmuştu.

Gül, paylaşımının ardından Soylu'nun annesine yapılan hakareti kınamış ve bir kez daha ihtiyaç duyulması halinde bu tür suçlara yönelik yaptırımların artırılabileceğini ancak bunun tartışma yerinin "sosyal medya değil, parlamento olduğunu" vurgulamış ve kanunu işaret etmişti.

İKİNCİ PERDE AÇILDI

Soylu, Gül ile yaşadığı tartışmanın ikinci perdesini organize suç örgütü liderliği iddiasıyla hakkında yakalama kararı çıkarılan Sedat Peker'in videolarına cevap vermek için 24 Mayıs'ta katıldığı HaberTürk canlı yayında açtı.

Peker'in kardeşi Atilla Peker'in Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı cinayeti ile ilgili gözaltına alınması gerektiğini belirterek isim vermeden Adalet Bakanı Abdulhamit Gül'ü işaret eden ve "Benim görevim önleyiciliktir" ifadeleriyle yine Adalet Bakanlığı'na yüklenen Soylu şu tepkiyi vermişti:

"Anama sövdüler itirazımı dile getirdim. Hala sosyal medyada itiraz ediyorum, sizin adınıza itiraz ediyorum. Bugün bunun (Atilla Peker) alınması için KOM Dairesi'ne yazı yazdım. Benim mi yazdırmam lazım, resen devreye girilmesi lazım değil mi? Benim görevim İçişleri Bakanı olarak önleyiciliktir. Meseleyi gördüğüm an müdahale etmektir. Olay çıktıktan sonra olay sonu raporu yazmak değil. Kutlu Adalı cinayetinde en ufak bir şey açık duruyorsa bizim namus meselesidir."

SON CEVAP GÜL'DEN

Gül, Bakan Soylu ile geçen Ocak'ta yaşadığı polemiğin ardından yaptığı açıklamada işaret ettiği kanunları değiştirme ihtiyacı ortaya çıkmışsa bunun yerinin TBMM olduğunu, Haziran ayında yeniden vurgulayarak şunları söyledi:

"Hakim, özellikle de ceza hakimi, bir yaptırım söz konusu olduğunda kanunun lafzını tekrar etmek zorundadır. Hakimin adeta 'pozitif kanun koyucu'ya dönüşmesi hiçbir şekilde kabul edilemez, sistemimizde zaten bu mümkün de değildir. Yargının kendi tabii ve doğal mecrası içinde çalışması beklentisi, bu tabii ve doğal işleyişe saygıyı da gerektirir. Kanunu uyguladığı için savcının, hakimin itham edilmesi, hedef haline getirilmesi hiçbir şekilde mazur görülemez. Uygulaması gereken mevzuatı uyguladığı için yargıya ithamda bulunulması hukuk devletinde alışık olunan bir durum değildir. Kanunu değiştirme ihtiyacı ortaya çıkmışsa kanunda bir eksiklik olduğu düşünülüyorsa bu işlemin adresi bellidir. Ortaya çıkan sosyal veya hukuki ihtiyaçlar doğrultusunda kanunu değiştirmek veya düzenlemek Meclis'in görev ve yetkisindedir."

Odatv.com