17 Haziran Düzce Üniversitesi’nin yeni rektörünün belirlenmesi için müracaatın son günü. Dün saat 17:00’da müracaatlar bitti, defterler kapandı, bu müracaatlar değerlendirilecek. Peki ne kadar müracaat oldu derseniz, önceki Rektör Prof. Dr. Nigar Demircan hocanın ricası ile senatodaki bütün hocalar, hatta Düzce Üniversitesi’ndeki 60 yakın bütün profesörler rektör adaylığı için müracaat etti ve müracaatlar 100’ün üzerine çıktı. Hani dediğimiz gibi, yüz kere maşallah, çok güzel bir talep listesi var.

Peki burada ne olacak? Merhum Necmettin Erbakan hoca, Milli Nizam Partisi’ni kurduğu zaman, bunlar Hacı Bayram Veli’ye cuma namazına gidiyorlar, namazdan sonra kurdukları partinin tüzüğünü İçişleri Bakanlığı’na verdikten sonra, bu işi konuştukları ofise, mekâna geliyorlar. Mekâna geldiklerinde bir mektup var, bir satır var. Mektubun üzerinde bir damga ve PTT’nin pulu yok! Bu mektup imzasız bir mektup. ‘Bu odaya kim girer, bu mektubu kim bırakır?’ Merak ediyorlar ve açıyorlar mektubu. ‘Erbakan partiyi kurdun, ama ordu ve Atatürk faktörünü unutma.’ Hiç unutmadı zaten.

Burada ben neden bunu konuştum? Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da Düzce’de rektör atarken hasbelkader, haddimize mi? Değil, ama rektör atarken iki şeye dikkat etmesi lazım. 15 yıldan beri gönderilen ödeneklerle birlikte bitmeyen binalar var. İlahiyat Fakültesi’nin bir binası dahi  yok. Bitmedi buralar bir türlü. Önce buna bakması lazım gelecek olan rektörün. İkincisi de sayın cumhurbaşkanım; burada kesinlikle ve kesinlikle Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki uygulamanın gözden geçirilmesi lazım. Hastanede parası olan dağları aşırıyor, parası olmayan düz ovada şaşırıyor. Hal bu Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde.

Şimdi rektörlük ataması, akademik bir atama da değil, ama siyasi bir atama. 2023 seçimleri var önümüzde. İşin başındaki rektör, dediğiniz gibi toplumun tüm kesimlerini kucaklayacak ve insanlara, ‘yaratılanı sev, yaratandan ötürü’ diye sarılacak bir yapıda olmalı. Çünkü; eğitimde, bilimde ondan daha üst bir makam yok! En üst makam orası. Gelecek neslin yetiştiği yer, şekillendiği yer. İnsanların kendi hayatlarında, devlet hayatında şekillendiği, eğitimini aldığı, akademik çalışmalarını yaptığı yer. Şimdi değişik, değişik isimler kullanılıyor. Hani 100 tane müracaat var. Tabii burada herkes, bildiğini, istediğini söyler.

Ben bu görevden alınma olduğu zaman demiştim ki; ‘Burada aday belli.’  Evet gene belli aday… ‘Ee sen biliyor musun?’ Bilmiyorum tabii, ben nereden bileceğim. Ama son dakikada bir gelişme olmazsa, gelişim olmazsa, burada Düzce Üniversitesi’nin rektörü belli, ama biz bilmiyoruz. Pazartesi gününden itibaren süreç başlar, herhalde bu ayın 25’ine doğru da yeni rektörümüz açıklanmış olur YÖK tarafından. Ama özellikle ben buradan, bu değerlendirmeleri yapanlar nazar-ı itibara alırlarsa, biz denizde bir kum tanesiyiz. Yani biz kimiz ki? Kimin ne olacağını, ne yapacağını, nereye geleceğini, karar veremeyecek kadar denizde bir ada değiliz, bir kaya değiliz, biz denizde bir kumuz. Böyle esamemiz okunmayacak kadar, küçük bir medya kuruluşu, küçük bir gazeteciyiz. Ama burada büyük olarak baktığınız zaman şuna çok dikkat edilmesi lazım; burada üniversitenin akademik çalışmaları, bütün fakültelerin akademik çalışmalarının halka yansıması yok! Evet, uzun vadede var, çevrede var, toprak korumada var. Bunlar var, bu ayrı bir şey, ama halka yansıyan boyutu, tıp fakültesi hastanesi var.

Tıp fakültesi hastaneleri bu memlekette bundan 20 sene evvel emekli sandığından, yani emekli sandığı diye bir kurum vardı. Bu kurum neydi? Seçilmişlerin, devlet kademesinde olanların gidebildikleri hastanelerdi. Köylü Mehmet ağa, yeşil kartı ile tıp fakültesi hastanesi gitmesi mümkün değildi. Öyle bir şey olabilir mi? Esnaf Emin Amca, tıp fakültesi hastanesine gidecek, olmaz! Siz 3. sınıf bir vatandaşsınız. Yani orada şöyle bir anekdot yapalım; emekli sandığında emekli, memur yani devletin üst düzeyler, devlet hastanelerinde esnaflar veya sigortalılar, SGK hastanelerinde ise sadece çalışanlar, toplumu 3 ayrı sınıfa bölmüşlerdi. Ama bugün ki nimet; tıp fakültesi hastanesine yeşil kartınla da gidebiliyorsun. Bundan 20 sene evvel buralara girilmiyordu. Bazen konuştuğun zaman, ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti’nin propagandasını yapıyorsunuz.’ diyorlar. Yahu 20 sene evvel vahiy mi geldi bu adamlara da “Benim köylüm, benim işçim hepsi aynı vatandaştır.” diyebilecek bir iradeyi görmediler de Recep Tayyip Erdoğan’a vahiy mi geldi de bu üniversitelerin tıp fakültesi hastanelerini, devlet hastanelerini ve özel hastanelerini bu milletin bütün katmanlarına açtı.

İşte bu kadar emek var; bunu anlatmaya çalışıyorum, bu emekler zayi olmasın. Tıp fakültesi hastanesini bu hallere getiren İdris Şahin ve ekibi olmak üzere, bu gelecek olan sayın rektör, bunlara dikkat etmeli. Çünkü kılavuz karga olunca, sıkıntı büyük olur. Düzce Üniversitesi rektörü kim olacak? Bugün (17 Haziran) ilk aşamanın sonuna gelindi. 100’ün üzerinde müracaat var. Hayırlısı neyse, kimse, memlekete, millete, eğitime, insanlığa o olsun. O karar da en ince teraziden verilecektir. Bu alınan kararla, o alınan karar arasında bir asalet var.

Biliyorsunuz, ‘Kitabın Ortasından’ programı vardı. Eylül ayına kadar artık sezon finaline girdik. Bu akşamdan itibaren, eylül ayına kadar olmayacak. Yorumlu-Yorum programı ise, kaza bela olmadığı sürece devam edecek. Bu Öncü TV ekranları sizin sesiniz, sizin sözünüz, sizin duygunuz olmaya, sizin dilinizle konuşmaya devam edecek.

Programın tamamını aşağıdaki linkten takip edebirlisiniz:

Youtube: https://www.youtube.com/watch?v=H9mLqSsjmHQ