Şifa arayan Düzceliler’e çile çektiren ve tepkilerin odağındaki Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim, Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nin durumuyla ilgili Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca’ya bilgi verildi. Öncü Medya Haber Genel Yayın Yönetmeni Sadullah Ünsal, hastanenin düzene sokularak vatandaşın tedavi olabileceği bir yer haline gelmesi için iki yol olduğunu belirterek, “Ya hiyerarşik yapı içinde bunlar düzeltilerek bir yola gidilecek veya Sağlık Bakanlığı’na bağlanacak. Üçüncü yol çıkmaz sokak.” diye konuştu.

Düzce siyasetinin önemli isimlerini de bu konuda yüzlerce şikâyet almasına rağmen konuya müdahale etmekte tereddüt ettiklerini belirten Ünsal, “Hastanemizi bire bir ilişkilere kurban etmeyelim” dedi. Hastane personelinin organize şekilde Öncü Medya’ya saldırmaları için talimat gittiğini belirten Ünsal, tüm bu skandallara ve iddialara rağmen hastane yönetiminin suskun kalmasına da dikkat çekerek savcılığı işaret etti.

İŞTE O PROGRAM

Bir haftadır konuşuyoruz, anlatıyoruz, eleştiriyoruz ve aynı zamanda eleştiriliyoruz. Neyi konuşuyoruz? Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki uygulamayı, yürüyen süreci ve topluma hizmet yerine yaşattığı hezimetlerden bahsediyoruz. Tabii iyi yönleri yok mu? Mutlaka vardır. Fakat bunları konuşurken, gerek sosyal medyada özellikle yorumlarda bir eleştiri yağmuruna tutulduk. Bunun arkasında yatan sebebe baktığımızda, eleştiri yapanların bir kısmı sahte hesap, bir kısmı ise Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde görevli olarak çalışan ekip. Trol ekibi gibi bir ekip. “Öncü’de çıkan haberlerle ilgili olumsuz yorum yapın, üniversiteyi savunun” diye herhalde bunlara bir görev verildi. Arkadaş, tıp fakültesini üniversiteyi bizim, orada bulunan memurların veya oradaki trollerin ya da başka birilerinin savunmasına gerek yok. Orası hepimizin. Kimsenin babasının mülkü de değil, çiftliği de değil.

Ama burada bir yanlış var, eksik var, hatalar zinciri var. Bunu geçen haftadan da bahsetmiştik. Birtakım kararlar alınacak demiştik. Bu kararlar noktasında adım adım süreç yürüyor. MHP İl Başkanı İlhami Caboğlu bu konu ile ilgili bir açıklama yaptı. Yarın başka bir siyasetçi yapar, diğer gün başka bir tanesi yapar. Yalnız biz bu işe siyaseti sokmak istemiyoruz. Siyaset bu işe girmesin istiyoruz. Siyaset değil de siyaset üstü bir yapı ile bu iş çözülsün istiyoruz.  Sayın Caboğlu, “Tıp Fakültesi Hastanes’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması gerekiyorsa bağlansın. Bu da faydalı olur. Eğer bağlanmayacaksa da kurumsal yapıda iç dinamiklerde vatandaşa mutluluğu yaşatmak ve hizmet vermek için yaşama amacına uygun daha iyi bir iyileştirmeler yapılsın.” dedi. Evet çok doğru. Biz bunu sayın il başkanları ile de görüştük sayın milletvekilleri ile de görüştük.

Geçtiğimiz günlerde bir soru yayımladık. Düzce’nin sağlığı ile ilgili sorular vardı.  Sağlık çok önemli. Yine bu Whatsapp İhbar Hattı’na gelen konularla ilgili bir haber var. Bir hanımefendi doğum için üniversite hastanesine gidiyor.  Bildiğiniz üzere kadınların doğum esnasında çok sancıları olur. Burada kadına hemşireler tarafından baskıya uğramış ve bağırmayın diye, onlara hakarete varan yaklaşımlar içine girdiklerini ve daha sonrada gülüştüklerini anlatıyor. Bu olay da CİMER’e şikâyet edilmiş. Biz bu saatten sonra bize sözlü olarak gelen ve fotoğraf olarak gelen değil de, Cumhuriyet Savcılığı’na, CİMER’e veya değişik devlet kurumlarına şikâyet olmayan hiçbir haberi baz almayacağız.

Söylediklerimizde ne vardı? Yoğun bakım ünitesi, inme hastalığının ruhsatlandırılmasına rağmen ruhsat iptali istendi. Çocuk Acili kapatıldı. Kene için bir vatandaşa orada bulunan bir öğrenci müdahale etmiş. O da müdahale edilen cihazdan enfeksiyon kapmış. Bolu’da bulunan özel hastaneye gitmiş orada muayene olmuş… İnsan sağlığı bu kadar ucuz değil. Burada bir denetim mekanizması yok. Var ama üniversite içinde. Ciddi bir şekilde yol izlemesi gerekiyor.  Sağlık Bakanlığı’nın burada hiçbir fonksiyonu yok. Peki, burada yapılan yanlış uygulama, hatalı davranış, hissi davranış ve buna benzer davranışların kontrolü yok mu? Var. Nerede var? Hiyerarşi içinde, kurumsallık içinde. Özerk olduğu için burada bir şeyler var. 

Sağlık Bakanlığı buraya ne personel noktasında ne de herhangi bir uygulama noktasında müdahil değil. Hadiseye buradan baktığınız zaman özerk bir yapı var. Olması gerekiyor mu? Oluyor. Özerk yapıdan veya Sağlık Bakanlığı’na bağlanmasından bizim anladığımız bir alan da değil ama biz şuna bakarız, vatandaş ve biz hastaneye gittiğimiz zaman birebir ilişkilerin haricinde bu sağlık hizmetlerini yeteri kadar alabiliyor muyuz yoksa alamıyor muyuz? Şu anki görünen fotoğrafta alamıyoruz.

Ben birçok siyasetçi ile birçok insanlar ile görüşmemde gerek siyasetçi gerek memlekette adı sanı bilinen insanlar gerek Rektör kanalı ile gerekse Başhekim kanalı ile irtibat kurduklarında en güzel şekilde ağırlanıyorlar, en güzel şekilde bakılıyorlar, en güzel şekilde tedavilerini oluyorlar.  Hatta biz zaman zaman bazı hastaları, bazı insanlara faydalı olmak adına aradığımız zaman, ‘karakteristik Düzce mantığı’, hasta geldiği zaman mutlaka birine aratalım. Aratmadan olmuyor ki. Aratmadan çözülmüyor ki. Vatandaş orada saatlerce bekletiliyor.

Çok ciddi rahatsızlığı olan bir hastayı orada tam 3-4 saat bekletmişler. Sonra da bu konuyla ilgili biz bilgi almak istedik başhekimlikten hemen müdahale edildi. 4 saat neyi bekledi o insan orada? Niye bekledi? Bakın ben belediye başkanları olsun, bürokratlar olsun, siyasetçiler olsun bunlarla görüşmemde ‘Evet çok doğru bir yerdesiniz çok doğru bir iş yapıyorsunuz, çok doğruyu söylüyorsunuz.’ Siz de söyleyin deyince susuyorlar. Niye? Bunlar şimdi oradaki sağlık noktasında ve oradaki yapıda yarın bir gün sözümüzün, isteğimizin, ricamızın, beklentimizin karşılık bulması noktasında burada bir beklenti var. Arkadaş bunlar kaç kişi yani başhekime rektöre ulaşıp da çözüm üreten tedavi yapan kaç kişi? Bu bölgede kaç kişi? Yani 50 kişiyi bulur mu? Bulmaz. Oraya binlerce insan geliyor.

Düzce Devlet Hastanesi oradaki rakamlara baktığınız zaman orada günlük poliklinikler üçe katlamış vaziyette, orada da eksik var mutlaka vardır. Hareketin olduğu yerde, sağlığın olduğu yerde mutlaka eksik vardır. Orada daha hassas anında sağlık il müdürlüğü veya ekipler hemen müdahale edebiliyor. Burası özel kimse buraya karışamıyor.

Çözüm noktasında Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Sağlık Bakanına arz edilmiş. Bu konuyla ilgili öğrendiğimize göre, Sayın Rektörün yaptığı açıklamaya göre Türkiye’de 45 üniversite hastanesinde aynı sorun var. Biz 45 tanesini bilmeyiz, biz Düzce’yi biliyoruz. Buradaki bildiğimiz Sayın Sağlık Bakanına bu konu arz edilmiş, kısa zamanda herhalde netice alınacak.

Alınmaya da bilir. Üniversite yönetiminin, Tıp Fakültesi’nin Sayın Cumhurbaşkanıyla ve iktidarla olan çok güçlü bağlarından çok özel bağlarından dolayı burada hiçbir şey olmayabilir.  Böyle devam edebilir ama ne olur işin sonunda oradaki kimse rektörünü de, başhekimini de tanımaz. Sayın Cumhurbaşkanımızın Gerede’de kaza yaptığı zaman bu hastaneye geldiğinde darbe almış. “SGK var mı? Bağkur’un var mı?  Emekli Sandığı’n var mı?” diye soruyordu hasta başında. O günlerden bu günlere geldik. Bugün AK Parti iktidarının ve Sayın Cumhurbaşkanının en övündüğü şey sağlık, bugün geldiğimiz noktada bunun faturasını 2023’te millet bu iktidara, Sayın Cumhurbaşkanına keser.

Bugüne kadar bu haberler yok muydu?  Vardı. Bilgiler gelmiyor muydu?  Geliyordu. Mümkün mertebe göz bebeğimiz dedik, üniversite çok kıymetli dedik, başında Düzce’mizin evladı var dedik, iyi bir başhekim var iletişimleri çok iyi dedik ama baktık ki biz kendimizi kandırıyormuşuz. Tamam, biz süspanse edelim kapatalım veyahut haberleri vermeden, biz mutlaka vatandaştan gelen her ihbarı paylaştık. Eksik varmış düzelir dedik. Düzelmiyor ve düzelmeyecek de, bunun düzelmesi mümkün değil, çünkü yönetim anlayışın şimdi doktorların çoğu tatilde ya bunun bir nöbet nizamı olur. Bütün doktorların hepsinin tatile çıkması söz konusu mu? Burada bir daha söylüyorum. Kimse başhekimi de rektörü de tanımaz. Fazla da nazara itibara almaz. Neticede Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin. Vatandaş üniversite hastanesi Sağlık Bakanlığı’na mı bağlı, üniversite YÖK’e mi bağlı bunları bilmez. Almış olduğu tedaviye bakar, almış olduğu sonuca bakar. O tedavi sonucunda Türkiye’yi yönetene bakar.

Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin, Sağlık Bakanlığı’na bağlanarak gerek personel gerek ekipman gerekse diğer hizmetlerin daha sağlıklı alınmasının sağlanması lazım. Sağlanmaya da bilir, kendiniz bilirsiniz. Bizim ne yönetimle ne de fakülteyle şahsi bir meselemiz de yok. O memur gönderilmiş arkadaşlardan iki tanesine de biz çok büyük bir fayda sağlamışız. O sana düşmez kardeşim orasının rektörü var, dekanı var. Dekanın diğer işleri de var. İdris Bey’in diğer güzel işleri de var. Ticari işleri de var, kursları da var. Olabilir mi? Oluyormuş demek ki. Başhekim gider savcılığa der ki “Sadullah Ünsal, Öncü RTV bizim hastanemizde olmayan, olumsuz yalan haberler yapıyor.” Biz de kendimizi anlata bilirsek anlatırız, anlatamazsak da bedeli neyse öderiz ondan yana sıkıntı yok ama burada bedeli kaşıyla, gözüyle, ruhuyla, bedeniyle, saçıyla, sakalıyla, vaktiyle ömrüyle ömrünü bu memlekete hizmet vermiş olan insanlara ödetmeyin. İnşallah önümüzdeki günlerde tıp fakültesi ile ilgili farklı sonuçlar alırız. Farklı bir çalışmalar bekliyoruz. Herhalde ya hiyerarşik yapı içinde bunlar düzeltilerek bir yola gidilecek veya Sağlık Bakanlığı’na bağlanacak iki türlü yol var üçüncü yol çıkmaz sokak.