Biliyorsunuz pazartesiden beri gündemimiz Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi. Farklı haberler yapıldı, farklı değerlendirmeler de yaptık. Bize gelen duyumlara göre gerçekten bu konu, irade ve idare noktasında söz sahibi olanların gündeminde var. Bu konu ile ilgili gerekli çalışma, rapor, bilgilendirme ilgili noktalara ulaşmış vaziyette. Kısa bir zaman içinde, gerek hastanede yönetim, gerekse de yeniden yapılanma, gerek Sağlık Bakanlığı noktasında, önemli radikal kararlar alınacak. Fakat bize gerek sosyal medyadan gerek oncurtv.com’un yorumluyorum bölümünden görüşünü fikrini belirtenler oldu. Burada, hiç alakası olmayan yorumlar da yapıldı. Bire bir de özelde genelde. Ben bunları buradan daha net söyleyeyim.

1 -Siz Prof. Dr. Nigar Demircan Çakar hanımefendi. Düzce’mizin kızı evet Düzce’den milletvekili adayı olacak. Bunun önünü kesmek için birilerinin aklıyla hareket ediyorsunuz. Bizim Rektör hanımla hiçbir derdimiz yok, hiçbir meselemiz de yok aslında. Çok da iyi görüşüyoruz, programlardan görüyorsunuz. Ama bizimseniz, biz sizinsek Düzce ise o zaman, meseleye çözüm üretmek lazım. Üniversite Hastanesi’nde uzman ve üst kademe akademisyenler tabana inmiyor. Hastaya inmiyor. Nöbet tutturamıyorlar. Şu anda gidin hastaneye bakın; sorun bakalım kaç tane doktor izinde. Hastanede doktor yok ya. Diyorlar ki Düzce gözbebeğimiz. Gözbebeğimiz de tamam, kabul ediyoruz sıkıntı yok. Göz bebeğimiz, ama insanlar orada derdine derman, hastalığına şifa aramak için gidiyor. Şu anda birçok doktor izinde. Bunun yönetilmesinde eksiklik var. Yönetilemiyor hastane, kim ne derse desin. Bazı yorumlarda da vatandaşımız diyor ki; anca mı gözün açıldı. Biz bunları bugüne kadar şöyle bir yapıyla getiriyoruz; evet bu ve buna benzer bir çok şikayet vardı. Sayın Başhekim olsun, Sayın Rektör olsun, ‘hastanede böyle böyle bir sıkıntı var, bize bu konu ile ilgili bize bir bilgilendirme yapar mısınız?’  Dediğimizde, meseleler hızlı bir şekilde çözülüyordu. Ama 1-2-3-4-5 her yerden sıkıntılar iyice arttı. Biz mümkün mertebe, vatandaşın bizi eleştirdiği noktada göz bebeğimize göz değmesin diye, elimizden geleni yaptık. Ne yaptık her konuyu haber yapmadık. Bunu Sayın Rektör de biliyor Sayın Başhekim de biliyor. Hastane idaresi de biliyor, sağlıkçılar da biliyor. Her konuyu haber yapmadık. Mutlaka kendilerini bilgilendirdik, bunu bir değerlendirin buna bir çözüm üretin, ama baktık ki, sadece bizim bize gelen şikâyetlerle taleplerle sınırlı değil. Burada alt kademedeki doktorlar, elinden geleni yapmaya çalışıyorlar.

Acilde uzman kalmadı. Buraya çok kıymetli bir tane acil profesörü gelmişti. Alanı acil hastalıklara müdahale, acile mücadele. Burada hiç adam kalmıyor. Niye kalmıyor? Tutunamıyor. Sebep… Sebep ne? Orada çok ciddi sıkıntı var. Burada çok ciddi sıkıntı var. Bugün ben siyasetçilerle konuştum, milletvekilleri ile konuştum, il başkanları ile konuştum. Evet, sizin anlattığınız size gelen şikâyetler haber yaptığınız konuları biz defalarca duyduk. Ee ne yaptınız? Duydunuz da ne oldu? Herkesin klimalı odaları, altlarında makam odaları, ceplerinde paraları. Hani Yörük malıyla kurban keser hesabıyla beraber, her türlü imkân var dünyalık tamam, imkan da tamam, her şey tamam.  Fakat burada mutsuz olan, hastalığına çözüm bulamayan, çare bulamayan vatandaş kime kızıyor. Üniversite özel evet. Bunun bağlı bulunduğu bir kurum yok mu?  Devlete bağlı bu. Orada mutsuz olan, çözüm üretemeyen, hastalığına derman bulamayan, aşağılanan, hakaret gören, ilgi göremeyen insanlar kime kızıyor? Kime tepki veriyor?

Şimdi Akçakoca devlet hastanesi var. Akçakoca Devlet Hastanesi’nin yeri değişiyor. Tamam güzel. Şu anda hastalar lağım hangarı veya lağım deposu olan manzarada hastanede yatıyor. Sağlık noktasında mücadele edecek ekipman yok. Doktorlarda huzur yok. Akçakoca da böyle. Akçakoca Devlet Hastanesi de yönetilemiyor. Orada da bir sıkıntı var.

Peki, bunların dönüşü kime? Adam hastaneye gitti, çözüm üretemedi, çözüm bulamadı. Başhekimdir veya orada ilgili Sağlık Grup Başkanı ve sağlığa gitti çözüm bulamadı. Sitemi kime? Bunlar niye var burada? Bunlar devletin hizmetinde değil mi? İktidarın millete sunduğu hizmet değil mi? Hani AK Partinin en büyük kazanımlarından, icraatlarından bir tanesi sağlıktı, Düzce’de ve Türkiye’nin her tarafında.

Sağlıkta aradığını bulamayan, paran varsa düdüğü çalarsın. Paran varsa sağlığı bulursun diyen vatandaş bunun faturasını kime kesecek? Rektöre mi kesecek? Başhekime mi kesecek? Sağlık İl Müdürlüğü’ne mi kesecek? Bunun faturasını seçmene kesecek. Yani sandıkta kesecek. Her vatandaş Başhekime, Rektöre, basına, siyasi parti il başkanına veya milletvekiline ulaşamayacağına göre, denizler bile çaylardan, çaylarda küçük pınarlardan ulaşıyor. Damlaya damlaya göl oluyor. Göller damlalardan oluşuyor. Peki, burada sağlık noktasında, çözüm noktasında biz bir şeyler anlatmaya çalıştık. Yalan mı konuştuk? İftira mı attık? Hakaret mi ettik? Adliye orada buyurun. Herkes istediği gibi hareket edebilir.

Daha burada filtrelenen ve göz bebeğimiz dediğimiz Düzce Üniversitesi hastanesi, bizim kıymetlimiz dediğimiz bu değerlere göre söylediğimiz, bahsetmediğimiz çok şey var. Ama bunun bir de doğrusu var. Biz üzerimize düşeni basın olarak yaptık. Bizi bunu eleştiriyor diye, eleştirenlere inşallah Allah o hastanede veya orada bir tedavi noktasında bir acziyetle bizi aramayı nasip etmesin.

Biz yine bunu söylüyoruz; Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yönetilemiyor. Net. Yönetilemediği için birçok aksaklıklar var. Biz iyi olsun diye söylüyoruz. Ben buradan birebir tanıyanlar varsa; Rektör olsun Sayın Başhekim olsun, Allah rızası için imanıyla vicdanıyla konuşsunlar. Birçok konuyu haberleştirmeden çözüm üretmek adına vatandaşın taleplerini, vatandaşın düştüğü acziyeti kendilerine izah ettik, onlar da biliyorlar. O kadar çok yoğunlaştı ki; o kadar bir noktaya geldi ki, artık tabir-i caizse halının altına süpürme işi bitti. Kaldık orada.

 Bizim kimin Milletvekili olacağı kimin olmayacağı, kimin siyasette kimle hesabı olduğu ve kimin hangi rekabeti olduğunu biz bilmeyiz. Bizi ilgilendirmiyor. Bizim vatandaştan gelen sesi, duyguyu, derdi, acziyeti burada iletmek gibi bir mükellefimiz var. Bizim işimiz o, eğer biz her gelen haberi, her gelen konuyu haberleştirseydik, şu eleştiriler belki bugün daha somut sonuçlarla ortaya çıkacaktı. Ama işin sonunda şu hakikat var; söyleyene değil, söyletene bakmak lazım. Söyleten halk kimse öküz altında buzağı aramasın. Bizim kişilerle, kurumlarla bir derdimiz yok ki.

Bizim söylediklerimiz kimin derdi. Vatandaşın derdi. Sen bugün hastanede parayı verdiğin zaman tahlili, tomografiyi, röntgeni ve bunları neticelendiriyorsan bu yalan mı? Doğru. Peki normal şekilde de yap. 3 ay sıra gelmiyor, parayı verdiğin zaman sıra geliyor öyle mi? Hastanede nöbet mahallindeki arkadaşlar açıyorlar televizyonu, bilgisayarlardaki videoyu neyse vatandaş beklesin. Birine diyor ki se ne kadar pis adamsın. Allah Allah yaşlı başlı insan ya. İnsan oraya şefkate gelmiş. Sen terbiye memuru musun? İnsan acile gelmiş hastalıktan dolayı gelmiş, bir mazereti var. Bir kişinin ayıbını örtmek mi erdem, ortaya çıkarmak mı bir erdem? Orada hemşire var, doktor var. Evet var. E onları kırmayalım. Kırmayalım. Ama vatandaşa ileri geri konuşan da çeksin gitsin. Onların yerine gelmek isteyen çok insan var. O makamlara o görevlere gelmek için kaç tane insan etrafında dolaşılıyor.

Bir de şimdi Tıp Fakültesi Hastanesi 6 tane personel alacak, hemşire alacak. O kadar çok kriter koymuş ki sanki, o 6 insan daha önceden belirlenmiş gibi. Yani adrese teslim alım. Personeli kendiniz her türlü şeyi kendi çatınızda yapacaksınız, ama faturasını siyaset ödeyecek. Milletvekillerini eleştireceğiz, İl Başkanlarını eleştireceğiz, hükümeti eleştireceğiz, ama burada dayağı siyaset yiyecek, bunlar ödeyecek, sefayı siz süreceksiniz öyle mi? Allah burada. Biz buraya kadar söylenmesi gerekeni söyledik. Bu işin peşini bırakmayacağız. Ama ben şuna da inanıyorum; Düzce’nin irade ve idaresindeki siyaset ve icra makamı gereğini yaptı ve yapacak. Bunu zaman içinde göreceğiz.

Ama önemli olan şu; halka hizmet, Hakka hizmettir. Bu söylemi bu hakikati söylemle değil eyleme harekete geçirmek lazım. Yaşamak lazım, yaşatmak lazım. Aynı zamanda yine söylüyorum Akçakoca’da ki Devlet Hastanesi’nde de gerek tıbbi tesisat, ekipman gerek doktor noktasında gerek orada hastanenin lağım kuyusunu bile kapatacak irade orada yok. Ne yapalım? Ne diyelim? Ne diyelim şimdi. Kime ne anlatalım? Anlattığımız, eleştirdiğimiz zaman, herkes öküz altında buzağı arıyor. Öküz altında buzağı aramaya gerek yok. Biz milletin sesi, milletin sözü, milletin derdi ile dertleniyoruz. İnşallah bu bir haftadan beri gerek gazetemizde gerek internet sitemizde gerek televizyonumuzda gerek radyomuzda Düzce’nin insanına hayat şartlarının daha nezih hale gelmesi için verdiğimiz mücadele de neticeler alırız. İnsanlarımıza iyi davranın. İnsanlarımıza hizmet edin. Bu insanımız asil insan. Bu millet asil millet. Daha bize şikâyetleri gelmeyen çok insanlar var. Bunları da biliyoruz. Susup giden ama şunu da iyi biliyoruz; Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yönetilemiyor.