Osmanlı döneminde bir Osmanlı hariciye mensubu, Paris’in özel bir gününde bir resepsiyona katılmış. Bir bakıyor ki ortada güzel kıyafetlerle giydirilmiş bir kedi, elinde bir tepsi üzerinde kahve ve su. Kedi bütün eğitimi ve asaletiyle beraber katılımcılara servis yapıyor. Bizim Osmanlı sefirinin muhatabı, Fransız mevkidaşı, dikkatle kediye baktığını görünce diyor ki, ‘Görüyor musunuz Fransız asaletini? Kediye bile servis yaptırıyor.’ Osmanlı sefiri de ‘Kedi bana da getirecek mi?’ diyor. Fransız mevkidaşı, ‘Tabii buyurun yerinize oturun.’ diyor. Oturduktan sonra Osmanlı sefiri dışarı çıkıyor ve bir hayvan satan dükkâna gidip fare satın alıyor. Fareyi elbisenin içine saklayıp salona dönüyor. Fransız ‘Sizi arıyorduk. Neredeydiniz, kedi de tam size kahve getiriyordu.’ diyor. Kedi Osmanlı sefirine yaklaşırken o arada bizim sefir fareyi bırakıyor. Kedi salına salına gelirken fareyi bir görüyor, elindeki tepsiyi d-fırlatıp düşüyor farenin peşine. Herkes tabii şaşkın. Bizim Osmanlı sefiri diyor ki, ‘Kedinin asaleti, fareyi görünceye kadardır.’ Fareyi görünce aslına döner.

Şimdi kedinin asaleti fareyi görene kadar ya bir haftadan beri büfeleri konuşuyoruz. Nereye konulacak, büfelere yer bulamadık. Elinde kameralarla birileri gece gündüz koşturdu. Bir yere indi, bir yere bindi. Oradan kalktı, buraya oturdu. Neyi konuşuyoruz? Mezarlıktaki ağaçların kesilmesi noktasındaki çalışmalar bir siyasi parti tarafından ulusal basına ve meclise taşındı.

Bir açıklama yapıldı. AK parti İl Başkanı Mustafa Keskin açıklamasını yaptı. Açıklama yaparken de bir gazeteci olan arkadaş, ‘Nereye koyuyorsunuz, ne yapıyorsunuz’ şeklinde biraz da tahrikkâr şekilde sorular sordu. Keksin de ‘Size mi soracağız?’ dedi. Ardından İYİ Parti’den ‘Evet bize soracaksın, Biz halkız’ diye bir açıklama yapıldı. Ondan sonra bir açıklama daha var. ‘Biz gazeteciye dedik, halka demedik.’

Akabinde Kaynaşlı'nın eski belediye başkanı, şimdi de Düzce Belediyesi Mezarlıklar Müdürü olan Erol Bayraktar bir mecazi ifade kullandı. Hani derler ya ‘Evladım bir memlekete yerleşeceğin, iş yapacağın zaman önce mezarlıklara bir bakın. Ölülere saygı olan yerde dirilere de saygı olur.’ Dedi ki Erol Müdür, ‘Biz o kadar güzel yapacağız ki. Kur'an ı Kerim okunacak, maneviyata uygun olacak. Ölesiniz gelecek.’ Mecazi anlamda ki bunun karşılığı: Bu mezarlıkları insana olan saygıyı en üst seviye biz yapmaya çalışıyoruz, gayret ediyoruz.

Büfe ve mezarlık üzerinden siyaset yapılıyor. Düzce'nin bütün meselesi bitmiş, herhangi bir sıkıntı yok (!) Yani siyaset yapacakları alanlarla ilgili bütün alanlar kapalı, bir mezarlıklar müdürünün söylediği siyaset konusu. Bu ifadeye neden rahmani bardağın dolu tarafından bakmadık da nasıl kullanırmış o kelimeyi. Bence çok güzel bir kelime. Bir de tartışma var, ‘Bu ağaçlar kesiliyor.’ Bu ağaçlar kesilirken oradaki müdür tek başına mı karar verdi buna? Burada Orman İşletmesi’nin ve ehil olan teknik heyetin hiç mi düşüncesine yer vermeden kafalarına göre ağaç kesiyorlar. Siyaset bu değil arkadaş.

Mezarlıklarda yapılan ağaç kesiminde gerçekten bir çalışmanın, bir mecburiyetin bir hakikatin sonucu var. Ben de gittim oraya. Artı mezarlar kırılıyormuş. Bunu söyleyen ve bunu eleştiren insanlar en son babasının, atasının, ailesinin, anasının, büyüklerinin mezarına gelip de bir Fatiha'yı ne zaman okudu? Bir de sormak lazım. Senede iki bayram da bizde insanlar giderler. Yani senede iki bayramda ölüyü ziyaret etmek başka ve her cuma günü etmek başka. Çünkü bizim inancımıza göre ve birçok inanca göre de ölüler duayla hayırla yad edilir.

Sayın Erol Bayraktar'a yapılan bu ifadeyi ben çok haksız buldum. Çok yanlış buldum. Bir mecaz anlam var. Orada niye buna bakmıyoruz? Söyleşimiz geldi böyle şey denir mi? Ne denecekti? Bir de şu var. Yani namazda niyeti olmayanın kulağı ezanda olmazmış gibi. Bu mezarlıklar üzerinden siyaset yapan insanlar en son ne zaman gittiler? Bu soru çok önemli. Ben Düzce Belediyesi'nin bu konuda yapmış olduğu, mezarlıklardaki ağaç kesimi noktasında çalışma noktasında takdir ediyorum ve tebrik ediyorum. Erol Bayraktar'ın söylediği sözde mecazi anlamda yapılan işiniz izahını anlatmak için bir ifadedir. Onu da tebrik ediyorum. Kırılan mezarları da bu ağaçları kesen yüklenici firma yapma taahhüdü vermiş. Zaten bir tane örnek yok ki kırılan dökülen mezar yapılmamış. O zaman bunlar hikâye

Büfeler meselesinde de herkesin kendine göre eleştirisi var. Ama bir tane şu büfenin eleştiri var şuraya konulduğuna dair ne valilikte ne adliyede bir dilekçe yok. Bir mesele yanlışsa devletin yetkili kurulları var, idari kurulları var, yargı kurulları var. Müracaat eder bu iş yanlış dersiniz. Ama yanlış derken de arkasını doldurmanız lazım. Niye yanlış olduğunu somut kavramlarla, donelerle, gerekçelerle, hukukla doldurmanız lazım. Buna rağmen belediye veya başka bir kamu kuruluşu devam ettiriyorsa bunun da karşılığı olarak idari yargı var. Bunu istismar mı ediyorlar? Bunun da savcılık boyutunda bir yeri var. Buyurun. Hiçbiri yoksa o zaman öküz altında buzağı aramak derler buna. Bu da pek layıkıyla olmaz. Ama en son bugün yapılan açıklamalarda ‘Çok zor durumda kaldığınız bu işi kapatıyoruz’ denildi. O da iyi bir gelişme.

PROGRAMIN TAMAMINI İZLEMEK İÇİN TIKLAYIN