Biliyorsunuz medya belirli kurallar ve kanunlar dahilinde, nizam edilmiş bir yapıdır. Bu kanun ve kurallar yönetmelikler dahilinde biz buradan kamu adına, vatandaşın, memleketin, milletin doğru bildiğimiz menfaatleri ve gelecek, mutluluk ve yaşam alanının daha güzel olması adına bir şeyler söyleriz, yorumlar yaparız, haberler yaparız. Burada da çok özgür irademizle, çok özgür olduğumuzu iddia edemiyoruz. Ama özgür olabildiğimiz boyutta bu milletin, Düzce’nin menfaatlerini kollamak için, Düzce’ye hizmet etmek için kamuoyu adına çalışıyoruz.

Biliyorsunuz bir belediye başkanı, bir belediye meclis üyesi seçildiğinde birinci ve ikinci derece akrabalarının ticari teşekkülleri o kuruma fatura kesemez. Yani görevde kaldığı sürece, görevden sonra tabii kesebilir. Bu sivil toplum kuruluşlarında da böyle, yarı devlet, yarı özel kuruluşlarda da böyle, bazılarında temayül, bazılarında ise kanundur. Bugünlerde gündemimiz, Ticaret ve Sanayi Odası. Şimdi bir mizanlar açıklandı, biz bu mizanlar açıklandığı zaman Ticaret ve Sanayi Odası’nın şirketinin sorumlu müdürlerinden Bilal Türkan ve Bülent Sivrikaya ile ilgili bir haber yaptık. Özellikle Bülent Sivrikaya Beyefendi ile ilgili tanıdığımızdan, dostumuzdan, ahbabımızdan bizlere eleştiri veya uyarı geldi. Dediler ki; ‘Bu adam çok dürüst bir adam, çok samimi bir adam.’ Bizde buradan dün açıklamıştık. Dürüst ise, samimi ise, burada bir itham var.

Bülent Sivrikaya gidip Ticaret ve Sanayi Odası’nın sorumlu müdürüne burada yapılan harcamalarla ilgili ‘Ben ömrüm boyunca bu tür işlerle anılmadım, bilinmedim, zimmetle veya irtikâpla veya herhangi bir istismarla anılmadım, bilinmedim, ben böyle bir aileyim, burada ne var?’ diye sormalı. Sorduktan sonra da, bu iddialar ile ilgili bir açıklama yapmalı. Biz hakim değiliz, savcı değiliz, yargı değiliz. Yargı verir bu kararları. Ama özellikle Sayın Sivrikaya’nın gidip bu konu ile ilgili muhatap olduğu birimdeki yapılan harcamayı, kasada olan, olmayan çeki görmesi lazım, soruşturması lazım. Zaten sorması ve hazırlığını yapması lazım, çükü Cumhuriyet Başsavcılığı bunlara bunları soracak. Burada tabiri caiz ise Bülent Sivrikaya’nın, ne onu savcılığa verenle, ne de konuşanla, yani ne yapanla, ne de anlatanla değil de, bunları yaptıran ve yaptıranla işi var, adresi şaşırmasın, varsa da söyleyeceği bir şey, burası kendisine açık.
 

Şimdi, Ticaret ve Sanayi Odası’nın 2 Ekimde biliyorsunuz seçimi var ve çalışmalar devam ediyor. Çalışmalar devam ederken, herkes tabii hizmet içinde buraya talip olanlar var, menfaat içinde buraya talip olanlar var, farklı hesaplar içinde buraya talip olanlar var. Ancak şimdi burada, bu açıklanan mizanlarda çok farklı detaylar var da haber merkezindeki arkadaşlarımız kesilen faturalarla ile ilgili, mizanlarla ilgili bir çalışma yaptılar, bir görüşme yaptılar. Görüşmede simitçi Hasan diye bildiğimiz, Hasan Arslan, aynı zamanda turizm işi ile uğraşıyor, Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesi. Bir dönem 130 bin TL, bir dönem 39 – 40 bin TL civarında meclis üyesi olduğu Ticaret ve Sanayi Odası’na fatura kesmiş. Ne diye kesmiş? Bir turizm enformasyon organizasyonunda Düzce’yi temsil etmişler. ‘Fiyatları da biz çok uygun tuttuk, Ticaret ve Sanayi Odası bu işten kar etti.’ Kime kar etti? Bu organizasyon için simitçi Hasan Arslan’dan başka kimseden fiyat teklifi alındı mı? Kaç tane bu işi yapan var Düzce’de? Fiyat alındı mı? Alınmadı. Peki, fiyat alındı, fiyatta aynı, olabilir, belki faydalı da olmuş olabilir. Peki, Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Üyesinin, Ticaret Odası’nın organizasyonuna ortağı olduğu bir şirketten fatura kesmesi ne kadar nizami, ne kadar etik, ne kadar meşru?  

Sirkeci Ömer Demirtaş; Milliyetçi Hareket Partisi’nden Çilimli Belediye Başkan Adayı olmuştu bu arkadaşımız. Tamam olabilir… Peki, bu arkadaşımız da hediyelik sirke satmış, Ticaret Odası’na fatura kesmiş, odaya veya şirkete. Meclis Üyesi olduğun kurumdan fatura kestiğin zaman alternatifinde olabilir, alternatifsiz de olabilirsin. Bunlar etik mi?

3’üncü bir örnek vereyim size; çok net bir örnekle. Şimdi Düzce’de ticaret yapan insanlar var. Herkes ticaretini yapsın, siyaset yapan insanlarda var, herkes siyasetini yapsın. Siyasetten, ticarete fayda sağlamak nasıl oluyor. İşte bu biraz önce verdiğim 2 örnekteki gibi. Mesela Mustafa Gösterişli var, ticaret yapıyor Düzce’de. AK Parti’de etkin olduğu dönemde Çilimli’ye doğru giderken yolun sağında bir tarım arazisi var. Tarım arazisi imara çevrilmiş ve burası da bir yere kiraya verilmiş. Öyle bir şey ki, yola cephe, sadece bu cephenin olduğu yer imarda sağı kavaklık, solu mısırlık. Orası tarım arazisi, ortadaki de imara açılmış, imar arazisi olmuş, efendim sonra ne olmuş? Buraya bina yapılmış, sonra kiraya verilmiş, para… Biliyorsunuz bu arkadaşımızın yine bir oteli de var. Otelin önü, kenarı sağı, solu, kuvvetlensin diye Düzce’deki yol buna göre ayarlanıyor resmen. Bunun arkası var mı? Var… Tabii biz bu kadarını söylüyoruz. Tabii iş farklı boyutlara giderse, sorulması gereken yerlere, nasıl bir imar tadilatı yapılmış, nasıl bir imarda imtiyaz sağlanmış. Şimdi bunları niye anlatıyorum? Düzce Ticaret ve Sanayi Odası, Düzce Belediye Başkanlığı Meclisi, Düzce’deki irade ve idare sahibi, siyasi ve ticari içtimai görevlere talip olanlar, gerçekten hizmet için olsunlar. Buraya ‘biz hizmet için talip olduk’ deyip de oradaki tarım arazisini çevir imara, buradaki yolu çevir buraya, buradan buraya fatura kes. Bunun için mi aday olunuyor? Yani soruyorum Sayın Gösterişli ’ye ben; siyasi gücünü kullanarak tarımsal araziyi imara çevirip de otelin etrafını, sağını – solunu, kenarını – köşesini imar tadilatı yapıp da, yolun şeklini – şemailini değiştirip siyaset yaptın da, Düzce Sanayi ve Ticaret Odası Meclisine adaysın; şimdi burada hesap ne? Burada da mı bir hesap var? Geriye kalan birkaç tane daha iş mi var? Yazık ya… Liyakatli, işini bilen, ehil olan ve memlekete, millete hizmet noktasında samimi olan insanları tenzih ediyorum. Ama bu makamlara, bu mevkilere, bu yetkilere kavuşup da, tabiri caiz ise bu memlekette kendi imkânlarınıza imkan eklemek gibi bir hal içindeyseniz lütfen ya… Yapabilir misin? Yaparsın, yaparsan da elin oğlu böyle konuşur işte, elin oğlu anlatır.

Peygamber Efendimiz mübarek Cuma günün de Kâbe’nin fethinden sonra, Kâbe’nin hizmetine bakan kişiyi çağırıyor, Diyorlar ki; ‘Efendim bu Yahudi. Anahtar Yahudi’de, anahtarı ehline verin, liyakat sahibine verin. Bir de bizden birini yanına yardımcı verin ki, o öğreninceye kadar liyakat sahibi, ehil sahibi birinde kalsın görev.’ Konuşurlarken herkes camii imamı, karşındakiler kilise papazı, ama yaparlarken, yer değiştiriliyor. İş dünyaya geldiği zaman, iş enaniyete geldiği zaman, iş egoya geldiği zaman milli, manevi, ahlaki değerler bir anda deforme oluyor, bir anda bypass ediliyor.

Bizim burada söylemeye çalıştığımız şu, anlatmak istediğimiz şu; simitçi, Ticaret ve Sanayi Odası’nın yöneticisi, telefoncuda başı olduktan sonra burada zaten düğüne gerek yok! Curcuna zaten burada… Her şeyi söylemek mümkün, insanların ne bağı var, ne hesabı var?

Gelelim Dipnota: Dün akşamüzeri bir telefon geldi. İYİ Parti İl Başkanı Yunus Özay Er; Tuncay Şahin’in bulunduğu 1’inci grupta çok tehlike var, çok sıkıntı var. Geçen dönemlerde rakip yoktu, alternatif yoktu, liste yoktu. Bu dönem çıktı birileri ‘biz bu göreve talibiz’ dedi. Kolay günlerde talip olan çıkmadı, ama zor günlerde talip olan oldu ve riske girdi iş. İnsanlar yeni yüzler, yeni vizyonlar istiyor. Yani çok bulaşık istemiyorlar. Biraz daha yeni yüzler istiyor. Yunus Özay Er bir tane, iki tane dostunu arayarak, Tuncay Şahin’e oy istiyor. Ben de kendisine sordum, ‘Yok o iş öyle değil’ dedi Yunus Bey. Dedi ki; ‘Ben sordum nereye oy vereceksiniz diye sordum’ dedi. Ama ‘Tuncay Şahin iyidir, burada bir sıkıntı varmış, buraya oy verin’ dediğini söylemedi. Bizde merak ediyorduk; ‘İYİ Parti mi, AK Parti mi, MHP mi’ en son Tuncay Şahin’in İYİ Parti tarafından desteklendiğini, en azından gördük. AK Parti’den destekleyenler var mı? Vardır, onu bilemiyoruz. Ama şurada bir şey var; Türkiye’de bir ittifak kullanıyor ya, Düzce’de AK Parti ve İYİ Parti İttifakı, eğer AK Parti’den destekleyen varsa. Ki ben öyle bir ihtimal vermiyorum, ama var mıdır? Vardır… Dolaylı yollardan Düzce’den kuruldu, hayırlı olsun. İYİ Parti ile bu kadar muhalif olup ayrışanlar, burada birleştiler. Hani adam berbere gitmiş ve ‘Saçım ak mı, kara mı?’ diye sormuş. Berber de demiş ki; ‘Şimdi keseceğim, önüne dökülünce görürüz.’ Hep beraber göreceğiz.