Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Ekonomik İstiklal Savaşı’ dediği savaşta, ilk cephede bir kazanımımızı oldu. Pazartesi günü yapılan açıklamadan sonra dövizin yüzde 40’lara yakın düştüğünü gördük. Döviz yerine kura bağlı faiz sistemine bağladılar. Sistem kendiliğinden oturmaya başlayınca muhalefetten ‘gizli faiz’ ve ‘sınırı olmayan faiz’ gibi açıklamalar yapıldı. Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu güne kadar bu ülkede ne zaman şahlansak devletteki 150-200 yıl önce giren virüsler vücudu rahatsız ediyor. Cennet mekan Abdülhamit Han Hazretleri, ülkede maden ve petrolü bulduğu zaman siyahı ve gücü olmadığı için muhafaza edemedi. Vampir gibi kan emici İngilizi, Fransızı, Amerikalısı, Rusu bir yerden daldılar ve bu ülkeyi paramparça ettiler. Silahın olsaydı bu madenlere ve bu ülkeye sahip çıkılırdı.

Bu ülkeyi yönetmeye devam eden güruhların oynadıkları bir oyun var. Yerliler ve milliler var. Bir de dış güçler var. CFR diye 1920’lerde ABD’de kurulmuş bir teşkilat var. Bu teşkilat dünyayı yöneten ailelerin ve güçlerin birlikte olduğu bir kuruluş. Türkiye’de de ilk defa 90’larda Koç Holding sahibi Rahmi Koç’u Rockfeller gelerek üyeliğe davet etmişti. Koç, TÜSİAD ve bunun gibi kuruluşlar bu ülkede öyle bir şey yaptılar ki… 1960’lı yıllarda üretilen Anadol marka otomobilin altın değrindeki karşılığına bakın. Bunu sattılar bu ülkede! Rahmetli Turgut Özal’ın ‘Türkiye’yi yönetmek kolaydır ama şu boğazda yaşayan aileler var. Onları bertaraf etmediğiniz müddetçe Türkiye’yi yönetmek zordu’ derdi. Rahmetli Demirel de, ‘Türkiye’yi yönetmek kolaydır, idare etmek zordur’ derdi. Yine Balkan Savaşı’nda Osmanlı ordusu içindeki bir takım subaylar Enver Paşa kaybetsin diye mücadele etti.

Gemi bizim gemimiz. Batarsa hep beraber batacağız, çıkarsa hep beraber çıkacağız Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamadan sonra dövizin yüzde 40 değer kaybetmesinden sonra Merkez Bankası eski başkanı ve İYİ Parti Milletvekili dedi ki ‘ Döviz alın’. Allah Allah! Muhalefet olması lazım. Muhalefet iyi iktidar demektir. Ama memlekette milli parana bir değer katmak için mücadele var. Ama bu yaptığın kimin devamı? Ekonomik İstiklal Savaşı veriliyor. Herkes evinin önündeki tozu toprağı temizlesin. Bir hamle geldi ve devamının da geleceğini düşünüyoruz. Burada da esnafa ve ticaret adamlarına söz düşüyor. Esnaf odalarının bu konuda adım atması lazım. TÜSİAD denilen ve yıllardır devlete para satan ve faizden para kazanan yapı var. Sanki bu milletin evladı bu dönme beyaz Türk, beyefendiler sefa çeksin diye çile çekecek! Anki bunlar için savaşıp, bunlar için öldük! Bu düzen değişiyor. Bundan sonra bu stokçulara ve dövizden büyük rant elde edenlere karşı gerekli tedbirler alınsın. Bu milletin alın terini birileri artık sömürmesin.

Bugün DESOB Başkanı Mustafa Kayıkçı bu konuyla ilgili bir açıklama yaparak ‘Fiyatların düşmesini bekliyoruz’ dedi. Esnafa da çağrı yaptı. TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken de benzer bir açıklama yaptı. Ama Düzce TSO Başkanı Tuncay Şahin’den bu açıklamayı göremedik. Veya TÜSİAD’ın yavrucağı olan TOBB’dan bu açıklamayı göremedik.

Tuncay şahin neden açıklama yapmadı? İşi ne? Ben size bir tane örnek vereyim. İsim vermeyeceğim. Bir yetkili kurumun il müdürü, bir konu ile ilgili kendi yetki ve sorumluluğunda yapması gereken bir işlem yapıyor. Bu TSO Başkanı bir telefon açıp en üst perdeden bir elinde sayın valinin sopası, bir elinde sayın belediye başkanının sopası adamı telefonda dövüyor. ‘Vali hesabını verirsin!’ Memleketin derdine bak, bizim başkanın yaptığı işe bak! Vali ve belediye başkanının sopasıyla bürokrat dövülür mü? Burada da ‘Seni ben buraya tayin ettirdim’.

Memleket yangın yeri. Allah’ın izniyle bu mücadele başarıya ulaşacak. Bundan hiçbir şüphemiz yok. Biraz sabretmemiz lazım. Bu sabrı yaparken de irade ve idare sahipleri ikili ve üçlü sohbetlerde umut ve inanç noktasında liderlerine adam gibi anlatmalılar. Mahalle yanarken birileri saçını tararmış. Memlekette büyük bir sıkıntı var. DESOB Başkanı bir açıklama yapmış. Biz bunun aynısını TSO Başkanından beklerken o da elinde sopayla bürokratı ürkütüp yönetme derdinde. Hayırlı işler. Diyecek bir şey yok. Netice itibariyle biz Düzce’de yaşıyoruz. Düzce’ye baktığınızda da İstanbul’un bir mahallesi ve sokağı gibi. Bu işler sana mı kaldı? Evet, bana kaldı. Biz şuna inanıyoruz. Bir mıh bir nalı kurtarır, bir nal bir atı, bir at bir neferi, bir komutan bir orduyu, bir ordu bir devleti kurtarır. Biz mıhız.