Toplumun her kesimini kuşatan ve endişelendiren şiddet olaylarına, kimi zaman spor müsabakalarında, kimi zaman kadın-erkek ilişkilerinde, hastanelerde trafikte veya aile içinde rastlanıyor. Şiddetin bu denli yaygın hale gelmesi, “Toplumda neler oluyor? Nereye gidiyoruz?' sorularının sorulmasına neden oluyor.
Düzce’de de önce omuz atma olayı yüzünden 3 kişinin yaralanması, sonra da trafikte yol verme tartışmasında polis memuru hayatını kaybetmesi dikkat çekici boyuta ulaşan şiddet olgusunu gündeme getirdi. Toplumdaki öfke patlamasının ağır sonuçlarının iki örneği üzerinden, şiddetin temel nedenleri ve çözüm öneri üzerine Düzce Üniversitesi Sosyoloji Ana Bilim Başkanı Yardımcı Doç Dr. Metin Kılıç, sorularımızı yanıtladı.


“Şiddet olgusu insanlık tarihi boyunca var olan bir olgudur.” diyen Kılıç, “Şiddet tarihin ilk dönemlerinden günümüze kadar gelmiştir. Temelinde saldırganlık güdüsü vardır. İnsanların saldırganlık güdüsünü sosyalleşme sürecinde öğrenir. Gençler arası ya da trafikte şiddet olgusu kişilerin kültürel yaşantılarında aranmalıdır. Kişiler çocukluk evresinden tutunda yetişkinlik dönemine kadar şiddeti toplum içinde öğrenirler.”dedi.


Şiddet unsurunun ortadan kaldırılamayacağını ifade eden Kılıç, şiddetin küçük yaşlardan bireyin kültürel çevresi göz önünde bulundurularak ele alınması gerektiğine dikkat çekti. Kılıç, lise gençliğinin şiddeti nasıl öğrendiğini tespit etmek ve çözüm üretmek amacıyla Sosyoloji bölümü olarak “Toplumsal paradigma olarak şiddetin gözlemlenmesi ve çözüm yolları” adı altında çalışma başlattıklarını da sözlerine ekledi.

 

EN ÖNEMLİ FAKTÖR AİLE İÇİNDEKİ İLİŞKİLER


Kılıç, “Şiddete bir taraftan bakmak söz konusu değildir. Şiddeti sadece saldırganlık güç ya da baskı unsur olarak görmek yanlış. Kurumsallaşma bazı sıkıntıları beraberinde getirmekte. Gençlerin şiddete yönelmesi en önemli faktör aile içindeki ilişkiler. Sağlıklı bir toplum yaratma adına şiddet ortadan kaldırılabilir mi? diye sorarsanız. Şiddet unsuru ortadan kaldırılamaz. Ama karşılan unsurlar en uygun seviyede çözüme kavuşturmak hedeftir.” dedi.

 


SİLAHLARA ULAŞIM KOLAY


Kılıç ayrıca şiddet unsurları olan ateşli silahlarında toplumumuzda kolaylıkla ulaşılabildiğini ifade etti.


Kılıç, “İnsanların birkaç saniyelik öfke patlaması insanların yaşamını sonlandırmasına sebebiyet veriyor. Baktığımızsa sorgulanması gereken birkaç unsur var. Öncelikli olarak ateşli silahlar. Ne yazıkki Türk toplumunda silaha ihtiyaç duyan bireylerin çok çabuk ulaştığını görmekteyiz. İnsanlar silahları üzerinde bulundurduğunda kendilerinde normalden daha öte güç göstermesi noktasında etken.“ dedi.

 

EN BÜYÜK SIKINTIMIZ TRAFİKTE AHLAK KURALLARI


Bir polisin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan olayı hatırlatan Kılıç, trafikte şiddetin diğer ülkelere göre toplumumuzda daha fazla olduğunu dile getirdi ve bu konuda trafik eğitimindeki eksiliğe değindi.

 

Kılıç, “Bir Norveç ya da İsveç de yaşanan toplumsal şiddet olaylarının toplamından Türkiye’deki trafik şiddetini daha fazla olduğunu görmekteyiz. Burada da trafik etiği ahlakının yetersiz olduğunu görmekteyiz. Etik ahlak kuralları öğrenilmesi gerekli. Şiddeti hak elde etmek gücünü kanıtlamak anlamında kullandıkları görülmekte. Bizim en büyük sıkıntımız trafikteki şiddet. Trafiğe çıkmadan önce ehliyet verilirken 3 alandan sınav yapılıyor. Motorlu, trafik ve ilk yardım. Ancak en büyük sıkıntımız trafikte ahlak kuralları. Karşıdaki ile iletişim kurma sıkıntımız var. trafik noktasında bu alan göz ardı edilmemeli. “dedi.

 


YASALARIN YANINDA DENETİM YAPILMALI


Kılıç, şiddet ile ilgili alınabilecek tedbirlere ilişkin de bilgiler verdi ve insanlarla etkili iletişimin şiddet olgusunu azaltacağını belirtti.


Kılıç, “Yetkililer şiddet ile ilgili yasalar çıkarmanın yanın da bunların denetimini de yapmalı. Denetim sürecinde de kurum içi iletişimde muhakkak etkili iletişim yolları ile ilgili önlemler alabilirler. Baktığımızda polis kurumu gibi silahlı gücü elinde bulunduran bir kurumda hizmet içi eğitimler vererek şiddeti aza indirebilirsiniz. Toplumsal anlamda da aileleri eğitimler verilebilir. Aile içinde karılaştığımız geleneksel toplum yapısında bireyler çocukları ile konuşmak yerine kavga edip saldırganlık güdülerini onların üzerinde deniyorlar. Çocuğu eğitmek söz konu olduğunda onu azarlayarak şiddete kanalize ediyorlar. Ailelere eğitimler verildiğinde çocukların birey gibi dinlenebileceği ifade özgürlüğü verebileceğinizi göreceksiniz. İnsanlarla etkili iletişime girerek şiddet olgusunun azaltılmasına imkan sağlayabiliriz.” diye konuştu.

 


ŞİDDETE MEVSİMSEL ETKİ


Kılıç, ayrıca yaz ve bahar aylarında görülen mevsimsel değişikliklerin şiddet olaylarını tetikleyebileceğine dikkat çekti.


Kılıç, “Araştırmalar mevsimler etkinlerinde şiddetin azalmasında ya da artırılmasında etkili olduğunu göstermiştir. Sıcak iklim ön plana çıktığında kanın hızlı akmasın, onların daha hiperaktif aktivitelere sevk edebilir. Coğrafi şartlar ve iklimsel faktörleri göz önünde bulundurduğumuzda soğuk havaların insanların birbiri ile ilişkilerinin azalttığını daha çok iş ve ev hayatında yoğunlaştığını görülüyor.” dedi.

 


MEDYA ŞİDDET OLAYLARINI TETİKLİYOR

Kitle iletişim araçlarının da toplumdaki şiddet olaylarının üzerinde etkili olduğunu belirtti.


Kılıç, “Kitle iletişim araçları, kentleşme olgusu, bireyselleşme yalnızlaşma ile şiddetin kurgulanması söz konusu. 90lardan sonra kitle iletişim araçlarından çok daha fazla etkilendiğini görmekteyiz. Şiddet içerikli programların çok fazla yayınlanması ve bu programların hoş karşılanarak izlenmesi şiddeti ister istemez tetiklemekte. Geçtiğimiz yıllarda yaptığımız araştırmada kitle iletişim araçlarını insanlar üzerindeki etkisi yüzde 90 etkili olduğunu gördük. Kurtlar vadisi gibi dizilerin izlenmesi ve oradaki kişileri rol modeli olarak görmesi söz konusu. Oradaki yaşananların karşılığı yasal düzlemde sonuç bulmadığı için biri kahraman olarak görerek rol model aldığı görülüyor. Medyada şiddetin görünürlüğünün artması, şiddet olaylarını tetikliyor.” dedi.

 

 

 

 

Haber;S.Kaşkır