“Bir hanım efendi ortam dinlemesi yapıp Belediye Başkanına dinletiyor”

İlginç bir konuya değineceğiz. İsmini vermeyeceğim ama bir belediye ve bir belediye başkanı işin başına geçtikten sonra kendine yakın ekipler kurmak adına yeni personeller istihdam ediyor. Evet, bunlar olması geren şeyler. Bunlar her dönemde oluyor. Bir tane kendi alanında hiçbir bilgisi olmayan bir hanım da, tabii bu belediye başkanının yanına kendisini kabul ettirip işe başlıyor. Ailesi de bu işlerden faydalanıyor ve netice itibariyle belediyede göreve başlıyor.  Bu gayet doğal mı? Doğal. Burada konuşulması gereken eleştirilmesi gereken bir şey var mı? Yok. Herkes ekibi kurar ve işin sonunda ‘Başarılı mıyım değil miyim?’ diye beş yıl sonra insanların karşısına çıkar ve onaylatır veya reddettirir. Şimdi, burada enteresan olan, belediye başkanı ve belediye başkanları sağda solda ‘Vatandaş ne diyor ne gibi eksik var, başarılı mıyız, başarısız mıyız?’ diye bir bilgi bankası ve bir bilgi zinciri kurmak isterler. Bu zincirlerin başında, en yakınları olan insanlardan gelen bilgiler dâhilinde vatandaşın ve kamuoyunun nabzını tutarlar. Fakat burada çok önemli bir durum var.  Bir hanım efendi, ortam dinlemesinde kayıt yapıyor. Çok enteresan. Yani muhalif olan, destek olan veya hiçbir şekilde alakası olmayan insanlarla, farklı diyaloglar kurup ortam dinlemelerini telefonla kayıt altına alıyor. Ve bunları belediye başkanına dinletiyor. İşte işin en enteresan kısmı bu. Hani derler ya ihanetin mükafatı olmaz.

“İhanetin mükafatı olmaz”

Bu düşüncede olan insan, farklı insanlarla gerek medya mensuplarıyla ve gerek belediye çalışanlarıyla yada gerekse başka insanlarla diyaloglar kurar. Orada afaki olarak ikili konuşmanın veya üçlü özel konuşmanın içinde gerçek olan afaki ve sistemli olan veya bilinçli ve bilinçsiz olan konular konuşulur. Hele birde bu ortam kaydını aldığını bildiniz hanım efendi ile konuşurken ona bir mektup yazarsınız. O da o mektubu hemen adrese ulaştır ve oradan da teyit edersiniz neyin ne olduğunu.  Buradan parantez içinde söylüyorum “ihanetin mükafatı olmaz. Bugün en yakın dostlarına, ona inanan insanlara ve güvenen insanlara kayıt yapıp da bir yerlere yararlanmak adına veya yakın olmak adına ya da kendisine ve çevresine sağladığı imkanların bedeli olarak o bilgiler ve kayıtları yani insani ve vicdani olmayan bu kayıtları dinlettiğiniz zaman belki bir şeyler öğrenirsiniz. Belki insanlar adına bazı intibalar oluşur. Ama işin özün ne biliyor musunuz? Sizi kayıt edipte bunu paylaşmayacağının garantisi var mı? En yakın arkadaşlarını, iyi gördüğü arkadaşlarını veya hayatına artı değer kattığı insana yaranmak adına, bunları kaydedip de dinleten insanın yarın bu hinliğinin bu insanlık dışı veya ahlak dışı ya da izahı zor olan bu halin size dönmeyeceğinin garantisi var mı? Yok.

Fırsatı bulup hinlik yapan yarın aynısını size de yapar

Biliyorsunuz, Abhazlar atları ile meşhur. Abhazlar atlarıyla anılır ve bilinirler. Bir Abhaz bir yerden atı almış. Almış aşırmış pişirmiş, çok eski bir zaman bu. Hanların olduğu zamandan bahsediyorum ve atların da çok kıymetli olduğu bir zamandan bahsediyorum. Bir hana gelmiş, atını da bağlamış. Çıkmış ve “Vallahi billahi öyle güzel, böyle güzel” diye atını anlatırken bir tanesi demiş ki, “Bu atı bana satar mısın?” O da “Satarım, ama akşam oldu göremeyiz sabah bakarız” demiş. Neyse hasbihal etmişler başka konulardan bahsetmişler ama oradaki gündem o beyaz atmış. Abhaz, sabah erkenden diğer adamlar gelmeden ahıra atı temizliyim biraz daha haşmetli gözüksün diye gidince, bakmış at yok. Oraya bakmış buraya bakmış, atı ararken akşam anlattığı ve para verip satın alacak olan adamlar gelince demişler ki “Nerede senin at?”  O da “Vallahi billahi sattım” demiş. Onlar da “Niye sattın biz onu alacaktık, kaça sattın?” demişler. “Vallahi aldığım fiyata sattım’ demiş. Burada, insanlar bir imkan ve beklenti dahilinde, bir fırsat dahilinde bu hinlikleri yapıyorlarsa, size de bir gün hinlik yaparlar. İhanetin mükafatı olmaz.

“Öyle bir fitne, dedikodu ve riyakar bir ortam var ki”

Tabiri caizse buradaki hadise çok ama çok vahim bir hadise. Çok vahim bir hadise. Aşırı bir vahim hadise. Bilgi edinme ve görme adına insanların düştüğü ve düşürüldüğü duruma bakın. Bunu yapan insanlar o belediyelerde halen daha aktif. Bir kişi de değil, aynı tavanın balığı olan başka insanlar da var. Öyle bir fitne, dedikodu ve riyakar bir ortam var ki… Çiğ yiyenin karnı ağrır ama yemeyenin ağrımaz. Bu zaman içinde öyle bir seviyeye gelir ki insanlar kendi büyüttükleri, yücelttikleri ve sahiplendikleri evin içinde o canavar tarafından bir gün yenirler. O silah bir gün döner. Belki de döndü bilemiyoruz. Çünkü bir ortamın kaydedilmesi, dinletilmesi ve ortamlarda geyik muhabbeti olarak anlatılması ihanetin başladığının ifadesi. Ben her zaman şundan yanayım. Hani bir söz var ‘Siz doğru olun, doğrular sizi bulur.’  Doğru olmakta fayda var. Doğru görülmekte değil ama… Gerek medya, gerek bürokrasi, gerek siyasette herkes birbirine olan bağımlılığından dolayı farklı iletişimler kurabiliyor.

“At izinin it izine karıştığı bir ortam”

Bizi de eleştirenler var. Biz eleştirdiğimiz gibi tabii ki bizi de eleştirecekler. Onda bir sıkıntı yok. Ama niye eleştirdiğine bakmak lazım. Vicdanından mı, cüzdanından, imanından mı? Derdi ne? Peki, eleştirdiniz de ne beklediniz de ne olmadı? Neye göre eleştiri var? Tabiri caizse at izinin it izine karıştığı bir ortam. Kazım Karabekir’in bir sözü var. Ortalık o kadar puslu ki şeytan bile Müslüman mintanı giymiş. Müslüman mintanı giymiş şeytanlarla, düzgün olmaya çalışan doğrularla ve ortamı kaydederek bunu konuşup başarı olarak sunan insanlara bu söz hakikaten çok şey anlatıyor. İnşallah birilerine bunu anlatmaya çalışıyoruz. Vahiy gelmeden buna inanmayacak şekilde gözlerini kapatanlar da var. Bir musibet bin nasihatten evladır. İnşallah başınıza bir musibet gelmeden entrika, hile hurda ile alavere dalavere işlerle uğraşanlara prim vermediğimiz günler gelir. Şeffaf ve doğru olduktan sonra yapabilecekleri bir şey kalmaz. Herkes oyun kurar. En büyük oyunları kuran Cenab-ı Allah’tır. Şeytanın da oyunu var, Rahman’ın da oyunu var. Ama işin sonunda Rahman’ın oyunu bütün şeytanların oyununu bozar. Müslüman mintanı sırtından çıktığı zaman senin ne kadar şeytani halde olduğunu herkes görür.