Düzce Belediye Başkanı Dursun Ay’ın eşi Nursel Ay, Öncü TV’nin “8 Mart Dünya Kadınlar Günü Özel” programına konuk oldu. Uzun yıllardır Çevre, Eğitim ve Sosyalleşme Derneği’nin yönetimde görev alan ve sosyal projelerde etkin rol alan Ay, eşinin yeni görevinin ardından Düzce’de kadınlar için hayata geçirilmesi planlanan projelerden, yürüttükleri çalışmalara, kadının toplumdaki öneminden ailedeki iletişimin önemine kadar pek çok konu hakkında içtenlikle sorulara yanıt verdi.

“Sosyal alanda elimden ne geliyorsa halkımıza destek olmaya çalışıyorum”
İlk olarak biraz daha yakından tanınması için kendisi hakkında bilgiler veren Ay, “Aydınpınar Köyü’ndenim, Düzceli’yiz. İlkokuldan sonra Konuralp Kız Kur-an Kursu’nda eğitim aldım. Daha sonra İstanbul Üsküdar’da Fazilet Kız Kur-an Kursu’nda eğitim aldım. Oradan geldikten sonra evlendim, çalışma hayatım olmadı. 4 çocuk annesiyim. 3 kızım, 1 oğlum var. Kızlarımız evlendi, 3 de torunumuz var. Oğlum üniversitede 3. sınıf öğrencisi. Çevre, Eğitim ve Sosyalleşme Derneği’nde uzun yıllar yönetimde görev yaptım. Eşim bu göreve geldikten sonra da ben de sosyal alanda elimden ne geliyorsa halkımıza destek olmaya çalışıyorum.”

“Yaptıklarını yurtdışına gönderenler var” 
Düzce Belediyesi bünyesinde hizmet veren meslek edindirme kursları hakkında konuşan Başkan Ay’ın eşi Nursel Ay, şu bilgileri paylaştı: “Çok güzel kurslarımız var. Hocalarımız çok deneyimli ve yetenekli. Emekli öğretmenlerimiz var kurslara katılan. Kendi zevklerini ve nasıl istiyorlarsa bir kursa kayıt oluyorlar. Bir hanımefendi “Sadece buradan öğrendiklerimle mutfak dolaplarımı yeniledim.” dedi. O kadar mutlu oluyor ki onu söylerken. Bunun gibi bir sürü kurslardan mezun olan hanımlar. Yaptıklarını yurtdışına gönderenler var.”  

“Kadınların el emeklerinin satılacağı bir yer olacak”
Düzce’de kurulması istenen “Kadın Pazarı” için de konuşan Ay, “Hangi kurslara gittiysek oradaki kursiyerlerin pazar talepleri var. Haklılar da bu emekler boşa gitmemeli. Halk Eğitim Müdürümüzle de bunu konuştuk. Vali Bey’in eşi de çok destekliyor. Hanımların yeni istediği bir şey değil aslında bu. Biz onu kapalı pazaryeri gibi değil de, dışarıdan Düzce’ye biliyorsunuz rafting için geliyorlar, yayalarımızı ön plana çıkarıyoruz, inşaallah şelaleler şehri olacağız, yeni yeni yerler açılıyor. Düzce’ye turist çekmemiz lazım. Düzce’yi çok güzel tanıtıp, Düzce’de bir hafta sonu gelip, temiz havayla beraber gezip, dolaşıp hatta alışverişlerini de yapıp dönebilecekleri bir yer olsun istiyoruz. Uygun bir yer bulunduğunda bütün kurslarımızın dükkanları olabilecek, Düzce’nin herhangi bir köyünden bir hanım örgüsünü örüp oraya getirip teslim edecek, orada satılacak ve emeğinin karşılığını alacak. Kadınların  el emeklerinin satılacağı bir yer olacak. Düzce’yi ziyaret eden misafirlerin hem hediyelik eşyalarını alıp, hem yemeklerini yiyebilecekleri bir yer olacak.” şeklinde konuştu.

“Dinimizi yeterince öğretemiyoruz, edebi yeterince veremiyoruz”
Toplumsal bir yara olan kadına yönelik şiddetin önlenmesi noktasında çocukların sağlıklı bir aile içi iletişimle yetişmesinin önemi üzerine duran Ay, şöyle konuştu:

“Benim bir iki şıkkım var burada. Birincisi annelere değineceğim. İş annelerde başlıyor. Çocuklarımızı yetiştirirken kız-erkek ayrımı yapmadan, kızımız bir hata yaptığında kızıp ya da cezalandırıp ama oğlumuz aynı hatayı yaptığında “Aslan oğlum, sana yakışır, helal olsun sana” şeklinde erkek çocuklarına yaklaşımlardan kaynaklı diye düşünüyorum. Ben bunu yakın çevremden gözlemleyerek de biliyorum. Bir evde huzur yoksa, anne baba arasında iletişim bozukluğu ve sürekli tartışma varsa ve burada yetişen erkek çocuk ne kadar “Ben babam gibi olmayacağım” dese de belli bir yaşa geldiğinde aynı şiddeti kendi ailesine de uyguladığını gördüm. Hep yetiştirilmekten kaynaklanıyor. Ahlak, edep. Söylemek istemiyorum ama bu taciz olayları… Çok üzücü bir durum. Dinimizi yeterince öğretemiyoruz, edebi yeterince veremiyoruz, güzel ahlakı öğretemiyoruz. Mesela yalan söylemek çok kötü bir şey deriz çocuklarımıza. Siz çocuğunuzla oturuyorsunuz arkadaşınız aradı size gelmek istiyor. Siz “Çok hastayım, sizi ağırlayacak halim yok, misafirim var.” gibi bir sürü yalan saydınız. Ne oldu peki bu çocuğa? Neyi öğrettiniz? Eğer yanlış bir şey olsaydı annem yapmazdı diye düşünüyor çocuk. İkincisi de; medyanın bu kadar her şeyi insanların gözünün içine sokmasından rahatsızım. Örneğin kız arkadaşına şiddet uyguluyor, eşine şiddet uyguluyor bu ekranlarda çıkıyor. Bundan hoşlanan erkekler var. “Vay be adam medyatik oldu” diyor. Neden insanların gözü önünde yapıyor? Biliyor ki birileri çekecek, biliyor ki birileri medyaya atacak. Yakalanıyorlar polis kollarına girmiş kasıla kasıla gidiyor hiç umurunda değil. Bunu örnekleyerek değil de, bunların var olduğunu ama bunun bir şekilde eğitimle ya da ne şekilde yapılacaksa yapılmasından yanayım. Güç kazanmasın karşı taraf. Şöyle diyorlar ‘Çok arttı’ belki de hiç artmadı, hep vardı ama bilinmiyordu. Çok geriye dönüp baktığımızda hiç de masum değil geçmiş nesillerdekiler. Özellikle ortaokul ve lise gençlerimize mutlaka seminerler verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bağımlılıkla savaş açılmış durumda. Gençlerimize hafta sonları onlara boş zaman bırakmayalım. Kimin yeteneği hangi yöndeyse ilgisi hangi yöndeyse o yönde aktiviteler yaptıralım. Kalıcı Konutlarda yeni açılan Kültür Merkezi’ne gençlerimizi davet ediyorum.”  

Haber: C. ÜSTÜNER