Geçtiğimiz hafta sonu yani cumartesi günü Akçakoca’da çok ciddi bir sel felaketi yaşandı. Felaket denmez ama ciddi bir sel yaşandı. Bütün ilçe köyleriyle beraber tabiri caizse sular altında kaldı. Bir can kaybı olmadı ama kısmen mal kaybı oldu. Şimdi biz burada devletin bütün birimleriyle başta Vali, Belediye Başkanı, Milletvekilleri Ümit Yılmaz ve Fahri Çakır olmak üzere herkes bölgeye gitti. Bölgede incelemeler yaptı. Köyleri gezdiler sahaya baktılar şehir merkezini gezdiler.

Biz de pazar günü Fahri Çakır ve AK Parti İl Başkanı ile beraber bizde bir geziye katıldık ve köyleri gezdik. Edilli Köyü’ne, Göktepe’ye, Yenice’ye gittik. Buralarda ne olmuş ne bitmiş baktık. Burada çok enteresan bir şey var şimdi suyun kenarında biliyorsunuz insanlar yaşıyor, tarlamız var bahçemiz var. Ancak burada iki tane durum tespit ettim. Bunlardan bir tanesi bir menfezler yapılmış mesela çok güzel bir Koçar mesire alanı var. Oraya bir menfez yapılmış, menfeze iki tane ortaya direk gibi beton döktüğün zaman gelen odun veya herhangi bir malzeme tıkanıp burada tıkanıklığa yol açıp komple bölgeyi sular altında bırakmış. Bu çok ciddi bir eksik.

Menfez diye yapılan köprüler gerçekten selin oluşmasında çok ciddi bir etken. Hangi hesaba göre, hangi plana göre, hangi doğruya göre yaptılar bilmiyorum ama oradaki insanların bunu görmemesi mümkün değil. Bu neye benziyor Ankara Esenboğa Havalimanı biliyorsunuz buraya teknik bir ekip geliyor. Uzman heyetler geliyor incelemeler yapıyorlar. Havaalanında yapacaklar bir tanede orada koyunlarını otlatan yaşlı bir çoban var. Yaşlı çoban diyor ki bir tane mühendise; evladım siz buraya hoş geldiniz ne yapacaksınız? Amca biz buraya havaalanı yapacağız. Evladım diyor buraya havaalanı olmaz birkaç güne buradan batar. Rüzgâr buradan eser, göçmen kuşlar buradan gelir burada şöyle olur böyle olur anlatıyor. Anlatırken de heyetin başındaki başmühendis diyor ki; sen onu niye dinliyorsun o çoban. Çoban sen işine bak gel buraya işte iklim şartları şuna bakalım buna bakalım hesap kitap derken dünyada üçüncü riskli güvensiz bir havaalanı Ankara Esenboğa havaalanı. Bir çobanın tespiti tecrübe hayatta teknikte mutlaka lazım ama tecrübesiz teknik bir anlam ifade etmiyor. Burada da ona benziyor bize orada vatandaşın biri diyor ki bunlar böyle olduğu için şimdi böyle tamam dedim doğru bunu zaten devletin parasını imkânını Yörük malıyla kurban keser gibi oraya menfezler yapmışlar. O menfezlerde de bir ağaç gelmesi durumunda herhangi bir tomruk veya kütük gelmesi durumunda zaten geçmesi mümkün değil.  Bunun hesabını yapmamışlar yani vakti zamanında.  Sivas’a bir demir çelik fabrikası yaptılar.

Türkiye’nin bu fakir fukara haliyle üç yüz milyon dolar gibi bir paraya. Demir çeliğin muhteviyatı mevcut demirleri eritmek üzerine kurmuşlar. Orada Sivas’ta gömü madeni vardı. Ona uygun bir yer yapsaydın tabii devletin milletin paraları gitti. Bu konuda karar verenler usulüne uygun hareket ediyorlar çok biliyorlar insanlarla istişare etmek bu coğrafyanın şartlarına konumuna göre hareket etmek gibi bir dertleri yok. Çünkü para cebinden çıkmıyor. Ayın on beşinde alıyor maaşı. Sallıyor başını gidiyor işine bakıyor ve binlerce lira devletin orada zayisi olmuş. Bir de bunun getirisinde insanların yaşadığı mal kaybı var. Yaşam kaybı ve can kaybı var. Tabii can kaybının bir bedelinin karşılığı yok. Ama burada yapılan şey hakikaten orada yapılan menfezler adeta sel baskınlarına suyun toplanmasına, yayılmasına köylerin sular altında kalmasını davul zurna ile çağırmış. İkinci bir unsur şu buda çok önemli. Şimdi fındık bahçelerimiz var. Fındık bahçelerinde dallarımızı kesiyoruz, fındığa yaramaz ağaçları kesiyoruz ve küçük filizleri de alıyoruz. Bunların hepsini dere boğazına atmışız şöyle baktığınız zaman tıkanan yerlerin yüzde doksanı bunlarla dolu. Ağaç var, tomruk var evet ama bir de insanlar fındık çalıları, fındık filizleri atmışlar dereye. Derede taştığı zaman yukarıdan aldığı zaman bunları getiriyor. Bu menfez ve köprüleri kapattığında köprüleri ne olmuş köyler sular altında kalmış. Yazık değil mi bunları insanlar kestiğiniz zaman evinize götürün odun yapın ya da aşağıda bir yerde yakın.

Sizin oradan iki tane işçilikten bir gün işçilikten rahat etmek adına veya iki işçilikten bugün yüz elli lira gibi bir rakamla bütün işçiler çalışıyor. Üç yüz lira bir paraya harcamamak adına veya iki günü oraya vermemek adına binlerce insana yüzlerce liralık zarar verdiğinizin farkında değil misiniz? Şimdi bu milleti camilerde hoca efendiler cennetle cehennem arasındaki yarıştırıyor. Bunu yaparsanız cennete gidersiniz, bunu yaparsanız cehenneme gidersiniz. Tamam peki burada bu çalıları bu düzensizliği yapan karar mühendisleri olsun bunu yapan inşaatını olsun özellikle de dere kenarı bölgesini su havzalarında yaşayıp da bu çalısını çırpısını odununu şununu bununu bertaraf etmeyen almayan yakmayan insanların nereye gideceğine kim karar verebiliyor hocalar bunları da anlatsın cennetle cehennem arasında bu milleti efendim bunu yaparsan en büyük haram en büyük günah en büyük zulüm bu ne yapsın devlet burada ne yapabilir dereleri ıslah etmiş elinden geleni yapmış eksik var mıdır vardır tabii eksik olan taraf vardır ama sen üç kuruşluk menfaatin için beş kuruşluk keyfin için o dere boğazlarında bulunan bölgede kestiğin çalıları, odunları, filizleri derenin kenarına atarsan bir yağmurda geliyor bunun en büyük bu selin en büyük sebebi çalı çırpı net birinci sebeplerinden kendine özgü mutlaka sebepleri var.

Yağmur fazla yağmıştır tamam efendime şöyleyim dereler ıslah edilmemiş tamam bu dereler biz bunları yaşamamıştık ki bu güne kadar ne oldu? Son zamanlarda bir de topraklarda kullanılan ot ilaçları var insanları dinledik; bu ot ilaçları ve kullanılan kimyasallar toprağın dengesini, şeklini, şemailini kimyasını bozdu. Yeterli suyu çekmiyor veya değişik sebepleri var ve bunlar da en büyük sebepleri oldu.

Özellikle dere kenarlarında olan, su havzasında olan ağaçlar da suların zaman içinde böyle bir taşkınlık döneminde veya fazla yağmur yağması döneminde bent oluşmasına sebep oluyor. Bent oluşturduğu zaman böyle suda patladığı zaman Allah muhafaza can da gidiyor mal da gidiyor. Şimdi burada yapılması gereken tabii vatandaşın talebi bu yani biz çok bildiğimizden değil insanlar bu şekilde söylüyorlar olması gereken şu tüm bölgemizde dere kenarlarında, su havzalarında bulunan ağaçların yeniden orman işletmesi tarafından ıslah edilmesi adına bir İsviçre’deki veya bir Avrupa ülkelerindeki su havzasına yüz metre, elli metre mesafede ağaç olmaz mantığının gelişmesi için orman işletmesinin bir işe yaraması lazım, bir çalışma yapması lazım. Bunun haricinde insanların bu tarlaya döktüğü çöptü, odundu, çalıydı bunları vermeme adına bir tedbir alınması lazım. Üçüncüsü de su havzalarında tecrübelerden sonra bu menfezlerin yeniden yapılması lazım.

Bir de şu var bizde bir üniversite var, bu üniversite ne işe yarıyor. İki tane sel felaket geçirdik. Akçakoca’da iki sene önce yaşandı bundan sonra ne yaşanacağı belli değil. Bu üniversite ne iş yapar? Bölgesi için ne iş yapar? Bolu’daki üniversite hastanesinde bypas ameliyatları yapılırken, Diyarbakır’dan Bolu’ya hasta gelirken bizim Düzce’de kalbe müdahale edebilecek şekildeki bir üniversitede düzgün bir donanımımız yok. Burada valilik, üniversite, tarım il müdürlüğü, sivil toplum kuruluşları, belediyeler bir konsensüs halinde bir musibet bin nasihattan evladır diyerek bu ve buna benzer meselelere çözüm üretmeli, alternatif üretmeli, araştırma yapmalı bunun böyle olması için biz bunu söylüyoruz ama ne kadar doğru onu da bilmiyoruz. İnsanlardan aldığımız intibayı söylüyoruz ama netice itibariyle burada bilimsel bir çalışma yapılmalı.

Üniversite her türlü donanıma sahip ve il özel idaresiyle entegre olup, belediyelerle entegre burada yapılması gereken konuları tecrübe edilmesi gereken konuları ve alınması gereken önemleri alınması noktasında devlete bilgi görüş ve proje sunması lazım. Yazık günah ya yani millet suyun altında kalıyor, memleketi su basıyor, kaçıncı asırda yaşıyoruz. Buna bir çözüm üretemiyoruz ve bu bir geldi iki geldi şimdi bu saatten sonra ilimsel, bilimsel, bürokrasi, siyasi şu memleketi Düzce ilinde devletin imkanlarından yararlananlar, devletin adına idare ve irade koyanların hepsi bu tedbirler alınmadığı sürece, bu çalışmalar yapılmadığı sürece bundan sonraki olabilecek olan herhangi bir sel felaketinde herhangi bir felakette mesul vebali var.

Bu işin üniversite mutlak ve mutlak burada bir çalışma yapmalı, bir inceleme yapmalı, bir araştırma yapmalı. Bunu devlet su işlerine mi gönderiyor valilikle beraber mi koordine ediyor ama mutlaka bilimsel bir çözüm üretmeli yani canımızı, kalbimizi Bolu’ya emanet ettik de buradaki yaşam alanında bir işe yarasın.

Yani netice itibariyle hadise şundan ibaret, biz iki defa musibet yaşadık. Devletimiz, valimiz, belediye başkanımız, milletvekillerimiz gidiyor “geçmiş olsun” diyor. Evet doğru yapılması gereken bu ama geçmiş olsun demeyelim, geçmiş olmadan biz bu işe çare bulalım ama insanlar gittikten sonra öyle demiyorlar. İnsan bu devlet erkanı gittikten sonra çözüm arıyor. Çözüm üretecekler yani aciz olmamak lazım. İrade almak lazım, ortaya bir değer koymak lazım.

Orada bir esnafa gittik. Akçakoca’da adam malını yarı fiyatına satıyor yazık değil mi zaten ekonomik sıkıntı var yani herkes üzerine düşen görevi çıkarmalı, sorumluluğunu almalı. İdare ve irade sahipleri  bilimsel, ilimsel, yerel yöneticiler eğer bu memlekette alınmayan bir tedbirden dolayı yaşanacak can kaybının ve mal kaybının sorumlusu…

Allah inşallah bu günleri bize bir daha yaşatmasın temenni bu ama hayatta da her dua kabul olmuyor,  her dilek kabul olmuyor bu memlekette. İklim şartları değişti bu yağmurlar yağacak mesela bugün yarın yine yağmurlu bir hava var. İnşallah buna benzer bir sıkıntı yaşamayız ama ‘Tedbiri al takdiri yaratıcıya bırak’ der büyükler, tedbir almadan bu işlerde netice alınır sanmıyoruz. Geçen hafta Düzce Kalkınma ve Tanıtma Vakfı kongresi yapıldı Ahmet Mutlu Başkan oldu. Bir liste hazırladı bu listeyi de bu vakfı da bu değerlendirmeleri de Çarşamba günü akşamı saat 18: 00 da ‘Yorumlu-yorum’ programında izleyebilirsiniz .