Dünyanın meşgul olduğu bir konu var ki buradan yerele geleceğiz. Bugün Ukrayna ile Rusya arasında savaş ne zaman çıkacak, mermi ne zaman patlayacak onun tedirginliği var. Bu da ekonomiyi etkiliyor. Aslında bu savaşların ardından dünyayı yöneten 3-5 aile var. Bu aileler iktidar kim olursa olsun, devletleri kim idare ederse etsin para bizim, parayla biz dünyayı yönetiriz kavgası var.

Bu konuya neden geldim? Ukrayna’dan Düzce’ye gelelim. Düzce’de bir Ticaret ve Sanayi Odası var. Yarı resmi yarı özerk olan ve gerek tescillerde gerekse de resmi işlerde yazıştığı bir yapı var. Bundan yıllar önce de ayrılıkçı terör örgütü FETÖ’cü DÜSİAD vardı. Ticaret ve Sanayi Odası’na gelmeyen bakan ve devlet erkanı bu kuruluşa giderdi. Kendi hesapları içinde ekonomik dengeleri kurmak adına bir amaçları vardı. Buraya üye olanlar, fotoğraf verenler bu ticaretin çarklarından yararlanıyordu. Ondan sonra Düzce’de iş dünyasının, ticaret ve sanayi erbabının bir kuruluşu yok, TSO haricinde. Bugün İl Özel İdaresi’ni ve belediyeleri düşünün. Yıllık en az Düzce’ye sadece normal hizmetler için 1 milyar TL para geliyor. Okuluyla, yoluyla… İstisnalar kaideyi bozmaz iş insanlarımızın çoğu bu imkânlardan hiçbir şekilde faydalanamıyor. Çünkü bir yapı yok.

İş siyasetten ziyade bürokrasinin elinde. Bürokrat istediği şekilde siyaseti yönlendirip netice alıyor. Bazen bir iş konusunda herhangi bir bürokrata gittiğiniz zaman ‘Siz bizi bir partiden aratın.’ cevabı alınıyor. Parti iş bulma kurumu değil. Ama bürokratın onu yapmak o an işine gelmiyor. Siyaseti aratması için de bir sebep buluyor. ‘Ben burada yetkiliyim’ dercesine anılmak bilinmek için yapabiliyor. Bir de siyaseti ve iktidarı zora sokmak adına bürokratik oyunlar dönüyor.

Düzce’deki iş dünyası bir araya gelmeli. Bu TSO ile olmuyorsa, amiral gemilik yapmıyor ve yol açmıyorsa bu iş insanları bunu yapmalı. Bir araya gelip dernekleşmeli, yapılaşmalı. Bir iş insanı düşününü 100 milyon TL’lik yatırım yapıyor. 100 kişi çalıştıracak. Bu yatırım için birçok resmi kurumdan izin ve ruhsat lazım. 100 milyonluk bir yatırımın, tabiri caizse 2 öküzün önüne bir saman paylaştıramayacak kadar elinde randıman olmayan bir memurun elinde hangi evrelerden geçip de o yatırımda kimin ne kaybettiği önemli değil. Orada o yetki sahibinin enaniyet duygusu önemli. Geline n nokta aslında bu. Ama Düzce’deki iş insanlarının bir yapısı olsa veya TSO bu işi iş edinseydi bu güne kadar bir ön açıcı olsaydı bunlara ihtiyaç yoktu.

Bir memur düşünün ki bir yatırımla ilgili soyayı 5 gün imzalamıyor. O iş insanı büyük zarar giriyor ama o memurun umurunda değil ki. Sabah 8, akşam 5. 2 öküzün önüne bir saman paylaştıramayacak bir zihniyetle bir insana ne anlatacaksın?

İkincisi yüzlerce insan çalışacak, istihdam olacak. Devlet kurumunda çalışanların da var. Artı ülke ekonomisine katkı olacak. Bir işçi greve gittiği zaman bunun bir sendikası var. Hele 657 sayısı devlet memurları kanunu da o kadar sağlam bir koruma altına almış ki milletvekili gibi. Peki, bu memlekette en büyük kazanç üretim, yatırım ve istihdamdır. Bunların bir sendikası yok. Bir derneği dahi yok. Bir remsi kurumda işini takip eden birinin bir günlük gecikmeden dolayı ben kaybettiğini kimse umurunda değil. Bunun takip edecek olan bir STK yok. Siyasetçi, belediye başkanı, milletvekili noktasında bir öngörüleri yok, dağınık bir düzen yok.

Bugün Düzce’de Düzce’nin iş insanları bir araya geldiği zaman, aynı dili konuşup aynı duyguyu paylaşmaya başladıkları zaman çok şeyler olur. Bunun Türkiye’de çok örnekleri var. Kayseri ve Antep örnekleri var. Biz bunu neden yapamıyoruz? Neden bizim iş insanlarımız bir araya gelecek ‘Biz de varız’ demiyor? Kendi başını bağlayamayan insanlar gelin başı değil, gelinler başı bağlıyor.

Bir tespitten bahsedeyim. Bir iktidar partisi yetkilisi söyledi. Dedi ki, ‘Partiden istifa edenleri sorup araştırıyoruz. Yüzde 60’ı bürokrata, memura kızmış.’ Yasaya aykırı talepte bulunan istisna. Ama vatandaşın derdine derman olmak adına dertlenmeyen bürokrat davulu çalıyor. Tokmak bunlar, davul siyasetin elinde. Siyaset bürokrasiye sahip çıkmazsa ortalık dağılır gider. 

Coğrafya mükemmel bir coğrafya. Ankara ile İstanbul2un tam ortasında. Bir başkent, biri ticaretin başkenti. Her iki metropole 1.5 saatte ulaşıyorsunuz. Ama çok bir gelişmişlik yok Düzce’de. Bu da birliğin olmamasının sonucu. İnşallah önümüzdeki günlerde bu sesin bir yerlerde karşılık bulması ve bu sese muhatap olan herkesin de bu sesin hakikat olduğunun idrakinde olmasını temenni ediyoruz.