Düzce Depremzedeler Derneği Ayşegül Şenol Can, 12 Kasım 1999 tarihinde meydana gelen ve 782 vatandaşın hayatını kaybettiği Düzce Depremi’nin 21. yıl dönümü nedeniyle bir açıklama yayımladı. Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır dileyen Can, Düzce’nin deprem güvenliği açısından temel olarak halletmesi gereken sorunları şu şekilde sıraladı:

- Her iki depremde en çok hasar alan alanın Düzce merkez olması sebebiyle deprem öncesi yapılan ve halen ayakta kalan binaların envanterinin yapılarak riskli olan yapılarla ilgili gereken tedbirlerin alınması.

- Düzce’nin yerleşime açılmış alanlarının yapılaşma açısından risklerinin tespiti açısından mikro bölgelendirme haritalarının yapılması.

- Konutlaşmanın Düzce’nin kuzeyinde olması hedeflerine uygun olarak verimli tarım arazilerinin bulunduğu Güney köylerine doğru inen yapılaşmanın durdurulması tarım arazilerinin korunmasına yönelik planlama yapılması.

- Dere yataklarına bina yapılmasından vazgeçilmesi ve verimli tarım arazilerinin üzerine bina yapmanın cazip hale getirilmekten vazgeçilmesi.

- Üniversite yerleşkesi çevresinde oluşan yeterli zemin incelemesi yapılıp yapılmadığını yeterli mühendislik ve yapı denetimi hizmeti alıp almadığını bilemediğimiz yüksek katlı yapılaşmaya son verilmesi gerekmektedir.

- Yapı denetim firmalarının çok sıkı denetlenmesi gerekmektedir.

2020 yılı içinde tüm dünyada çeşitli ülkelerde 22 büyük deprem meydana geldiğini ve 6.6 ile 7.8 büyüklüğü arasında meydana gelen depremlerden iki tanesi ülkemizde yaşandığını belirten Can, “Artık yıldönümlerinde hatırladığımız depremi zaman zaman yurdun baş başka yerlerinde yaşanan depremlerle de hatırlıyoruz.2020 yılında meydana gelen 24 Ocak 2020 Elazığ da 6,7 büyüklüğündeki depremde 41 yurttaşımız, 30.Ekim 2020 tarihinde İzmir’de 7.0 (6.6) büyüklüğündeki depremde ise 114 yurttaşımızın hayatını kaybetti. Bu iki depremde 155 yurttaşımız hayatını kaybederken diğer ülkelerde yaşanan 20 depremde ise 13 insanın yaşamını yitirmiş olması bizim açımızdan ülke olarak önemli bir sorunumuz olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin 28.01.2020 de Jamaika’da yaşanan 7.7 büyüklüğündeki depremde can kaybı olmazken 22.072020 ABD de meydana gelen 7.8 büyüklüğündeki depremde de can kaybı sıfır olarak görülmektedir. Bu tablo bize ülke olarak depremle baş etmenin yollarını bulmadığımızı göstermektedir. Kaldı ki, her deprem sonrası ilk kez deprem yaşıyormuşuz gibi, geçmişten hiç ders almamışız gibi aynı bina yapım hatalarını konuşuyoruz” ifadelerini kullandı.

Can açıklamasına şöyle devam etti:

“Yerleşime uygun olmayan bataklıklara alüvyon zeminlere dere yataklarına yapılmış binalar,

Doğru projelendirilmeyen binalar,

Yapı denetim hizmeti almamış binalar, imar aflarından faydalanan binalar,

Demirinden çimentosundan çalınan binalar, projesiz tadilatlar vb. diye sıralanan bina yıkılma sebepleri konuşmaktan yorulduk.

Bina yıkılma sebepleri aynı, alınması gereken önlemler aynı.

İnsan şöyle bir bakınca bunca yaşanan acıya rağmen hiç mi ders alınmaz diyor.

Her depremde aynı hatalar VE CAN KAYIPLARINI GÖREN vatandaşta aynı soruları soruyor;

Deprem nedeniyle toplanan vergiler nerede?

Neden yapı denetim hizmeti verilmiyor?

İmar afları kimler için çıkıyor?

Madem binaların içindeki gizli ayıpları örtüyor neden imar afları çıkartılıyor?

Kim bu can kayıplarının gerçek sorumluları?

Yani 1999 depremlerinden bu yana hiçbir şey değişmemiş her şey olduğu gibi olanca denetimsizliği ile var olmaya devam ediyor.

Neden yaşıyoruz biz bunları?

Kamu yönetimine hakim olan plansızlık

Kamusal kaynakların doğru kullanılmaması

Kaynakların doğru kullanılıp kullanılmadığı yönünde vatandaşın hesap sormaması

Hesap sorulmayan yönetimlerin hesap verme alışkanlığının oluşmaması

Yerleşim yerlerinin planlanmasından bina yapımına kadar süren aşamalarda inşa-iskan ruhsatı verme sorumluğundan gelen kamusal yapı denetim eksikliği

Depremin afete dönüşmesinin nedenlerini doğru saptadığımız halde gerçek sorumluların toplumla yüzleşmesinin ve yargılanmasının önünü tıkayan adam kayırmak siyasi korumacılık v.b. kökleri geçmişe dayalı kötü alışkanlıklarımız.

Bu eksikliklerimizi giderebilirsek deprem olurken evimizden çıkmadan bitmesini bekleyebiliriz.

İnşaat dediğiniz denetimsiz kar ve rant düzeni değildir.

Sıkı denetim mekanizmaları olmalıdır.

Ekonominin temeli inşaat sektörü değil üretim olmalı”

Şehirleri büyütmekten anladığımız ise verimli tarım arazilerinin üzerine sürekli  bina yapmak olamamalı

Deprem ve her ne sebeple olursa olsun bina çökmesi sebebiyle yaşamını yitiren vatandaşlarımız söz konusu olunca aklımızdan çıkartmamamız gereken temel hak yaşama hakkıdır.

Anayasanın 56. Ve 57.maddeleri ile güvence altına alınan sağlıklı ve güvenli binalarda şehirlerde ve bir ülkede yaşama hakkının temelinde yatan ise doğru planlama ve denetimden geçtiğini unutmamalıyız.”

İnşaat mühendisleri: Mevcut yapı stoğu en kısa zamanda gözden geçirilmeli

İnşaat Mühendisleri Odası Düzce Temsilcisi Ayşe Emiroğlu 12 Kasım mesajı yayımladı. Emrioğlu, “12 Kasım 1999 Düzce Depreminin ardından 21 yıl geçti ama acısı hala yüreklerimizde. 21 yıl içinde ülkemizin çeşitli yerlerinde yıkıcı depremler oldu, yine pek çok insanımızı kaybettik. En son 30 Mart’ta İzmir depremiyle acılarımıza bir yenisi eklendi. Düzce ve diğer illerimizde yaşamını yitiren insanlarımızı saygı ve rahmetle anıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Ülkemizin büyük bölümü deprem riski altında olduğuna ve mevcut yapı stoğunun en kısa zamanda gözden geçirilmesinin gerektiğine dikkat çeken Emiroğlu’nun açıklaması şöyle:

“Depremle yaşamayı önlemleri alarak başarabiliriz. Bütün yaşanan depremler göstermiştir ki kentlerimizin sağlıklı, dengeli ve güvenli yapılardan oluşması için hukuki, teknik  sorunların idareler ve meslek odalarının işbirliği ile çözülmeğe çalışılması, tekniğin ve mühendisliğin gereklerinin yerine getirilmesi şarttır. Ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılara hiçbir teknik inceleme yapılmadan deprem güvenliği yapı sahibinin beyanına ve sorumluluğuna bırakılarak insanlarımızın bu yapılarda yaşamalarına göz yummamız gerekiyor”

Bilindiği gibi Düzce depremi yaşandığında yapılarımızın çoğunluğu 1975 Deprem Yönetmeliğine göre inşa edilmişti.1997 yılında yayınlanan deprem yönetmeliği 1998 yılında yürürlüğe girmişti. Dolayısıyla 1997 yönetmeliğine göre inşa edilen pek az yapımız vardı. Yapı denetimi ve malzeme kalitesi yönünden de yapılarımızın güvenilirliği bugüne göre epey düşüktü. Sonrasında 2007 ve en son 2018 de deprem yönetmeliği değişikliği yapıldı. Yönetmeliklerin değişmesi, araştırmaların derinlemesine yapılması buna olanak tanıyan tekniğin ilerlemesi, yaşanan depremlerin irdelenmesi daha güvenilir yapılar yapmak için iyileştirme amaçlıdır.

Deprem tekrarlanma süresi ne kadar uzun olursa yıkıcılığı o kadar yüksek olmaktadır. Yaşanarak, araştırılarak tespit edilen bu özelliklere göre yönetmelikler ve önlemler değişikliğe uğramaktadır.

Her sene yeni bir depreme biraz daha yaklaşıyoruz.

Mevcut yapı stoğumuzun en kısa zamanda gözden geçirilip, onarılması ve güçlendirilmesi, güçlendirilmesi mümkün olmayan ya da güçlendirilmesi ekonomik olmayan yapıların zaman geçirmeden yıkılması ve yapı sahiplerine bu konuda devlet desteği sağlanmalıdır. Yeni yapılacak binaların bilim, teknik ve mühendisliğin ortaya koyduğu ilkeler dikkate alınarak, tasarımdan üretim sonuna kadar tüm aşamasında denetiminin çok iyi yapılması önceliğimiz olmalı.

Yapı stoğunun onarım güçlendirilmesi ilgili olarak ilk aşamada İmar Barışı ile tescili yapılan binalarla, 1999 depreminde ayakta kalan ve orta hasarlı olup güçlendirilmesi yapılmamış veya güçlendirmesi kontrolsüz yapılmış ve içinde oturulan binalar tespit edilmeli ve bu tür yapıların performans değerlendirmesi çalışmaları yapılmalıdır. Bu konuda odamız ve yerel yönetimlerle işbirliği halinde çalışmaların yapılabilmesi için bir an önce yol haritası çizmemiz gerektiğini belirtmek isteriz. Bu tür yapıların bitişiğinde ve yakınındaki yeni binalara da olası depremde zarar vermesi söz konusu olacaktır.

Olası bir depremde can ve mal kaybının önüne geçmek için en kısa zamanda harekete geçmemiz ve önlemleri almamız önceliğimiz olmalı.

12 Kasım 1999 Düzce Depreminde yaşamını yitiren hemşehrilerimizi saygı ve rahmetle anıyor, yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz.”